Atatürkçü Düşünce Derneği ile kısa bir maceramız oldu. Yaşadığımız her şeyden ders çıkarmak, yapıcı olmak adına da bu çıkarımları paylaşmak boynumuzun borcu.
Can Dündar’dan ayrıldığımı duymuşlar, 2015 Eylül ayında aradılar. ADD’nin Genel Merkez web sitesi editörlüğünü yapıp yapmayacağımı sordular. Web sitelerini inceledim, kısa bir rapor halinde yapılması gerekenleri, neyi nasıl yapabileceğimi sundum. Kabul ettiler, karşılıklı bir deneme süresi belirledik. O süre de sorunsuz şekilde bitti. Kasım 2015 itibariyle de kadrolu olarak çalışmaya başladım. Beni de ADD’yi de 6 ay süreyle bağlayacak bir sözleşme imzalamamız gerekiyordu ama olmadı, o sözleşme bir türlü hazırlanmadı. 29 Aralık’ta da Genel Başkan Yardımcıları çağırdı ve “yarından itibaren” benimle çalışmayacaklarını söyledi. Yapılanın etik olmadığını söylemekten başka ne denilebilirdi ki? Adamcağızın konuyla ne ilgisi, ne bilgisi var! “Sen söyler misin” denmiş belli ki, ona da söylemek düşmüş.
Dernek çalışanlarıyla vedalaştım. Ayrılırken “Tahir Bey, böyle şey olur mu? Biz 6 ay için anlaştık. Daha 2 ay oldu. Bugün çağırdılar ‘yarından itibaren sizle çalışmayacağız’ dediler. Umarım sizler de aynı davranışla karşılaşmazsınız” dedim. Aldığım yanıt çok ilginçti. “Burada böyledir. Hemen ilişiği keserler ki işten çıkardıkları kişi zarar vermesin. Ben başladığımda benden önceki bilgisayardaki bütün kayıtları silmişti” dedi. “Doğru kişilerle çalışmıyorlar o zaman” dedim, vedalaştım ve ayrıldım.
Sansür girişimleri
38 yıllık gazeteciyim, ADD’nin web sayfasının editörlüğünü yaparken kimsenin bana “neyi yapacağımı/neyi yapmayacağımı” söylemesine gerek yoktur. İlgili haberin sitede yer alması gerekiyorsa, o haber sitede yer alacaktır. Çalıştığım süre içinde hiçbir yerde karşılaşmadığım, duymadığım kadar sansür talebiyle karşılaştım. “O görüntüde Vatan Partisi’nin pankartı var, girmeyelim. Yalnızca ADD’nin göründüğü bölümü girelim… TGB adının geçtiği haberleri girmeyelim… TLB mi, sakın ha!..”
Önemli ve bir o kadar da ilginç bir sansür girişimi daha oldu. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kırmızı çizgileri, ilkeleri açısından bu çok önemli bir örnek. Atatürkçü Düşünce Derneği Akçaabat Şube Başkanı Cengiz Bölükbaşı 2015’in Aralık ayında istifa etti. İstifa gerekçesi, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne üye olarak kabul ettikleri bir genç kıza Genel Merkez tarafından Üye Kimlik Kartı verilmemesi. Doğrudur, yanlıştır, ilkeleriniz vardır. Bunu dernek içinde, kapalı kapılar ardında tartışırsınız. Atatürkçü Düşünce Derneği kurumsallaşmış olmasını beklediğim köklü bir kurumda bu tür konuların çoktan çözüme ulaşmış olmasını beklerdim. Genel Merkez bu sorunu çözer, disiplin konusu yapar, soruşturma açar, sonunda bir yere bağlar. Beni ilgilendiren, bu haberi de görmezden gelmem ve web sayfasında yer vermemem. Yahu, ortada bir şube başkanınızın kellesine mal olmuş bir haber var. Ben bunu nasıl görmezden gelebilirim? Kafanızı daha ne kadar kuma gömebilirsiniz? İletişim çağında olabilir mi böyle bir şey?
İsimler üzerinden katı sansür
2014 yılında Atatürkçü Düşünce Derneği Çanakkale Şubesi bir panel düzenlemiş. Banu Avar konuşmacı olarak katıldığı bu paneli kişisel Facebook sayfasından “Çanakkale ADD’nin 18 Mart buluşması. Teşekkürler Çanakkale” diyerek fotoğraflarıyla duyurmuş. Panelin diğer konuşmacıları da Erol Bilbilik, Yılmaz Dikbaş, Çanakkale ADD Şube Başkanı Necmi Akyalçın. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu haberi görmeyen editörü işten kovarlar. Bizde tam tersi oluyor. “Çok iyi olur, girelim” diye bir yanıt geleceğini düşünürken, hiç beklemediğim çok daha kapsamlı, ağır bir sansür darbesi geldi Öner Bey’den, “Banu Avar’la ilgili hiçbir şeyi girmiyoruz siteye.” El insaf! Bakalım Banu Avar orada ne dedi, neler anlattı. Madem Atatürkçü Düşünce Derneği olarak Banu Avar’la aranızda böyle bir husumet var, Çanakkale Şube Başkanınız o panele kendisini niçin çağırıyor konuşmacı olarak? Bu soruları sormak benim üstüme vazife değil tabii.
Şube ayrımı mı yapılıyor?
Şubelerden gelen haberler de neye göre, kime göre eleniyor, bilmiyorum. Kişisel çabamla ADD’nin basın yansımalarını izlerken bulduklarımı iletiyorum, “şu şubenin haberi girsin, bu şubenin haberi girmesin” diye eleniyor? Genel Sekreterleri “yakında 220 şubenin genel kurulu var, birini girersek hepsi isterler baş edemeyiz derken, web kurulundan mantıklı bir ses yükseliyor “keşke bütün şubeler basında haber olsa da hepsini girsek” diyor.
Üstüme vazife
“Üstüme vazife değil ama” demeyeceğim. 4 aydır gördüklerimden, yaşadıklarımdan sonra üstüme vazife. Büyük umutlarla görev almayı kabul ettiğim Atatürkçü Düşünce Derneği, ne yazık ki artık Bahriye Üçok’un, Muammer Aksoy’un, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun, Nusret Fişek’in, Hüsnü Göksel’in ADD’si değil. Dernek 3-5 kişinin tekelinde. Onlar ne isterlerse yapıyorlar ya da yapmıyorlar. Onlar ne isterlerse o oluyor. Görevi bırakmamın istendiği 30 Aralık 2015 tarihinden beri web sayfasında onlar ne isterlerse, ne kadar isterlerse, nasıl isterlerse, o haberler yayınlanıyor. İmzasız makaleler, yarısı girilmiş, yarısı “makalenin devamı gazetenizde” denilerek kesilmiş makaleler var Derneğin web sayfasında. Grafik yaklaşımdaki tutarsızlık ve dil yanlışları da bir o kadar vahim!
Tabii en vahim olan, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin içine düşmüş olduğu durum!