DÜNE BAKMA DURAĞI
Yerinde duramıyordu heyecandan… Birkaç kez derin derin nefes aldı sonra koştu; atladı, atladı… İyi ki de atladı. Türkiye’ye bir ilki yaşatan isimdi o. Uzun ve kuvvetli bacaklarıyla atletizmde ilk kez bir olimpiyat madalyasıyla tanıştırmıştı Türkiye’yi. Yıl 1948’di. Londra Olimpiyatlarından bronz madalya ile dönmüştü Ruhi Sarıalp. Fenerbahçe Atletizm takımının gözde sporcularından biriydi. Uzun boylu, yakışıklı ve yetenekliydi. 14 yaşındaydı atletizme başladığında. O yıllarda Fenerbahçe için çok önemliydi atletizm. Bu yüzden de yoluna Fenerbahçe’de devam etme kararı almıştı Ruhi Sarıalp. Londra’da 1948’de bronz madalyayı aldığında 24 yaşındaydı. Artık “Uçan Adam”dı o.
Yoksul ülkenin olimpiyat sınavı
1924’te cumhuriyetin ilanından sonra doğmuştu Ruhi Sarıalp. O’nun doğduğu yıl henüz kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti büyük bir heyecanla hazırlanmıştı Paris Olimpiyatları’na. Biliyordu yokluklar içindeki cumhuriyetin parası pulu olmadığını ama eli kolu bağlı da oturmak istemiyordu Selim Sırrı Tarcan. Olmaz ya şansımızı deneyelim diyerek hükümete başvurmuştu. Düşündüğünün aksine hükümet çok sıcak bakmıştı olimpiyat konusuna. 27 bin lira lazımdı bu iş için. Yaklaşık elli kişilik bir ekiple Paris’e git, gel, bir hafta konakla, sporcuları oyunlara hazırla, giysileri, malzemeleri derken masraflı bir işti bu. Hatta öyle ki para yokluğundan yataklı vagona bile bilet alınamamıştı sporcular için. Ama sonuçta cumhuriyet tanıtılacaktı şüphesiz. Neydi ki zorluklara göğüs germek? Hükümetten olimpiyat için destek gelince Selim Sırrı Bey oturup bir mektup yazdı Başbakan İnönü’ye. Dedi ki;
“Otuz kadar gencin Amerika, İngiltere, İsveç, Finlandiya gibi sporu milli ilke mahiyetine getiren memleketlerin efradının elinden birincilik almak ne bu sene ne de dört sene sonra– Amsterdam 1928 Olimpiyatlarında- imkânsızdır. Ancak Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, İspanya ve Portekizlilerle ayar olduğumuzu göstermek mümkün olabilecektir.” Haklıydı. 1924’te herhangi bir başarı elde edemeden döndü Türk sporcuları Paris’ten. Ama toprağa tohumlar atılmıştı bir kere. 1948’de 24 yıl sonra boy vermişti. Ve belli ki o tohumlar ihmal edilmişti sonraki yıllarda. Çünkü tamı tamına 56 yıl boyunca hiçbir Türk sporcunun egale edemediği bir başarıydı Ruhi Sarıalp’in elde ettiği. 1950’de de Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda yine bronz madalyayla dönmüştü Türkiye’ye Sarıalp. Bu derecesi de ancak 52 yıl sonra aşılabildi. Varın siz düşünün artık yıllar yılı atletizmin içinde bulunduğu hali.