Sosyal medyada çok fazla paylaşıldı. Recep Tayyip Erdoğan, başkanlık sistemi hakkında “Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da Amerikan emperyalizminin bize bir tavsiyesi.” demiş. Aradan yıllar geçmiş, Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmiş, ilk başkan da Recep Tayyip Erdoğan olmuş.
Demişti dememişti tartışmalarını Teyit.org “Evet, dedi” diyerek sonlandırdı. Lafla değil tabii, hiçbir soru işareti bırakmadan belgeleriyle ortaya koymuş doğruluğunu. İsterseniz bu linkten detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
Erdoğan, 1993 yılında Başak Yayınları’ndan çıkan “2. Cumhuriyet Tartışmaları” kitabı için Metin Sever ve Cem Dizdar’a bir röportaj vermiş. Röportajda Erdoğan’a “Başkanlık sistemi için neler söyleyeceksiniz?” diye sorulmuş.
Erdoğan da şu yanıtı vermiş;
“Türkiye şimdilik buna hazır değil. Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da Amerikan emperyalizminin bize bir tavsiyesi. Bunun oluşması için siyasette serbest piyasanın oluşması lazım.”
Kimlerin özlemiydi?
Hayata geçirmek bir zamanlar karşı da olsa Recep Tayyip Erdoğan’a kısmet oldu. Ama aslında başkanlık sistemi kimlerin özlemiydi biliyor musunuz? Hükümetin küçük ortağı MHP’nin!
Kurt Karaca takma adıyla tanınan Dr. Fikret Eren, şöyle anlatıyor;
“Milliyetçi Türkiye’nin siyasi yapısı, milli devlet esprisine dayanır. Milli devlete, her Türk, devleti meydana getiren yürütme, yasama ve yargı organlarına doğrudan doğruya katılır. Türk tarihinde Devlet, bir kuvvet ve otorite timsalidir. Devlet kadife eldiven içinde demir bir yumruktur. Her Türk devletine karşı güven ve sevgi beslemelidir. Güçlü, kuvvetli devlet, şahsiyetli, dirayetli devlet başkanlarıyla kaimdir. Bunun için biz başkanlık sistemini getireceğiz. Çünkü cesur, adil ve bilgili bir başkan kuvvetli bir devlet yapısının ilk şartıdır. Devlet başkanlığı, Reisicumhurluk ve Başbakanlık olarak ikiye bölünemez. Bölünme olan yerde zaaf vardır. Bu Türk’e yaraşmaz.”
Bu satırlar, Ülkücülerin başucu kitaplarından olan “Milliyetçi Türkiye” kitabından alınmış, 12 Eylül’de “T.C. Ankara, Çankırı, Kastamonu, İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî Savcılığı, M.H.P. Ve Ülkücü Kuruluşlar İddianamesi”ne de girmiştir.
Askerî savcılık, Alparslan Türkeş’in el yazısıyla yazılmış bir mektubu da delil göstermiş ve “Almanya’da bulunan Ali Selimoğlu’na 30.6.1972 tarihinde MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş tarafından yazılan mektuptaki “…artık yalnız sandıktan çıkmanın güçlü iktidar olmaya yetmediğini acı olaylar hepimize göstermiştir. Bu ortamda yüce Türk Milletime en halisane temennimiz, yıllardan beri özlediği milliyetçi, ülkücü ve güçlü iktidarları bizzat aklı selimi ve milli iradesiyle yaratmasıdır” cümlesini “demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurlarından olan siyasî partilerin iktidar mücadelesinde sandık diye tanımladığı seçimlerin, tek ve şart unsuru olmadığını belirtmektedir. Yine mektubun devamındaki cümlelerden de kaba devlet gücüne dayanan faşist bir diktatörlük özlemi içinde bulunduğu görülmektedir” şeklinde değerlendirmiştir. (M.H.P. Ve Ülkücü Kuruluşlar İddianamesi, Sayfa 133-135)
Devlet Bahçeli ne demişti?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 25 Kasım 2018’de partisinin Antalya İl Başkanları ve Belediye Başkanları Toplantısı’nın kapanış oturumunda yaptığı konuşmada “MHP’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin teoriden pratiğe kadar her aşamasında içinde ve aktif bir öğesi olduğunu” belirterek “Mimarisinde pay sahibi olduğumuz hükümet sisteminin muhafazası için ihtiyaç duyulan her fedakarlığı elbette seve seve yaparız, bundan gocunmayız.” dedi.
Devlet Bahçeli imzasıyla 25 Mayıs 2016 tarihinde MHP’nin resmî Twitter hesabından paylaşılan
“Başkanlık sistemi gibi dibi görünmeyen kuyudan su içmeye ne irademiz, ne de isteğimiz vardır. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli” tweeti, hâlâ MHP’nin Twitter hesabında duruyor. Bu mesaja bakarsak, ortada bir çelişki var. Ama Kurt Karaca’nın yukarıda alıntıladığım görüşlerinin MHP bildirilerinde yer aldığı ve her yerde dağıtıldığı düşünülürse, başkanlık sistemi Türkeş’in de MHP’nin de özlemidir.