Restoran baskını ya da restoranın adıyla manşetlere geçen bir polis denetimi, geçtiğimiz aya damgasını vurdu. Olayı kısaca hatırlayalım. Çocuk Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, içkili yerleri denetlerken, Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu’nun da yemek yemekte olduğu Butcha restorana girer ve aileleriyle birlikte orada bulunan çocukların kimliklerini kontrol etmek isterler. Olaya Metin Feyzioğlu müdahil olur ve polisin böyle bir yetkisinin olmadığını söyler. Olay büyümüş, doğal olarak basına da yansımıştır.
İlginç olan, basının, bu denetim sanki ilk kez yapılıyormuş gibi yansıtmasıdır. “Daha önce Konya’da da yapılmış” başlıklı haberler okudum gazetelerde. Oysa Butcha baskını, yalnızca o gece yapılan 15 denetimden, bir yıl içinde yapılan 879 denetimden yalnızca biridir. Ankaralı polis muhabiri arkadaşlarımız sanıyorum bunu biliyorlardır. Daha önce yapılan 900’e yakın denetimde herhangi bir olay çıkmamış olmalı ki, kimse farkına varmadı!
Orada bulunmadığım için polisin davranış biçimiyle, Butcha’da yaşananlarla ilgili bir yorumda bulunmam doğru olmaz. Kamera kayıtları vardır, görgü tanıkları vardır, ifadeler alınmış, tutanaklar tutulmuştur ve gerektiği gibi değerlendirilir. Soruşturma açılır, inceleme başlatılır. Sonunda da gereken neyse yapılır.
Burada önemli olan, polisin neye dayanarak bu denetimi yaptığıdır. Çok az gazete değindi bu konuya. Genel yaklaşım, bu çağda böyle bir uygulamanın yapılamayacağı doğrultusunda olduğuydu. Polise yetki veren yönetmeliğin 1930’lardan kalma olduğu, o yönetmeliğe dayanarak bu denetimin yapılamayacağı söyleniyordu. Gerçek, pek öyle değil. Yönetmeliğin 1930’da başlayan hikâyesi, son değişikliği saymazsak, değiştirile değiştirile 2005’e kadar geliyor. Metin Feyzioğlu, Butcha’da polisin kimlik kontrolü yapmasına karşı çıkarken, 5.10.1984 tarihinde yapılmış olan değişikliğe göre yerden göğe haklı! Bu değişiklikte 15. madde aynen şöyle:
“18 yaşından aşağı çocuklar ancak, yanlarında ebeveynleri veya velileri olmak, kendilerine içki servisi yapılmamak ve içki verilmemek şartı ile, (bar, pavyon, meyhane ve emsali yerler hariç) nitelikleri mahallin en büyük mülkiye amirince tayin ve tespit edilecek içkili yerlere girebilirler.”
Dikkatlerden kaçan çok önemli bir ayrıntı var. 2005’de yapılan değişiklikle, polise bu yetki verilmiş.
“Genelge 2005/93”de çok açık olarak “Kanun hükmü gereği hazırlanan ve Bakanlar Kurulu’nun 14.07.2005 tarih ve 2005/9207 sayılı kararıyla kabul edilen İşyeri Açma Ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik 10.08.2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir” diyor ve devam ediyor:
Madde 11 ve doğrudan olayımızla ilgili olan i ve j maddeleri aynen şöyle:
“Yönetmeliğin “Kolluk denetimi” başlıklı 37’nci maddesinde; kolluğun, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini genel güvenlik ve asayiş yönünden denetleyeceği belirtilmektedir. Buna göre; umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde kollukça yapılacak denetimlerde;
i) İçeride bulunanların kimlikleri sorularak, belgeli turizm işletmeleri hariç olmak üzere, yanlarında veli veya vasileri olsa dahi on sekiz yaşından küçüklerin kahvehane, kıraathane ile içkili yerlere kabul edilip edilmediği,
j) On sekiz yaşından küçüklerin kabul edilebildiği belgeli turizm işletmelerinde küçüklere içki servisi yapılıp yapılmadığı,”
Her şey o kadar net, o kadar açık ki! “Genelge 2005/93” polise bu yetkiyi veriyor! Peki, hepimizi ayağa kaldıran, tepki uyandıran, “ben içki içiyorum diye çocuğumla aynı restoranda, aynı masada oturamayacak mıyım” dedirten yönetmelik değişikliği Resmî Gazete’de yayınlandığında iktidarda hangi parti var? AKP! Bu değişikliğin altında hangi İçişleri Bakanı’nın imzası var? AKP’li Abdülkadir Aksu! Hangi Başbakan’ın imzası var? Recep Tayyip Erdoğan! Adı var kendi yok muhalefet, bunların farkında bile değil! Kılıçdaroğlu, NTV’nin Banu Güven’le Artı programında, “restoran baskınları filan” sözleriyle de gösterdi bunu. Oysa durum, çizgi-roman çizerlerine dava açmaktan çok daha vahim.
Bu değişiklikler de yetmedi. Yaş sınırı 18’den 24’e yükseltildi. Sergi açılışlarında, galalarda konuklara içki ikramı yapılamayacak. İlk uygulamayı İstinye Park AFM Sinemaları’nda “Kutsal Damacana Dracoola” filminin galasında gördük. Yeni dönemin ilk uygulaması olarak “alkolsüz” bir gala yapıldı.
30 yıl önce Türkiye’den İran’a dönen dostlarımız, pazardan küfelerle üzüm alıp şaraplarını evlerinde yapıyorlardı. İnsanların vinçlerle üzüm salkımı gibi ipe çekildiği İran’da sökmedi içki yasağı. Bakalım Türkiye gibi demokratik (!) bir ülkede sökecek mi? Bizim hâlâ demokrasinin düşmeyen kalelerinden umudumuz var! Ankara Barosu Başkanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (TAPDK) alkollü içkilere dair çağdışı yönetmeliğinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı. Sonucu hep birlikte göreceğiz.
Türkiye İran olur mu diye soranlara; bırakın yapay gündem maddeleriyle uğraşmayı! Yapılan yasal düzenlemeleri yakından izleyin. Yoksa Türkiye İran’dan beter olacak!