“Genç bir kızın, erkeklerin arasında ne işi var, gitsin evinde otursun” demişlerdi onun için. “Nasılsa birkaç gün sonra dayanamaz kaçar, koca bulmaya gelmiş, yakında bulur gider” diye düşünmüşlerdi. Oysa o ezberleri bozacaktı; hem de fena halde.
Sivas’ta Koleje giden iki Türk kızından biriydi annesi Rabia Hanım. Babası İbrahim Bey askerdi. Cumhuriyetin modernleşme hikayesine “dimdik” bir kız çocuğu yetiştirerek katılacak isimsiz kahramanlardandı ikisi de. 1923 yılında Zile’de doğmuştu Vasfiye; Türkiye basın tarihine geçecek “İlk Kadın Polis Adliye Muhabiri” olacaktı büyüyünce. Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun olan iki kız öğrenciden biriydi Vasfiye Özkoçak. Yıl 1952’ydi. Çocukluğu babasına gazete okuyarak geçmişti. Şimdi okuduğu o satırları yazacaktı. Heyecanlıydı… Basın dünyasının efsane ismi Burhan Felek hocasıydı üniversitede. “Gel” demiş Cumhuriyet Gazetesi’ne çağırmıştı onu. Çağırmasına çağırmıştı da erkeklerin dünyasına adım atan bu genç kadını “kabul” o kadar da kolay değildi kelli felli, okumuş yazmış adamlar için. Vasfiye’yi Millî Eğitim Bakanlığı’nın toplantısına gönderdi gazetedeki meslektaşları. Koştura koştura gitti Vasfiye Özkoçak verilen adrese ama gelin görün ki kongre eğitimcilerin değil hamallarındı. Hamallar şaşkın, genç muhabir onlardan daha şaşkındı. Koca salondaki tek kadın neredeyse oydu. Üstelik de salonda göz gözü görmüyor; kafa göz yarılıyordu. Bir kavga vardı ki sormayın gitsin. Akla karayı seçiyordu Vasfiye Özkoçak zar zor da olsa birkaç kare fotoğraf da çekince. “Tamam işim bitti” dedi ama bürodakiler, “Toplantı dağılana kadar kal” diye beklettiler onu. Sonradan anladı Vasfiye Özkoçak oraya gönderilme nedenini “Yıldırmak”
GAZETELERDE KADIN TUVALETİ BİLE YOKTU
“Korkularımı hiç belli etmedim” diyordu anılarında Türkiye’nin İlk Polis Adliye Muhabiri Vasfiye Özkoçak. Gazetecilik gibi “Erkek işi” bellenen bir mesleğin ilk kadınlarından biriydi o ve meslek o kadar erkeklere göre dizayn edilmiş ki kadın muhabirler için tuvalet bile yoktu bürolarda. Vasfiye çalışkan, kararlı, en az bir hukukçu kadar bilgiliydi. Yassıada Duruşmalarındaki tek kadın muhabirdi. İşinde o kadar iyiydi ki, bir gün Cevat Fehmi Başkut’un, yüzüne uzun uzun bakıp ‘Sen adliye muhabiri olduktan sonra artık hikâye yazılmıyor, haber yazılıyor’ demişti ona. Önceleri “hanım kız” sonraları “Vasfiye Abla”sı oldu herkesin. Türkiye’nin ilk okullu polis adliye muhabiriydi. 1952’den 1993’e kadar tam 41 yıl gazeteciliğin hasını yapan bir isimdi o. Sonrasında da yazdı, çizdi. 50 yıldan fazla emek verdi basına. Şu sözleri kulağa küpe gibi: “Ben hiç yalan haber yazmadım. Adalet insanlığın temeli. İnsanı insan yapan şeydir adalet.”