Melih Gökçek o TV kanalı senin, bu TV kanalı benim dolaşıp duruyor. Konu, Anadolu bulvarını ODTÜ ormanından geçirerek 100. Yıl’ın hemen yanına bir otoban inşa etmek. TV programlarında da bu otobana meşruiyet kazandırmak için ter dökmek. Kolay iş değil, “ağaçları kesip yerine otoban yapacağım” demek. Özellikle 100. Yıl’da oturanların yaşamını etkileyecek bu otoban. Semt sakinlerinin ormana bakan, sessiz, sakin bir yaşam sürdürdükleri evleri, artık binlerce aracın geçtiği bir otobana bakacak. Otobanın uğultusundan, gürültüsünden, tozundan, toprağından, egzoz gazından, özellikle kanserojen balata tozlarından paylarını alacaklar. Bundan böyle hava almak için pencerelerini açamayacaklar. “Evinizin değeri artacak” söylemi koca bir yalan. İşyerleri için yol kenarında olmak, otoban kenarında olmak, ulaşımın kolay olması avantajdır. Konutların öncelikleri farklıdır. İnsanlar çoluk çocuğunun temiz hava solumasını, oturduğu yerin güvenli olmasını, otopark sıkıntısı olmamasını ister. Toplu taşım araçlarına yakın olmak da önemlidir. Evlerinin işyerleriyle iç içe olmaması da tercih sebebidir. İşyerleri ve konut alanları, önceliklerinin haklı olarak çok farklı olması nedeniyle birbirinden ayrılır. 100. Yıl semtinde yapılacak olan bu otoban, çok kısa sürede bir konut alanının nasıl iş merkezine dönüştüğünü gösterecek hepimize. Konut alanı olarak planlanmış bir mahalle, iş yerleriyle dolacak. İş alanı olarak planlanmamış olması da mutlaka başka sorunlar yaratacak, iş yerlerinin gereksinimlerini karşılamayacak.
ODTÜ Ormanı
Gökçek, ODTÜ ormanından otoban için keseceği her ağaç için yerine bilmem kaç ağaç dikecekmiş! Doğrudur, diker! Bununla da kalmaz, bilmem kaç metrekare de çim döşer. Tabii madalyonun bir de öteki yüzü var.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Yeşil Alanlar Şube Müdürlüğü’nün verilerine göre kişi başına düşen “yeşil alan” 1994 yılında 2,08 metrekare imiş. 2012 yılında ise “yeşil alan” miktarı kişi başına 18,76 metrekareye çıkmış! Gökçek döneminde yapılan da, yıkılan da, dikilen de, kesilen de Ankaralının gözünün önünde. Görmek isteyen görür! Önce Gökçek için “yeşil alan” ne anlama geliyor, onu sorgulamak gerek. Hepimiz hatırlarız, Atatürk Orman Çiftliği’nden Gençlik Parkı’na, Söğütözü’nden Seğmenler Parkı’na, Dikmen’deki meşhur 4 Mevsim’den Papazın Bağı’na… Bunlar ilk aklıma gelenler. Siz ekleyin ekleyebildiğiniz kadar. Ankara ağaçlık alanlarla doluydu. Bütün yollarımızın, bütün bulvarlarımızın iki yanında ağaçlar yok muydu? Şimdi yerlerinde yeller esen bu ağaçlar 40 yıllık, 50 yıllık, hatta Cumhuriyet’le yaşıt ağaçlar değil miydi?
Yeşil Alanlar Şube Müdürlüğü’nün öğüne öğüne açıkladığı 18,76 metrekare “yeşil alan”, ağaçlardan oluşmuyor ne yazık ki! Yapılan parklardaki çimleri metrekareye vurunca böyle yanıltıcı bir rakam çıkıyor ortaya.
Ağaçları yok eden altgeçitler!
Ulaşım uzmanlarına, şehir plancılarına sormadan “tek adam” mantığıyla yapılan saçma sapan alt geçitler yüzünden önce kurumaya mahkûm edilen 60-70 yıllık devasa ağaçların haddi hesabı yok. Örnek, Kara Kuvvetleri Komutanlığı kavşağındaki ağaçlar. ODTÜ istikametinden şehre gelirken altgeçide girmeden üstten devam edin. Yolu ikiye ayıran refüje döşenen taşları kaldırın, hemen altında bu ağaçların acımasızca kesilmiş gövdelerini göreceksiniz. Önce altgeçit için iş makineleriyle yapılan kazı sırasında bu ağaçların köklerine zarar verildi. Betonun dökülmesiyle, ağaçlar susuz bırakıldı. Susuz kalan ağaçların kuruması da uzun sürmedi tabii. Kuruyan ağaçlar gece yarısı operasyonlarıyla kimse görmeden kesildi, parçalandı, yok edildi. Yerine ağaç dikmek yerine, delil karartırcasına mermer döşendi. Bu yol üzerinde yapılan bütün altgeçitlerde aynı yöntem uygulandı. Eskişehir yolu dâhil, bütün yol genişletme çalışmalarında kilometreler boyunca ağaç katliamı yapıldı. Yolun ortasına kuruyacağı aşikâr olan “yeniyetme” ithal ağaçlar dikildi. En son uygulama, Konya yolunun ortasındaki ağaçlık alanın yok edilmesidir. İthal edilen yalnızca ağaçlar olsa iyi. Bu ağaçlarla birlikte Türkiye’de kökü kurumuş olan birtakım zararlılar da ithal edildi.
Bu ağaçları İtalya’dan Türkiye’ye satan şirketin ortakları arasında kimler var? Bu ağaçları ithal eden “yeşile âşık” işadamları kimler? Bu ağaçların maliyeti kaç “yeşil dolar?” ODTÜ ormanından kesilen her ağacın yerine dikileceği vaat edilen 10-15 yıllık onlarca ağaç, “yeşil dolarlarla” ithal edilen bu ağaçlardan mı olacak? Kurudukça yerine yenileri mi dikilecek?
Bu yeşil aşkını, sevdiği kız yüz vermeyince silahı çekip vuran magandanın aşkına benzetmek mümkün; “Ya benimsin ya toprağın!”
Kayıp yatırımlar, kayıp metro istasyonu
Eskişehir yolunda trafiğin en çok kilitlendiği nokta, Armada’nın karşısındaki “demir kafes”in olduğu yerdir. Bu çirkin, anlamsız demir yığını, rivayetlere göre milyonlarca lira harcanarak yapılmıştır, şimdi de milyonlarca lira harcanarak yıkılmaktadır. “Neden yaptın, kaça mal oldu, yıkılması kaça patlayacak?” sorusunu sormak Ankaralı seçmene düşmektedir.
Bir kayıp yatırım da koca bir Metro istasyonu olarak çıkıyor karşımıza. Eskişehir yolunu kullananlar, yol genişletme çalışmaları sırasında yaşadıkları rezilliği herhalde unutmamışlardır. Pek kimsenin farkına varmadığı “küçük” bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum. Yol genişletme çalışmaları başlamadan önce, Çayyolu Metrosunun tünelleri yapılırken benzinliklerin başladığı yerde, MTA Genel Müdürlüğü’nün yakınında bir Metro istasyonu yapıldı. Sonra, Eskişehir yolunun genişletme çalışmaları sırasında bu Metro istasyonu iptal edildi. Bitmiş bir istasyon tekrar doldurularak yok edildi! Bu istasyon yanlış yere mi yapılmıştı? Bu yanlışın sebebi kim? Kaç “yeşil dolara” patladı Ankaralıya?
“Halk için, hakla beraber” sloganıyla özetlenebilecek başarısı kanıtlanmış bir belediyecilik anlayışına alternatif, Gökçek’in “Rant için, halka rağmen” anlayışı! Ankaralı önümüzdeki yerel seçimde bu iki yaklaşımdan birini seçmek zorundadır!