İzmir depreminden sonra televizyonlarda en çok duyduğumuz söz, sarsıntının büyüklüğü ile ilgili tanımlamaydı.
Çoğu zaman depremin “büyüklüğü” ile “şiddeti” karıştırılıyor ya da bu iki kavram eşanlamlı gibi kullanılıyor.
Oysa “depremin büyüklüğü”, yersarsıntısı sırasında açığa çıkan enerjinin büyüklüğünü gösterir. “Depremin şiddeti” ise sarsıntının yeryüzünde duyumsandığı noktadaki etkisidir.
Depremin büyüklüğü, tam ya da kesirli sayılarla anlatılır. Peki bu sayılar nasıl yazılır?
İsterseniz soruyu daha somut biçimde soralım: İzmir’deki son depremin büyüklüğü “6 nokta 9″ muydu yoksa “6 virgül 9” mu?
Ama önce okurumuz Muharrem Sütcü‘nün mektubunu okuyalım:
“Sayın Attila Aşut,
Gazetemiz BirGün‘de yazdığınız günden beri her hafta yazınızı severek okuyor, her okuduğum yazınızdan da bilgi birikimimi artırıyorum. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Televizyon programlarında, sunucuların ve konuşmacıların İzmir depreminin büyüklüğünü yanlış ifade ettiklerini gördüm. Bu büyüklük gerçekte ‘altı virgül dokuz’ iken nedense hep ‘altı nokta dokuz’ diye ifade edildi.
Daha önceki köşeyazılarınızda da belirttiğiniz gibi, ondalık sayılarda tamsayı bölümü ondalık bölümden virgülle ayrılır. Tamsayılarda ise bölükler karışmasın ve kolay okunsun diye bölükler arasına nokta konur. Okurken de ‘nokta” hiçbir zaman seslendirilmez. Oysa televizyon yayınlarında bunun tersi yapılıyor. Bu kadar yanlışlık hoş görülebilir mi? Saygılar.”
* * *
Değerli okurumuz işin doğrusunu açıkladığı için bana pek söz kalmamış. Belki kendisini desteklemek bakımından, Türkçenin çok işlevli yazım imlerinden biri olan “virgül”ün konumuzla ilgili kuralını Dil Derneği‘nin Yazım Kılavuzu‘ndan aktarmak yararlı olacaktır:
“Sayıların ondalık kısımlarını belirtmekte virgül kullanılır.”
* * *
“DEĞİŞ” VE “DEYİŞ”
Okurlar, yazın dünyasında yer edinmiş yazarları önemsiyor, onların anlatım ve yazım biçimlerini örnek alıyorlar. Yapıtlarında ölçünlü dilin dışında bir tutumla karşılaştıklarında ise şaşırıyor, kendi bilgilerinden kuşkuya düşüyorlar. Hele de sözlükteki ve yazım kılavuzundaki yazım biçimiyle yazarın yazımı arasında çelişki görürlerse büsbütün duraksama geçiriyorlar…
Bu köşede daha önce Üstün Yıldırım arkadaşımızın Sözcükte Tümce Yanlışı adlı kitabından söz ederken, birçok yazardan böyle örnekler vermiştik. O yazıda Attilâ İlhan‘ın da kimi Türkçe sözcüklerin yazımını kendine göre değiştirdiğini belirtmiş ve Yaraya Tuz Basmak romanında kullandığı “miğde”, “bağdemcik”, “seğreme”, “deygin” gibi yazımların ölçünlü Türkçe açısından sorunlu olduğuna değinmiştik.
Bu kez Recai Yılmaz adlı okurumuz, Attilâ İlhan‘ın kullandığı bir başka sözcüğe takılmış ve “doğrusu nedir?” diye bana sormak gereğini duymuş. Soru şöyle:
“Sayın Aşut, ‘değiş’ ve ‘deyiş’ sözcüklerinin kullanımı konusunda görüşünüzü merak ediyorum. İlk kez adaşınız A. İlhan‘da gördüm, ‘deyiş’ yerine ‘değiş’ yazıyordu. Sonra birkaç yazarda daha rastladım bu kullanım biçimine. Hangisi doğrudur?”
Okurumuza verdiğim yanıtı burada yinelemek istiyorum:
“Değiş” sözcüğü Türkçede “mübadele, trampa, takas” karşılığı kullanılıyor. “Değiş tokuş”la aynı anlama gelir. “Deyiş” sözcüğünü ise “ifade, üslup” karşılığında kullanıyoruz. İkisi ayrı sözcüklerdir…
* * *
“RASGELE” VE “RASTGELE”
Okurumuz H. Y. soruyor:
“Attila Bey merhaba. Yazılarınızı takip ediyorum. Size bir şey sormak istiyorum; ‘rasgele’ ile ‘rastgele’ aynı şey mi?”
Bu konuya daha önce değinmiştik. Ama sözcüğü yanlış yazanların sayısı azalacağına artıyor!
“Rastlamak” ya da “rast gelmek”; “karşılaşmak, tesadüf etmek” anlamındadır.
“Rasgele”nin anlamı ise “gelişigüzel”, “lalettayin” demektir. Ancak ünlem olarak kullanıldığında “İşiniz rast gitsin” anlamında iyi dilek sözüdür.
Bu sözcük çoğu zaman “rastgele” biçiminde yazılsa da doğrusu “rasgele”dir. Karışıklığa yol açan ise TDK‘nin yazım biçimidir.