“Fotoğraf” ve “resim” sözcüklerinin ayrı kavramlar olduğunu, o yüzden de birbiri yerine kullanılmayacağını söyleyenler var. Öyleyse bugün “fotoğrafın resim hali”nden söz edelim biraz…
Son zamanlarda TV yorumcularından şu tümceyi çok sık duyuyoruz: “Büyük resme bakmak gerekir.” Bir konuya bütüncül yaklaşılması gerektiğini anlatmak için söylüyorlar bunu. Onların “resim” dedikleri şey, herhalde ressamların fırçasından çıkmış tablolar değil. “Büyük resim” derken, çok açık ki eğretileme yoluyla “fotoğraf”ı imliyorlar…
İlkel dönemlerde mağara duvarlarına çizilen ilk resimlerin binlerce yıllık tarihine karşılık, fotoğrafın tarihi iki yüzyılı geçmez. Böyle olunca da insanların her görüntüyü “resim” diye algılamalarına şaşırmamak gerekir. Zaten çok sayıda yazar ve ozanımız da halkın bu doğal sezgisine uygun olarak “resim” sözcüğünü “fotoğraf” yerine kullanmakta sakınca görmemiştir. İşte birkaç örnek:
AZİN NESİN’İN ANLATIMIYLA…
Ünlü yazarımız Aziz Nesin, “Annemin hiç fotoğrafı yoktu” diye başladığı bir yazını şöyle sürdürüyor:
“1926 yılında yirmi altı yaşındayken veremden ölen annem bütün yaşamında resim çektirmedi. Çünkü o zaman bizim ortamımızda – yeni kuşaklar pek şaşacaklar belki de – resim çektirmek günah sayılırdı. Yalnız, askerlik gibi resmi işleri için erkekler vesikalık resim çektirirlerdi.”
Aziz Nesin’den “resim”li birkaç alıntı daha:
-“Bu resim, 20 Kasım 1981 tarihinde çekilmiştir. Resimde üç planda üç ayrı yapı görülmektedir.” (Nesin Vakfı 1982 Edebiyat Yıllığı arka kapak yazısından.)
-“Yıllıklarımızın arka kapaklarındaki resimlerden, Nesin Vakfı yapılarının gelişim durumları görülmektedir. (Yukarıdaki resim, 10 Nisan 1983 günü çekilmiştir.)” (Nesin Vakfı 1983 Edebiyat Yıllığı arka kapak yazısından.)
-25 Ağustos 2019 günlü Cumhuriyet gazetesinin “Bulmaca” sayfasında Turgut Özakman’ın fotoğrafı var. Bulmacayı hazırlayan Sedat Yaşayan’ın açıklaması şöyle: “Resimde gördüğünüz, tiyatro oyunlarının yanı sıra Şu Çılgın Türkler ve Diriliş gibi romanlarıyla da tanınmış yazarımız…”
Aynı günkü BirGün’ün “Bulmaca” sayfasını Selda Bağcan’ın fotoğrafı süslüyor. Orada da “Resimdeki şarkıcı kim?” diye sorulmuş okura…
BAŞKA YAZARLARDAN ÖRNEKLER
Özdemir İnce, Cumhuriyet’teki köşesinde “fotoğraf” ve “resim” sözcüklerini aynı tümcede kullanmış:
-“Ertuğrul Özkök’ün sözünü ettiği görüntü tam anlamıyla bir Potemkin fotoğrafı, bir Yekaterina resmi!” (Özdemir İnce, “Laf Söyledi Balkabağı”, Cumhuriyet, 25 Ağustos 2019)
Peki, Yaşar Kemal’e ne diyeceksiniz? Onun en ünlü romanı İnce Memed’in girişinde şu iki dize vardır:
-”Duvarın önünde resmim aldılar / Ak kâğıt üstünde tanıyın beni ”
Bir örnek tümce de Erken Cumhuriyet Dönemi yazarlarından Aka Gündüz’den:
-“Güzel İnebolu kızı, duvara yapıştırılan Gazi’nin resmine uzun uzun baktı.”
BİRAZ DA ŞİİRLİ RESİMLER!
“Resim” sözcüğünü “fotoğraf” yerine kullanan ozanlarımızın sayısı da az değil. İşte onlardan tadımlık birkaç dize:
-“Bende bir resmi var, yarısı yırtık” (Bekir Sıtkı Erdoğan, “Binbirinci Gece” şiirinden.)
-“Ah çekerim resmine her bakışta / Bir mahzunluk var o boyun büküşte” (Bekir Sıtkı Erdoğan, “Kışlada Bahar” şiirinden.)
-“Nedense bütün resimlerimde ben / Böyle mahzun ve perişan çıkarım.” (Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Resim” adlı şiirinden.)
Sevgili Eray Canberk kardeşim de duvarda sararmış bir “resim”den söz ediyor “Ayrılık Türküleri” şiirinde:
“genç bir kadın tutuyor şimdi yasını / ki zamansız ak düşmüş saçlarına / resminse sarardı duvarlarda / ve örselendi kenarları” (İç: Kent Kırgını, YKY, Ekim 2011, s. 74)
Son örneğimiz de bir “haiku” olsun:
“Yılbaşı resmim / Nasıl kıskanmam onu / Benden bir yıl genç” (Ali Rıza Güç, “Haikular”, Sarmal Çevrim, Temmuz-Ağustos 2024, Sayı: 40)
* * *
Görülüyor ki “resim” ile “fotoğraf”ın yolu yazınsal metinlerde çok sık kesişiyor.
Varlıkların görüntüleri ister makineyle ister kalem ya da fırçayla kaydedilsin, sonuçta hepsi de birer “resim”dir. O nedenle bu iki kardeş sözcüğü karşıt kavramlarmış gibi görmemek gerekiyor.
HAFTANIN NOTU
Tunç Tayanç
Bu yaz art arda çok değerli aydınlarımızı yitirdik. Yazar ve çevirmen dostumuz Tunç Tayanç da ne yazık ki katılmış “evvel giden ahbaplar” kervanına…
Çok donanımlı bir değerimizdi Tunç Tayanç. Onlarca kitaba imza atmış; araştırma yazıları, derlemleri ve çevirileriyle düşünce dünyamızı genişletmiş, zenginleştirmişti. Tarihsel TİP’in aydın kadrosunda yer almıştı. “Birleşik Haziran Hareketi”ne de eylemli katkı vermişti. Son zamanlarda Ahmet Cemal’in yazılarını derlemeye çalışıyordu. Onun ölümüyle yazın ve düşün dünyamızdan bir yıldız daha kaydı. Dostluğunu ve yokluğunu her zaman derinden duyumsayacağız…
Tunç Tayanç