250 sayfayı okudum, seçimi iptal kararının gerekçesini ise bir türlü bulamadım. YSK üyesi 7 hâkimin gerekçeleri 12 sayfa, karşı oy sahibi 4 hâkimin itiraz gerekçeleri 38 sayfa tutuyor. 12 sayfa itiraz sahibi partinin dilekçesi, 84 sayfa YSK yazışmaları, 104 sayfa ise İlçelerin cevaplarını kapsıyor.
Önce kısa gerekçeli karardan başlayalım.
– YSK kısa kararında; “Bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması nedeniyle iptal kararı verdiğini” açıklamıştı. Yani kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkan ve üyelerinin yasaya aykırı bir şekilde görevlendirilmesini iptal gerekçesi saymıştı.
YSK Başkanı Sadi Güven’in, bunun bir iptal sebebi sayılıp sayılamayacağı konusundaki görüşü:
“Sandık kurullarının usulsüz oluşması tam kanunsuzluk halini oluşturmuş. Sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden sonra o seçimlerin iptali için tek başına bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez. 298 sayılı Kanunun 21 ve 23. Maddeleri gereği 5 kişisi siyasi parti temsilcisi olup 7 kişiden oluşan sandık kurulunda siyasi partili üyelerle birlikte görev yapan usulsüz atanmış sandık kurulu başkanının 31 Mart 2019 günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin maddi hatalar giderilip geçersiz oyların tamamının yeniden sayılması karşısında tek başına seçimin neticesine tesir ettiğine ilişkin seçimin iptalini gerektirir tespit olmadığından sayın çoğunluğun seçimin iptali ile yenilenmesine ilişkin kararına katılınamamıştır.”
En yetkili hâkim hukuki açıdan noktayı koymuş mu?
Evet ama yetmemiş.
– Şimdi de “çaldılar, hile ve yolsuzluk var” iddialarına karşı yine en yetkili ağızdan bu iddialara ait matematiksel tespitlere geçelim. Hani, “kararda çaldılar denmez, hukuk dili başkadır” görüşleri var ya, biz de buna uyalım ve hukuken ne söylendiğine bakalım.
Sadi Güven diyor ki;
” İki aday arasındaki oy farkı 13.729 olup, 2.732 oy kullanan kısıtlı seçmen, 1.229 adet ölü yerine oy kullanan seçmen, 10.290 hem cezaevi listesi hem de ikametgâhı seçmen listesinde kayıtlı olup oy kullanan seçmen, 5.287 adet İstanbul listesinde kayıtlı hükümlü seçmen, 236 yerleşim yeri cezaevi olan seçmen, 21.358 zihinsel engelli seçmen, ek 5.315 kısıtlı seçmenin oy kullandığı ileri sürülmüş ise de bu nedenlere dayalı usulsüz oy kullandığı tespit edilen kişi sayısı 706 olup sonuca etkili görülmemiştir, iptal nedeni sayılmamıştır.”
Neymiş?
İddia: Toplam 46.447 usulsüz oy kullanan seçmen…
Tespit: 706 usulsüz oy…
Hukuk dilinde; ‘hırsızlık yok, seçimin sonucuna etki etmeyen usulsüzlük var’ denmiş olmuyor mu?
Bu arada tespitin 66 katı sayıda iddianın kaynağını da ben merak etmekteyim.
– Bir başka üye (Cengiz Topaktaş) tarafından, ilk açıklanan kısa karardaki konunun dışında gerekçe yazılamayacağının altı çizilmiş:
” Çoğunluk görüşü olarak, sayım döküm cetvelleri ve tutanaklardaki usulsüzlüklerin de bir iptal sebebi olduğu belirtilerek gerekçeli karar oluşturulmuş ise de; yapılan müzakereler sırasında bu durum bir iptal sebebi olarak belirlenmemiş olup, bu nedenle de kısa karara seçimin iptal sebebi olarak sadece sandık kurullarının kurulmasındaki usulsüzlükler derç edilmiştir. İptal sebebi olarak belirlenmediği kısa karardan da anlaşılan bir konuda, karşı oy gerekçesi yazmaya gerek görülmemiştir” deniyor.
– Aynı üyenin, kısa karardaki kusurun seçmene yüklenemeyeceğine dair görüşü:
” Seçmenlerin sandık kurulunun oluşumuna itiraz etmeleri ve sandık kurulunun nasıl oluşturulduğunu bilmeleri mümkün değildir. Seçmenler anayasa gereğince kendilerine tanınan seçme hakkını kullanarak oy vermişlerdir.
Sandık kurulunun oluşumunda bir hata varsa, bunun sorumluluğu seçmenlere yüklenemez. Nitekim 16/04/2017 tarihli kararla (mühürsüz oy pusulalarının ve mühürsüz zarfların geçerli sayılmasına dair) ilgili verilen dilekçede de; sandık kurulundakilerin mühür vurmamalarının seçmenin kusuru olmadan gerçekleştiği, seçmenin iradesinin tam bir şekilde sandığa yansıması için söz konusu oy pusulalarının ve zarfların geçerli olması doğrultusundadır.”
Tespit: İki benzer olaydan farklı sonuç beklenemeyeceğidir.
– Bir başka üye (Yunus Aykın) tarafından, sayım döküm cetveli bulunmayan 18 sandığa dair görüş (kısa kararda yer almamasına rağmen):
” 18 sandıkta hiç cetvel düzenlenmediğinin kesin olarak ileri sürülmesi için ya sandık kurulu üyeleri çağrılarak beyanlarının alınmış olması veya sandık kurulu üyeleri, müşahit ve hazır bulunan vatandaşlar tarafından cetvel düzenlenmediği için yapılmış olan itirazların tutanağa geçirilmesi suretiyle tespit edilmiş olması ya da ilçe seçim kuruluna bu sebeple itiraz edilmiş olması gerekir.
Sayım döküm cetvelinin yokluğu, sandık sonuç tutanağına itiraz edilmediği sürece önem arz etmemekte, itiraz edildiği durumlarda ise gerektiğinde oy torbası açılmak suretiyle bu eksiklik kısa sürede giderilerek sandık sonuç tutanağı denetlenebilmektedir.
– Aynı üyenin, imza bulunmayan 90 sandık için görüşü:
“90 sandığın sayım döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanakları karşılaştırılınca, 86 sandıkta adayların aldıkları oy sayılarının cetvelle sonuç tutanağında aynı olduğu görülüyor. Kalan 4 sandık için durum şöyle: 1 sandıkta AK Parti’nin bir oy fazla, 2 sandıkta AK Parti’nin iki oy fazla, 1 sandıkta AK Parti’nin oylarının dört fazla yazıldığı görülmektedir.
Sayım döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanaklarının uyumlu olması durumunda imza veya mühür noksanlığı önem arz etmemektedir.”
Kısa kararda yer almamasına rağmen bu konu da açıklığa kavuşturulmuş.
– Bir başka üye (Kürşat Hamurcu) tarafından, kamu görevlisi olmayan sandık başkanlarına ait şüpheli bir eylem bulunmadığına dair görüş:
“Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının, parti temsilcisi olan beş sandık kurulu üyesinin bilgisi ve onayı dışında hangi eylem ve işlemiyle, seçimin dürüstlüğü ve objektifliğine müdahale ettiğine ilişkin somut iddia ve itiraz bulunmamaktadır. Tahmini ve farazi gerekçelerle, seçmen iradesi yok sayılarak salt sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmaması nedeniyle seçimin iptaline karar verilmesinde hukuki uyarlık bulunmamaktadır.”
Başka söze gerek kaldı mı?
Sanmıyorum…
Arayıp bulamadığım gerekçe sebebiyle kaybettiğim zaman için pişmanlık duymuyorum. Zira aramadığım halde bulduklarımı kazanç sayıyorum!
Herkesin bu metni okumasını tavsiye ederim. Zira ancak bu şekilde bilgiye ulaşarak, sosyal medyada bazı şeylerin bazı kişiler tarafından nasıl çarpıtıldığını görmek daha kolay hale geliyor.
Okuyan öğrenirken, okumayan her söylenene inanmak zorunda kalıyor!