DÜNE BAKMA DURAĞI
Yarın 102 yıl olacak…
Memlekete kış gelmişti. Mersin ise güneşliydi ama neye yarar? Ufku kapkaraydı kentin. Savaş ve torpil gemileri karartmıştı ufku. Yüzlerce asker iniyordu gemilerden. Senegalli, Hintli, Cezayirli çoğu Müslüman…
Sırtını Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayayıp gelmişti Fransızlar bölgeye. İngilizler zaten Çukurova’daydı. Takvimler 17 Aralık 1918’i gösteriyordu Fransızlar sömürge askerleriyle çıkıp geldiklerinde.
Mustafa Kemal Paşa, Fransızlardan 40 gün önce gitmişti Mersin’e. Yaşanacakları tahmin etmiş gibi mutasarrıf, jandarma komutanı ve halkla görüşmüş. “Depodaki silah ve cephaneyi dağ köylerine dağıtın” demişti onlara.
Emperyalistler Mersin’de
Saat 09.00’du ilk gemi yanaştığında. Gergin ve sessizdi halk. Büyük bir merakla limana doğru akın etmişti çoğunluk. Türk mahallerinde erkeksiz evlerdeki kadınlar konu komşuya sığınmıştı. Sanki her an bir kıvılcım çakıverecek gibi gergindi ortam.
“Huzur ve güveni sağlamaya” gelmişti kente Fransızlar. Rumu, Ermenisi, Arabı, Türkü birarada yaşayan Mersin halkında huzur güven kalmamıştı o günlerde. Hele de Fransız üniformalarıyla kente gelen Ermeni lejyonu kente girince. Bin beş yüz askerle gelmişti Fransızlar. 3 yıldan biraz fazla kaldılar bölgede.
Belediye Başkanı’na baskın
O günlerden birinde; 1921 yılının sonuna doğru hızla kapısı çalınmıştı belediye başkanı Ahmet Halaç’ın. Fransız askerleri kapıdaydı. Evin dört bir yanına dağılmışlardı. Sonunda askerlerden biri elinde bir fotoğrafla geldi komutanın yanına. Mustafa Kemal Paşa’nın fotoğrafı ve bir iki mektup bulunmuştu evde. Başkanın Ankara Hükümeti’ne yardım ettiğine dair ihbarlar doğruydu demek!
Hemen tutukladılar Belediye Reisi Ahmet Bey ve oğlu İbrahim’i. 83 gün hapis yattı Ahmet Bey. Altı ay hüküm verdiler Halaçların Ahmet Bey’e. Kuvay-ı Milliye adına çalışıyordu Ahmet Bey. Hatta Mustafa Kemal Paşa’nın arabasının lastiği gizlice geldiği Ulukışla’da patlayınca lastik bulup onu bir saman çuvalıyla Kuvvacılara teslim ettiren de oydu…
1922 yılının başında Fransızlar kentten ayrılırken serbest bıraktılar Ahmet Bey’i. Ahmet Bey’in esaretinden bir süre sonra kentin de 3 yıllık esareti bitmişti.
“Geldikleri gibi giderler” hikâyelerinden biri de buydu…