Kavram karmaşası yaratmakta üstümüze yok! Özellikle anlamdaş sözcükleri farklı kavramlarmış gibi özensizce kullananlar günümüzde artmaya başladı. Akademik san taşıyan kimi arkadaşların bile bu yanlışa düştüklerini görüyorum. Basın yayın organları da yanlış kullanımları bilinçsizce yaygınlaştırıyor…
Kriz ne, buhran ne? (Cumhuriyet, 28 Ekim 2024)
“Kriz” ve “buhran”, aynı kavramın iki ayrı dildeki karşılıklarıdır. Yani birinin ötekine üstünlüğü yoktur. Oysa kimi ekonomisteler, sanki bu sözcükler eşanlamı değilmiş gibi, “Kriz buhrana dönüştü” diye anlamsız bir söylem icat ettiler! Daha önce de uyarmıştık ama pek aldıran olmadı. Şimdi Cumhuriyet gazetesi de bu modaya uymuş! Örneğin 28 Ekim 2024 tarihli sayısında, “Kriz değil artık buhran!” başlığını görüyoruz. Haberin altbaşlığı ise şöyle: “Uzmanlara göre artık krizden çok buhrandan bahsedeceğiz.”
Bu arkadaşlar biraz sözlük karıştırsalar, Fransızca kökenli “kriz” ile Arapçadan dilimize giren “buhran”ın aynı şey olduğunu görürler. TDK ve Dil Derneği’nin sözlüklerini önemsemiyorlarsa Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ine baksınlar. Orada “buhran” için şu açıklama var:
“buhrân: 1. Hastalığın en ağır zamanı, nöbet, kriz. 2. mec. Bir işin tehlikeli, karışık bir hal alması.”
Hükümet krizine ise Osmanlıcada “buhrân-ı vükelâ” deniyormuş…
Demek ki “kriz” eşittir “buhran”… Öz Türkçesi ise “bunalım”…
Bilmem anlatabildik mi?
* * *
ÖZKÖK’ÜN “DİREK CÜMLE”Sİ!
Ertuğrul Özkök, T24 sitesindeki yazısına (1 Kasım 2024), “Kısa bir yazı olacak” diye başlamış ama yazının başlığı hayli uzun:
“Yazın bir yere; 2028’de Esenyurt Belediyesi seçim sonucu şu olacak”
Başlıktaki noktalı virgüle takıldım! Bence oraya virgül ya da üst üste iki nokta gerekirdi.
Ama beni asıl şaşırtan, Ertuğrul Özkök’ün şu tümcesi oldu:
“İçimden geleni en kısa ve direk cümlelerle anlatmaya çalışacağım…”
“Direk cümle”?
Belli ki “direkt” demek istemiş!
Bunu stajyer muhabirler yapsa neyse de yılların yayın yönetmeni ve köşeyazarı yaparsa çok yadırgarım doğrusu!
* * *
KARIŞTIRILAN SÖZCÜKLER
Yazar ve ozan dostumuz Duran Aydın, basında yanlış kullanılan kimi sözcüklerin dizelgesini yapmış. Paylaşımında diyor ki:
“Birçok yazar noktalı virgülü doğru yerde kullanamıyor. Sonra ‘direk’le ‘direkt’, grup’la ‘gurup’, ‘biçim’le ‘biçem’, ‘karşı’yla ‘karşın’, ‘özgü’yle ‘özgün’, ‘süre’yle ‘süreç’, ‘çiğ’le ‘çiy’ (…) sözcüklerinin aynı anlama geldiğini sanıyor.
Bir başka yanlışlık da eşanlamlı sözcüklerin art arda kullanılması: ‘Şehir-kent’, ‘esenlik-sağlık’, ‘mana-anlam’, ‘ilgi-alaka’, ‘arka-fon’, ‘durum-vaziyet’, ‘özlem-hasret’ vb.
Bu yanlış kullanımlara ‘klavye sürçmesi’ denmesi bana pek inandırıcı gelmiyor. İnsanız, sonuçta elbette gözümüzden kaçanlar olabilir ama aynı yanlış sürekli yapılıyorsa bunu bilgisizliğe yormak gerekir.”
Duran Aydın’ın uyarısı tam yerine denk geldiği için paylaşmak istedim.
* * *
HAFTANIN NOTU
Örnek Bir Yaşam
Belkıs Güneş
Beş yıl önce bir kaza sonucu yaşamını yitiren sevgili arkadaşımız Belkıs Güneş’in Hacettepe Üniversitesi’ndeki kadavrasını 9 Kasım günü Ankara’da toprakla buluşturduk. Belkıs kardeşimiz, bedenini tıp öğrencilerinin eğitimi için Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Anatomi Bölümü’ne bağışlamıştı. Karşıyaka Gömütlüğü’ndeki törende, Belkıs’ın aile üyeleri, öğrencileri ve dostlarıyla birlikteydik. Yıllar önce burs verdiği öğrenciler değişik illerden gelmişlerdi. Bu gençler artık eğitimlerini tamamlamış ve hayata atılmışlardı. Çoğu iş güç sahibi olmuş, kimi evlenip çoluk çocuğa karışmıştı. Hepsi de “Belkıs Abla’nın hayatımızdaki yeri başkadır. O bize yalnızca burs vermedi, hayat dersi de verdi. Bu kocaman yürekli insan, bizim dünyaya bakışımızı değiştirdi” diyerek özlemlerini dile getirdiler.
Bir dönem Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nde çalışan Belkıs Güneş, 1979 yılından beri Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesiydi. Emekli olduktan sonra kendi olanaklarıyla Yaşantı Paylaşım Merkezi’ni kurmuş, ekonomik gücü olmayan üniversite öğrencilerine karşılıksız eğitim hizmeti vermişti. Alçakgönüllü bir insandı. Gençlere yardım ettiğini söyleyenlere, “Kimseye yardım etmiyorum. Bu ülkenin bir aydını olarak ülkeden aldıklarımı paylaşmak için gençlerle çalışıyorum” diyordu.
Belkıs Güneş, yaşarken yaptıklarıyla yetinmeyip ölümüyle de insanlığa katkısını sürdürmüş; bilime hizmet için bedenini tıp öğrencilerinin hizmetine sunmuştu.
Güneş ailesi, kurucusunun ülküsüne bağlı kalarak Yaşantı Paylaşım Merkezi’nin malvarlığını ve kütüphanesini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ankara Şubesi’ne bağışladı. Belkıs Güneş’in adı ve anısı artık bu kurumda yaşatılacak…