Dünya fındık üretiminin yüzde 70’ine sahip olacaksınız ama sizin ürününüzün fiyatını yabancılar belirleyecek.
Böyle bir şey olur mu?
Bir kere işin tabiatına aykırıdır. “Satmıyoruz” dediğiniz zaman kapınızda uzun kuyruklar oluşur. Bugün için dünyada bizim açığımızı kapatacak kadar fındık hiçbir yerde yok. Bilhassa çikolata sanayinde fındığın yerine ikame edilecek bir ürün de yok.
Peki neden ülkemizde İtalyan Ferrero’nun dediği oluyor?
Üretici sahipsiz olduğundan ve paraya ihtiyaç duyduğundan en kısa yoldan bu ve benzer alıcıların eline düşüyor da ondan.
İşte son günlerde döviz kuru büyük artış göstermesine, bu alıcı bütün ürününü dövizle satmasına rağmen kabuklu fındığın alış fiyatını kalitesine göre 11.25 ile 11.50 TL olarak belirlediler. Bonkörlüğe bakar mısınız?
Fiskobirlik ve TMO yıllar geçtikçe iyice etkilerini kaybettiler. Böylece de fındık en güçlü ürün kalemimiz olmasına rağmen kaderi değişmedi. Bu bakımdan diğer tarım ürünlerini ayrı ayrı ele almaya gerek yoktur.
10 TL maliyeti olan fındığın 15 TL’den düşük fiyata satılması kimseyi mutlu etmez. Alıcılarla empati kuralım. 15 TL’nin karşılığı 2.01 Euro veya 2.35 Dolardır. Ancak ihracatçının kafasında 11 TL’den fazlası yoktur. 15 TL’nin döviz cinsinden karşılığı, geçen sene fiyatlarının altındadır. Bu şartlarda ihracatçının fırsatçılık yapmasına da gerek yoktur.
Her seneki oyun tekrar ediliyor. Tarım Bakanlığımıza göre 560 bin ton olan rekolte tahmini, ihracatçılara göre 643 bin ton oluyor.
Üstelik son yaşanan sel felaketinden sonra daha da rekolte kaybı yaşanmıştır.
Ancak demek istiyorlar ki;” rekolte yüksek, ürün elinizde patlamasın, gelin ucuz ucuz bize verin.”
Piyasa fiyatlarını regüle eden bir kurum olmadığına göre, kooperatifçilikte gelişmediğine göre geriye tek çare kalıyor:
Lisanslı Depoculuk!
Bütün üreticilerimiz fiyatların düşük olduğu hasat dönemlerinde ürünlerini satmak yerine lisanslı depolara koyarak karşılığında aldıkları ürün senetlerini teminat göstererek uygun faizli kredi kullanabilmelidirler. Atmaca gibi bekleyen bazı ihracatçılar da avucunu yalamalıdır.
Piyasanın durumuna göre bu ürünler borsalar aracılığıyla daha yüksek fiyata satılabiliyor. Bu sistem sayesinde tarım ürünleri ticareti daha rahat kayıt altına alınabiliyor.
Sistem sadece fındık için değil; hububat, baklagiller, yağlı tohumlar, pamuk, zeytin, badem, antepfıstığı, kuru kayısı için de geçerlidir.
Lisanslı depolar, tarım ürünlerinin belli bir kira bedeli karşılığında sağlıklı koşullarda depolanmasını sağlayan, anonim şirket statüsünde kurulmuş ve çalışma usulleri devlet tarafından belirlenmiş olan büyük kapasiteli depolardır.
Ülkemizde lisanslı depoculuk ile ilgili usul ve esaslar 10 Şubat 2005 tarih ve 5300 sayılı Kanun ile belirlenmiştir.
Güzel, peki sorun nerededir?
Ülkemiz lisanslı depoculuk uygulamaları bakımından gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalmıştır. Yukarda belirttiğim gibi yasal düzenlemeler 2005 yılında başlatılmış olup, ilk lisanslı depo 2010 yılında TMO ve TOBB ortaklığı ile kurulan ‘TMO-TOBB Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk A.Ş.’ tarafından 2011 yılında hayata geçirilmiştir.
Ağustos 2017 tarihi itibariyle Türkiye’de lisans alan işletme sayısı 30’a yükselmiştir. Lisans alınan toplam kapasite ise 1.206.040 ton olmuştur. Bunun 1.185.000 tonunu hububat, 17.000 tonunu pamuk, 5.000 tonunu ise zeytin oluşturmaktadır.
Karadeniz’de fındık için ilk lisanslı depo 8 Eylül 2017 tarihinde Giresun’da hayata geçirilmiştir. Kapasitesi 17.000 ton olup, henüz sorunun çözümüne çok uzaktır. Yani kapasite, toplam rekoltenin yüzde 3’ü bile değildir.
Acilen kotasında fındık olan yaklaşık 14 borsanın tamamında da lisanslı depoculuğun hayata geçirilmesi gerekir.
İşte sorun buradadır.
Bu işte ne kadar geç kaldığımızı görmek isteyenler için küçük bir bilgi vereyim.
Lisanslı depoculuk sisteminin ilk kuruluşu 1730 yılında Japonya’nın Osaka şehrinde gerçekleşmiştir.
Lisanslı depoculuğun en yaygın uygulandığı ülke ABD’dir. 1917 yılından itibaren tarım ve gıda ürünlerinde; üretim, ihracat, depolama ve dağıtım işlemleri lisansa tabi tutulmuştur.
ABD ile benzer tarafımız; onların da bademde dünya lideri olmalarıdır.
Farklı tarafımız ise; onların fiyatını bizdeki gibi başkalarının belirleyememesidir. En önemli sebebi de, gelişmiş kooperatifçilik ve lisanslı depolardır.