Kalite oyunlarını bir müddet önce Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 119 sayfalık taklit ve tağşiş listelerinden aktarmış ve yorumlamıştık.
Bir et ürünleri markası hariç diğerleri raflardaki yerlerini muhafaza ediyorlar. Para cezaları ödendi, yola devam etmeleri zaten usuldendi. Et ürünleri markası ise değişecek ve o da yeni yüzüyle yakında raflardaki yerini alacaktır. İşletme sahibi aynı, üretim yeri aynı, isim farklı olacaktır.
Bir zeytinyağı markası (naturel sızma) buna bile gerek görmedi, listenin başköşesinde yer almasına rağmen, “ikincisi 1 TL” sloganıyla sıkılmış meyve suyuna yüzde 50 indirim uygulattı. Yani itiraf gibi bir kampanya!
Şimdi de indirim yarışlarındaki tuhaflıklara göz atalım. AVM’leri dolaşıyorum, hem de yalnız başıma değil, sektörün kıdemlileriyle birlikte. Benim göremediklerimi de onlar gösteriyorlar.
“Yüzde 70’e varan indirim” sloganlarının nasıl sulandırıldığını senelerdir yazıyoruz. Mağazaya girdiğimiz zaman yüzde 70’i değil, yüzde 40’ı bile bulamadığımız indirimler artık şekil değiştirmeye başladı.
Bir giyim mağazasında, kocaman bir afiş üzerine “% 50 + % 50 indirim” yazmışlar, yanına da çok küçük puntolarla “ikincisine” açıklaması yapmışlar.
AVM’de gezerken, yaşlı bir hanım yanındaki kızına “bak kızım galiba bedava veriyorlar” uyarısını yapıyor. O da ek ayrıntıyı görmemiş olacak ki; “yüzde 75 indirime denk geliyor” diyerek annesini aydınlatıyor.
İşte bu da ‘yüzde 70’e varan’ uygulamalarının başka bir versiyonudur. Üstelik 2 adet satın almak şartıyla bile ulaşılamayan yüzde 75’in hikâyesidir.
Matematiğim iyi olmasına rağmen açıklamayı dikkatle incelemek üzere ilgili firmanın sitesine girdim. Açıklamanın geniş hali; ” % 50 net indirime ek, ikinci ürüne % 50 indirim fırsatı ” şeklindeydi. Demek ki; tanesi 100 liradan 2 ürün alsak önce 200 lira üzerinden net yüzde 50 indirimle 100 TL ye ulaşacağız. Sonra da daha önce 50 TL ye inen 2. ürün için 25 TL daha indirim alıp, kasada toplam 75 TL ödeyeceğiz. Bilmecenin sonucu; ikili alımda yüzde 62,5 oranında indirim alacağımızdır.
Bitmedi. Etikette yazan ilk fiyata (örneğin takım elbise 1300 TL) hiç satış yapılmadığını, zira bu mağazada sürekli indirim olduğunu da bilmem söylemeye gerek var mı?
Dolayısıyla bu fiyattan yapılan yüzde 62,5 indirimle bile gerçek fiyata ulaşıldığına ben emin değilim. 365 gün indirimde olan mağazalar ve markalar bütün tüketiciler tarafından bilindiğine göre hangi hesap hatasına güveniliyor acaba?
Yine bir başka giyim mağazası kapı önüne kocaman bir afiş koymuş. 50 metre uzaktan görünen mesaj; “Dış giyim ve trikolarda % 50 net indirim” şeklinde. Yani ‘varan’ değil, ‘net’ ama yine yanılıyoruz. Zira püf noktası vardı. Afişin dibine ‘seçili ürünlerde’ diye yazmışlar. İçerde yüzde 50 indirimli dış giyim ve triko bulamayınca bana yardımcı oldular ve yakın gözlüğümü taktırarak yanılmamın şifresini gösterdiler. Yine de neye el attıysam seçili ürünü bulamadım. Herhalde benim şansızlığım olsa gerek!
E ticaret kanalını da incelemesek olmazdı. Onlar daha da uçmuşlar…
Giyimde açıklama; “% 70’e varan + sepette ekstra % 40’a varan indirim” şeklindeydi. Tek tek indirilen fiyatları inceledim, ilk yüzde 70’e hiç rastlamadım. Sepet için belirtilen yüzde 40 üç üründe vardı. Haliyle afişe edilen ‘70+40’ tek üründe bile yan yana gelmemişti. Yani burada da yüzde 82’ye varan toplam indirim hayaliydi.
Küçük ev aletlerinde açıklama; ” % 90’a varan indirim” şeklindeydi. Ürünleri tek tek inceledim. Yaygın indirim oranı % 25-35, en yüksek indirim % 48 seviyelerindeydi. Eskiden ilaç olsun diye afişte belirtilen indirimde bir adet ürün bulunabilirdi, ancak artık “vardı ama tükendi” durumu hâkim!
Gıda perakendeciliğinde durum farklıdır. Zira insert içinde her dönem değişik ürünlere yer veriliyor. Ancak bu kanalda bile artık sürekli indirimde olan reçel, zeytin ve peynir markaları var. Elbette bunların da gerçeğe en yakın fiyatları indirimli fiyatlarıdır.
Zira az şubeli öyle perakendecilerimiz var ki; insert uygulamaları olmamasına rağmen büyük rakiplerin insert fiyatlarından düşük raf fiyatlarına sahipler.
Şimdi resim bu kadar net iken; tüketiciler etiket ve reklam oyunları ile kandırılırken, herhangi bir ihbar prosedürüne ihtiyaç var mı?
Bazı tüketici dernekleri vatandaşa çağrı yapıyorlar; “Vatandaşlar etiketleri iyi okusunlar, indirimli satışları ve etiket ile ilgili sorunları tüketici dernekleri, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, belediyeler ve ilgili odalara bildirsinler” deniyor.
Elbette vatandaş görevini yapsın. Ancak bunu beklemek mi gerekir?
Her şey o kadar yaygın ve aleni yapılıyor ki, her dört dükkândan birisi denetimden hasarsız çıkamaz!
Yani kapıdan girecek denetim yetkililerine ihtiyaç vardır, vatandaş şikâyetine değil…
Tüketici tarafında ise avantajlar artmıştır. Bugün teknoloji yardımıyla bir ürünü markası ile birlikte arama motoruna yazdığınızda piyasadaki bütün perakende fiyatlar karşınıza çıkmaktadır. En ucuz fiyatı bulduğunuzda, yanlış yapanları da bulmuş oluyorsunuz. Zira kimse kimseye sebepsiz olarak bir gıda ürününün ikincisini bedava vermez, zararına ise hiç veremez. Veriyorsa, ya ilk fiyatın, ya da kalitenin sorgulanması gerekir.
Bu etik dışı uygulamaların son bulması, öncelikle dürüst satıcıların lehine olacaktır. Tüketiciler kendilerini yanıltmayan perakendecilere sadakatlerini artıracaklar ve sektör istikrara kavuşacaktır.
Aksi halde bu haksız rekabet perakende sektörünün bütün paydaşlarını yıpratacaktır.