Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 1555 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala hakkında Strasbourg’da toplanarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala kararıyla ilgili “ihlal prosedürü” başlatma konusunda yeni bir oylama yaptı ve oy çokluğuyla Osman Kavala’ nın AİHM’e havale edilmesine karar verdi.
Ve…
Bizim Dışişleri Bakanlığımız özetle şu görüşü aktardı:
“Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bugün (2 Şubat) Kavala davasının AİHM’e havale edilmesine dair bir ara kararı oy çokluğuyla kabul etmiştir. Böylelikle, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ülkemizde devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirmiş ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal etmiştir.”
Gelinen noktaya bakar mısınız?
Bir anda sanki “sınırlarımız değişiyormuş” duygusuna kapıldım
Değil tabii…
Sınırlarımız ne genişlesin, ne daralsın…
Misak-ı Millî çok değerli ve yeterli…
Ancak, AKP yönetimi iktidara geldikten birkaç yıl sonra yüzünü çevirdiği Avrupa Birliği yolunda oldukça iyi bir ivme elde etmişti.
Abdullah Gül (Cumhurbaşkanı) ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan) birlikte büyük bir gövde gösterisiyle gelinen noktayı sevinçle karşılamışlar, taraflı-tarafsız nerdeyse herkes “Avrupa yolundayız” duygusu ülkeye hâkim olmuştu.
Ne oldu da bugünlere geldik?
Demek ki sayın Erdoğan ve takımı daha o günlerde takiye yapıyorlarmış.
Gerçek yüzlerini saklamışlar, fark edememişiz.
Belki de Avrupa’ya arkamızı dönmemiz, takiye yapılması FETÖ yüzünden gerçekleştirildi.
Bilemeyiz.
Bilinen o ki, sayın Erdoğan ve takımı “Batıcı AKP kadroları”nı tasfiye ettikten sonra gerçek yüzünü gösterdi.
Avrupa’ya değil, yönünü Doğu ve Körfez ülkelerine çevirdi.
Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Mısır derken Suriye bataklığında buluverdik kendimizi…
Tam da “dış güçler” (!) tuzağı…
Sanki suçlu Avrupa Birliği ve Amerika imiş gibi, “kendinden menkul” bir dış politika izlenerek Türkiye bugünlere getirildi.
Oysa AB, yani batı en doğru yoldu…
Hiç olmazsa demokrasiye yaklaşıyorduk.
Hukuk devleti ufukta görünmüştü.
İnsan haklarına bir iki adım kalmıştı.
Bu yoldan 16 yıl önce sapıldı.
Bu yoldan ayrılanları gelecek kuşaklar nasıl değerlendirir bilinmez.
Eğer demokrasiye giden yolda, hata yaparsanız işiniz zordur.
Batı dünyasını anlamak, içselleştirmek her baba yiğidin işi de, harcı da değildir.
Hele “Ben ekonomistim” diye ortalıkta gezenlerin ise hiç…
Demem o ki;
Demokrasilere kolay ulaşılmaz…
İnsan haklarını hazmetmek zordur…
Çünkü insanlığın ulaşmak istediği demokratik dünya çok ama çok değerlidir.
Ancaaakkkk…
Bu yaşadığımız evrende, yani bu dünyada minnacık bir balta önemsiz görünebilir.
Niyet, eğer ağaç kesmek ise…
Minnacık saplı bir balta, bu eylem için yeterlidir.
Küçük olmasına küçüktür de… Ama ona Amazonlar bile direnemez.