Yeşil sokaklar, kırmızı sokaklar
Önce sokakları, kaldırımları “yeşil medeniyettir” diyerek yeşile boyamaya çalıştılar. Arkasından içkili yerleri “kırmızı sokaklar”a toplamaya çalıştılar. Klozetler kaldırıldı, yerine hela taşları konuldu, yalaklar yapıldı. Klozetlerin yerine konulan hela taşları, kıbleye önü ya da arkası bakmaması gerektiği için, projelerde tadilat yapılarak doğuya ya da batıya bakacak şekilde yerleştirildi. Mimar arkadaşlar bunu bilmiyor olabilirler, çünkü aldıkları eğitimde ne yazık ki din dersi yok. Oysa hela taşının kıbleye bakmaması gerektiği konusunda bir hadis var. Siyasi ömürleri yeterse, bundan sonra Mimarlara dini eğitim verilmesi de söz konusu olacaktır belki. Bu tür sorunların yaşanmaması için, mimari projelerin “ulema”ya onaylatılması da çözüm olabilir tabii.
Şimdiye kadar hiçbir Cumhuriyet Hükümetinin başaramadığı kadar geniş ölçüde kadrolaştılar. Asaleten atamayı beceremediklerinde, vekaleten atamalarla tamamladılar bu tehlikeli kadrolaşmayı. Bu tehlikeli kadrolaşma, nerelere kadar yayıldı biliyor musunuz? Kuveyt Elçiliği ve kendi kafa yapılarına paralel rejimlerin egemen olduğu diğer ülkelerin Türkiye’deki elçiliklerine kadar! Bu elçiliklerde çalışmakta olan Türk güvenlik görevlilerinin işlerine son verilerek yerlerine, “irticai faaliyetleri nedeniyle” Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılan şeriatçıları yerleştirdiler. Hem de işten attırdıkları insanların aldıkları maaşların 3-4 katı ücretlerle. Söz konusu personel Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde görev yapıyor, ancak maaşları o ülke tarafından ödeniyor. Ve bu yöntemle bir anlamda, TSK’nın “irticai faaliyetleri” nedeniyle cezalandırdığı gericiler, AKP hükümeti tarafından mükafatlandırılıyor!
Bayrak Garnizonunda türban
Aslında olayın buralara varmasına neden olan ne Danıştay 2. Dairesi’nden çıkan “türban” kararı ne de RTE’nin Danıştay’a yönelik eleştirileri. Planın ilk adımı, türbanlı olduğu bilinen öğretmenin, Bayrak Garnizonunda bulunan okula atanmasıyla atılmıştır. “Bayrak Garnizonu” adı üstünde bir askerî bölge. Söz konusu türbanlı öğretmen bu askerî garnizondaki okula, yaratacağı gerginlik bilinerek, hesaplanarak ve belli ki sonuçları da göze alınarak atanmıştır.
Göz, gez arpacık…
Recep Tayip Erdoğan, konumu gereği yanında yer alması, desteklemesi, savunması gerekirken, bütün cesametiyle karşısına dikiliyor yargının, bir devlet adamına yakışmayan davranışlar sergiliyor. “Efendi…” küçümsemesiyle, aşağılamasıyla gözdağı veriyor adeta. Arkasından, gericiliğin ve rejim düşmanlarının borazanı Vakit Gazetesi, fotoğraflarını ve isimlerini manşetten girerek hedef gösteriyor, verdikleri “türban” kararı nedeniyle Danıştay 2. Daire Üyesi hâkimlerimizi. Geriye de sadece birilerinin tetiğe dokunması kalıyor.
Danıştay’a saldırı
Hedef seçilen 2. Daire Hâkimleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarını uygulamışlardır, görevlerini yapmışlardır. Bu saldırının amacı, yalnızca türban konusunda vermiş oldukları karar nedeniyle cezalandırılmaları değildir. Asıl amaç, laik ve demokratik Cumhuriyet kurumlarını savunan her kese gözdağı vermektir. Danıştay’ı seçmişlerdir, çünkü hayal ettikleri şeriat düzeni önünde Danıştay çok ciddi bir engeldir.
Hükümete tepkiler
Cumhuriyet Şehidi Mustafa Yücel Özbilgin’in cenaze töreninde AKP iktidarına yönelik tepkiler doğrudur ve yerindedir. Atılan sloganlar, gösterilen tepki akıllarını başlarına almalarına yetmemiş olmalı ki, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, “Güvenlik görevlilerini, yargı organlarımızı bu eylemcilere karşı da göreve davet ediyorum. Kendilerinden millet adına şikâyetçiyim” diyor.
Hepinizi bu suça ortak olmaya davet ediyorum
Cenaze töreninde kendilerini protesto edenlerin, laik ve demokratik Cumhuriyet kurumlarını savunmaktan başka amaçları yoktu. Solcusuyla sağcısıyla tek yürek, tek yumruk olmuşlar, haykırıyorlardı yüzlerine, Türkiye Cumhuriyeti, İslam Cumhuriyeti olmayacak, Türkiye İran olmayacak diye. Eğer, Cumhuriyet’i savunmak, şeriata karşı olmak, Türkiye’yi bir “İslam Cumhuriyeti” yapmak özleminde olanlara tepki göstermek suçsa, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de suç işlemiştir. Genel Kurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök de tepkileri yerinde bulduğunu söyleyerek suç işlemiştir. Gelin hep birlikte bu suça ortak olalım. Unutmayalım, Mustafa Kemal, bize emanet ettiği Cumhuriyeti kurmak için yola çıkarken, idamı göze alarak suç işlemişti…