Devlet Başkanı Evren’in kızgınlığını ve bunu açık açık ortaya koyduğu geceyi bir kenara yazalım.
Yani Erzurum’a geçtikten sonra Orduevinde verilen akşam yemeğini daha sonraya bırakalım ve tekrar Trabzon’a dönüp, devam edelim.
Çünkü Trabzon’da konsey üyeleri ve beraberindeki gazetecilere verilen gece yemeği ile ardından gelişen olaylar anlatılmaya değer.
Trabzon mitinginden sonra geziye katılanların konaklayacakları yerler daha önceden belirlenmişti…
Önce, akşam yemeği deniz kuvvetlerine ait tesislerde yenecek, sonra herkes, gazeteciler ve görevliler kendilerine ayrılan devlet tesislerinde geceyi geçirecekler…
Devlet imkânları ile sağlanan araçlarla Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı askeri tesislerde ağırlanacağımız belli.
Hepimiz sıraya dizilmiş, tesislere giriyoruz.
Büyük bir yemek salonu, sayın Evren önde, komutanlar ve askerî erkan sırada…
En arkada gazeteci takımı…
Evren ve komutanlar salonu girdiler, sıra bizlere geldiğinde görevliler girişimizi engelleyerek, daha sonraki salona girmemizi istediler…
Şaşkındık ama girmek zorundaydık ve yerlerimizi aldık.
En büyüğümüz ve tanınmış kıdemli gazeteci ağabeyimiz rahmetli Cüneyt Arcayürek, görevlilerin duymayacağı ve bizim anlayacağımız dilde uyarıda bulundu:
“Arkadaşlar eğer bizler, devlet başkanı ile birlikte yemek yemeğe layık görülmüyorsak ve astsubaylara ait bu yemekhanede ağırlanacaksak, bunun baştan bildirilmesi gerekirdi. Bu muameleyi hiç hak etmiyoruz. Ben, askerî tesisler dışında yemek yemeği tercih ederim”
Ve yerinden kalkarak salonu terk etmeye yöneldi…
Üç veya dört gazete temsilcisi buna uyduk.
Hürriyet Haber Ajansı Trabzon Temsilcisi Orhan Kaynar (rahmetli) arkadaşımız bizleri Trabzon’un en ünlü balık lokantasına götürdü.
Balıklarımızı afiyetle yer, rakılarımızı yudumlar ve neşe içinde sohbetimize devam eder iken, Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanı Ali Baransel ve bir görevli yarbayın masamıza doğru geldiğini gördük.
Baransel masanın başında ayakta dururken çok üzgün görünüyordu.
Hemen söze girdi:
“Sevgili meslektaşlarım. Çok ama çok büyük bir yanlışlık yaşanmış, sonradan fark ettik. Sayın Devlet Başkanımız Evren çok üzüldüler ve sizleri yanlarına, birlikte yemeğe davet ediyorlar. Sizlerden rica ediyorum, bizleri kırmayın ve sayın Evren ile birlikte yemeğimize katılın”
Biz, çok üzgündük…
Üstelik çok da kırgındık…
Cüneyt Arcayürek “Kusura bakmasınlar ama bizler burada daha mutluyuz…” diyerek yaşanan üzücü tabloya son noktayı koydu.
Baransel geri döndükten sonra yemeklerimizi yiyerek rakılarımızı yudumladık…
Muhabbetimiz oldukça uzadı…
“Gazetelerimiz ve patronları sağ olsunlar ”diyerek geceyi geçirdik.
Nerede?
Tabii ki bize daha önceden tahsis edilen devlet misafirhanelerinde değil, gazetemizin parasıyla şehrin en lüks otelinde…
Gece birlikte neşe içinde geçirdiğimiz rakılı-balıklı ziyafetin bedeli de ne cepten, ne de devlettendi.
Gazetelerimizin patronları sağ olsun.
Bastırdık parayı, aldık faturaları…
Devletin tek kuruşunda gözümüz yoktu zaten…
Birilerinin meşhur deyimi ile “İtibardan da tasarruf (!) etmedik” o gece…
Özetle patronlarımızın itibarını, onların gazete satışlarından kazandıkları helal paralarıyla koruduk.
Devletin, halktan topladığı vergileri çar-çur ederek değil.
Bunu birilerinin anlaması gerekiyordu.
Acaba anladılar mı?
Ya da anlayacaklar mı?
Göreceğiz…
(Devam edecek)