Yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden Sedat Peker’in açıklamaları sayesinde, siyaset dünyasında yıllardır halı altına süpürülen pislikler tek tek ortalığa saçılırken, bir yandan da medyanın, yani halka doğru bilgileri aktarmakla görevli gazete ve televizyon kanallarının düştüğü içler acısı tabloları hayretle izliyoruz.
Tabii son 19 yılda el değiştiren ve neredeyse tamamının “Sahibinin Sesi” haline gelen gazete ve TV gibi yayın organları ve çalışanlarının düştükleri içler acısı durum, bizleri ister istemez geçmiş dönemlere götürüyor.
Çünkü yıllar önce var olan gerçek gazete ve gazeteci patronları değişti…
Oto parçacısından sonra, tüp gaz satıcıları gazete sahibi oldu.
Müteahhitler, medya patronluğuna terfi etti.
Televizyonlar “vizyonsuz” kapkaççıların eline geçti.
Elinin kalem tuttuğunu sanan ne kadar meraklı İmam Hatipliler varsa, muhabir ve yazarlığa soyundu.
Yani, yeni düzendeki Saray’ın surları arkasına gizlenerek kurdukları medya dünyasında gerçeklerin üstlerini örtmeye çalıştılar.
Hadi ve Süleyman Özışık kardeşlerin, mafya lideri Peker tarafından deşifre olması sonucu, tüm “Penguen”lerin gerçek yüzleri gün ışığına çıktı.
Geçtiğimiz günlerde boşuna yazmadım.
Gazetecilik, AKP iktidara gelene kadar yapıldı.
2000 yılı medya için önemli bir kavşaktır.
Yol ayrımıdır.
Sayın Erdoğan’ın iktidarı ise, medyanın çöküşünün miladı oldu.
Oysa gazete ve televizyonların merkezi sayılan İstanbul- Ankara- İzmir gibi büyük kentler dışında çalışan gerçek emekçiler yani “Anadolu’nun yılmaz-yorulmaz” yerel muhabirleri-gerçek gazeteciler, Türkiye genelinde ürettikleri haberleri merkeze aktarmak için canla başla çalıştılar. Doğru haberin peşinden koştular. Halka, okuyucuya doğruları aktarmak için ellerinden geleni yaptılar.
Erdoğan ve Saray yönetimi öncesi, ulusal gazetelerin editöryal bağımsızlıkları, bugünkü gibi çakma gazete patronları sayesinde yerlerde sürünmüyordu.
Doğru-hızlı ve inandırıcılığından kuşku duyulmayan haberler gazete ve TV’lerde yer alıyordu.
Anadolu’nun çalışkan ve üretken “parlayan yıldızları”, yani yerel muhabirleri, yani gerçek gazeteci arkadaşlarımız olmasaydı, halk eksik haber almak zorunda kalabilirdi.
Anadolu’nun çeşitli il ve ilçelerinde, iyi ki Hürriyet’e hizmet eden arkadaşlarımız varmış…
Geçmiş yazılarımda adlarını unuttuğum nice arkadaşlarımın hakkını teslim etmem gerek.
Hafızalarımızı ne kadar zorlasak da isimler yine eksik olacak…
Ama Hürriyet’in Erzurum Bürosunun kuruluşunda görev yapan Aziz Halkapınar’dan sonra yıllarca gazetesini temsil eden Kadir Sabuncuoğlu’un ürettiği haberler nasıl unutulur. Mesleğini sürdürürken hayatına iki anı kitabı (Bir Ömür Bin Haber ve Az Gittik Uz Gittik) sığdıran Sabuncuoğlu’nun Erzurum Depremi sırasındaki başarıları hafızalarımızdan nasıl çıkar?
Erzurum büro çalışanları Süreyya Çarbaş, Yusuf Şenocak, Öztürk Akkök, Cem Bakırcı ve Sayıl Narmanlıoğlu’nun başarı ve emekleri hiçbir dönem unutulamaz.
Adana büromuzun temsilcisi, rahmetli Kenan Gedikoğlu, Kıbrıs Çıkarması ve Kahramanmaraş olayları denince ilk akla gelen isim olmaz mı? Ya foto muhabirimiz Hamit Deste. Rahmet diliyoruz her iki arkadaşımıza. Adana büromuzda hizmet veren Orhan Apaydın’ı da selamlıyoruz.
Adana Temsilcimiz Sinan Tanyıldız’ı da rahmetle anıyoruz.
Güneydoğu illerimizde büyük fedakârlıklarla görev yapanların çoğu kenara çekildiler.
Ama unutulmadılar.
Adnan Avuka (Mardin), Necati Mumay (Siirt), Naci Sapan (Diyarbakır), Kemal Okutan (Urfa), Fadıl Binzet (Adıyaman), Arif Aslan ( Batman), Faruk Polat (Elazığ), Ekrem Sunar (Van), Behvat Şerefhanoğlu (Bitlis) nasıl akıllarımızdan çıkar?
Türkiye’nin ilk taşra merkezli (Diyarbakır) Haber Ajansı olan Ortadoğu Haber Ajansı’nın kurucusu ve sahibi Cevat Korkmaz ve birlikte çalıştığı gerçek bol ödüllü gazeteciler Yılmaz Odabaşı, Faruk Balıkçı, Ramazan Yavuz ve Mehmet Masum Süer’in, ses getiren haberleri ve fotoğrafları hafızalarda hâlâ tazeliğini koruyor.…
Yine hemen, bir solukta aklımıza gelen Hürriyet Haber Ajansı’nın gerçek emekçileri olan arkadaşlarımız Erdoğan Kahya (Antalya), İsmail Alkılıçgil (Eskişehir), Turgay Murtazaoğlu (Trabzon), Abdullah Filiz (Çankırı), Ahmet Özbilgi (Ağrı), Mehmet Aydın (Muş), Ümit Kılıç (Çıldır), Mustafa Temeltaş (Erzincan), Ekrem Sunar (Van), Aydın Deniz (Igdır), Recep Demirci ( Erzincan), Mehmet Hakkı Özbayır ( Manisa), Oğuz Uçar (Bolu), İsmail Sanal (Tosya), Avni Demir (Samsun) hepsi kendi çaplarında birer yıldız olarak parladılar, hemen hepsi huzur içinde köşelerine çekildiler.
Ne mutlu bu arkadaşlarıma ki, zamanında gerçek gazetecilik yaparak değişik haberlere imzalarını attılar.
Ne gurur vericidir ki, bu ve isimlerini unuttuğumuz tüm arkadaşlarımız, Anadolu ve Trakya’nın gerçek basın emekçileri geride kalan çocuklarına, dost ve yakınlarına, dahası Türk medya dünyasına gurur dolu başarı öyküleri bıraktılar.
Ne mutlu onlara…
İyi ki vardılar…
İyi ki doğru haberler peşinden koşup, Hürriyet Gazetesinde yeni satış rekorlarının elde edilmesine imza attılar.
İyi ki diğer gazete ve gazetecilere örnek oldular, öncülük ettiler…