15 Temmuz’da hevesi kursağında kalmış, 50 kişilik kendi ölüm listesinin hazır olduğunu söyleyen yaratık ciddiye alınmayabilir.
AMMMMMAAAAAAAA… Kemal Kılıçdaroğlu’nun uğradığı silahlı, yumruklu saldırıları, önüne atılan mermileri hatırlarsanız…. Bunlardan bir başka manyağın “Belgrat Ormanlarında ağaçların altına silahları gömdük” dediğini, genel olarak “ne pahasına olursa olsun AKP’nin iktidardan düşmemesi lazım” dediğini hatırlarsanız…2013-14 gibi Milliyet’te okumuştum. Uygulamak istediği bir politika, yapmak istediği bir şey müzakere edilirken çevresindekilerden biri, “Ama efendim bunu yaparsak, iç savaş çıkar” diyor. Erdoğan’ın cevabının, “çıksın, ezer geçeriz!!!…” olduğunu da buna eklerseniz…
Bu yaratık değil, bu sözler anlam ve değer kazanır.
Derinde bir yapılanma olmadığı da söylenemez, edebiyatın ötesinde…
15 Temmuz’da kaybolan silahlardan, 100 küsur bin silahtan söz ediliyor. SputnikNews haber kanalının 2 Mart 2018 tarihli haberine göre CHP Balıkesir (geçen dönem) milletvekili Mehmet Tüm bunu Meclis gündemine getirmiş, İçişleri Bakanlığına soru önergesi vermiş. Yine o dönem CHP milletvekili Dursun Çiçek de silahlı kuvvetlerde de kayıp silahlar olduğunu bildirerek bütün bunların araştırılması için özel bir komisyon kurulması gerektiğini belirtmiş. Mehmet Tüm, önergesinde İçişleri Bakanlığının 2014 tarihli silah raporunda 14 bin olan kayıp silah sayısının 2015’te 91 bin’e, 15 Temmuz 2016’dan sonra ise 107 bine (2017 raporuna göre) çıktığının görüldüğünü, bu silahların nereye gittiğini sormuş. CHP milletvekili Yaşar Tüzün’ün TSK’da kaybolan silahlarla ilgili soru önergesine o zamanki Savunma Bakanı Nurettin Canikli “bütün Türkiye’de aranıyor” demekle yetinmiş.
10 Şubat 2018 tarihli Cumhuriyet’in bir haberi: “15 Temmuz darbe girişiminde TSK’ye ve Emniyet’e ait silahların bazılarının kayıp olduğu yönündeki soru işaretleri giderilemedi. Darbe girişiminden iki hafta sonra Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ‘Kayıp mermi ve silah olabilir’ dedi. Aynı günlerde Ankara’da işlenen bir cinayette kullanılan silah, sivillere satılmayan MP-5 cinsi olunca ve sanık ‘bu tabancayı 15 Temmuz darbe gecesi Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün önünde dağıtmışlardı. Ben de orada almıştım’ savunmasını yapınca, Ankara Valiliği de, İl Emniyet Müdürlüğü’nün talimatı ile silah depolarının kırıldığını, uzun namlulu silahların ve mühimmatın personele, kimlikleri kontrol edildikten sonra ama zimmet kaydı tutulmadan verildiğini açıklamıştı. Açıklamada ‘Hızlı ve etkin karşı koyulmasını sağlamak amacıyla, sorumluları beklenmeden, İl Emniyet Müdürlüğü’nün silah depolarının kapılarının kırılarak uzun namlulu silahların ve mühimmatının personele dağıtılması talimatını vermiştir’ ifadeleri kullanılmıştı. TBMM Başkanvekili Yaşar Tüzün, ‘Daha önce TBMM Milli Savunma Komisyonu üyeliği görevinde bulunduğum zaman böyle bir açık olduğunu tahmin ettim, konuşmalarımızda, komisyon çalışmalarında cevap alamadım. Sayılıyor biliniyor, ama kamuoyu ile paylaşılmadığı, bize doğru yanıt verilmediği konusunda ciddi kaygılarım var’ dedi. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara Haymana İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde silah depolarını kapatarak darbecilerle mücadeleyi engellediği iddiası ile yargılanan 3 eski Emniyet mensubu hakkında 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.”
17 Aralık 2018 tarihli gazeteDuvaR’ın haberine göre aynı soruyu bu kez Süleyman Soylu’ya yönelten CHP milletvekili Özgür Karabat, ayrıca ruhsatlı-ruhsatsız bireysel silahların satışıyla bu tür silahlarla işlenen cinayetler ve yaralamalardaki artış arasında bir bağlantı olup olmadığını, hükümetin söz verdiği halde internet yoluyla silah satışını neden engellemediğini de sordu.
Yorum yok; başka sorum da yok sayın yargıç; sanıklar, tanıklar, müdahiller, avukatlar, savcılar, mübaşirler sizin!