Hürriyet Gazetesi sahibi rahmetli Erol Simavi ve üst yönetiminin değişmeyen etik ilkeleri vardır ve her zaman geçerliliğini korumuştur:
“Tarafsız haber üretmek için kimseye borçlu kalmamak. Etik değerlerden taviz vermemek”
Genel prensip, özeti şu:
“Yansız-tarafsız haber yapmak için, devlet dahil hiçbir kurum ve kuruluşun yardımına muhtaç olma. Dolaylı-dolaysız, maddi-ayni destek alma.”…
Bu geziye çıkmadan önce Genel Yayın Yönetmeni rahmetli Çetin Emeç, telefonla beni arayıp şunları aktardı:
“Ankara TBMM’de Anayasa görüşmelerini izlerken olduğu gibi, her şeyi ama her şeyi duyduğun ve gördüğün her şeyi rahatlıkla yazmanı bekliyorum. Sorumluluk tamamen bana ait olacak. Bu gezi boyunca rahat hareket etmen ve devlete muhtaç olmadan görevini yapabilmen için yeterinden fazla nakdi avans al. Haber için gerektiğinde sınırsız harcama yapabilirsin. Yapacağın masraf ve sorumluluklardan kaçınma. Devlete gerekmedikçe ve makul izahı olmayacak konularda sakın muhtaç olma.”
Özetle ve “amiyane tabirle “Kamuya ve hiçbir kurum-kuruluşa gebe kalma”
Yani sadece Hürriyet’in gücüne güven…
Meslek ilkelerine kayıtsız şartsız uy…
Yurt gezimiz, yani askerlerin yeni “güdümlü” 1982 anayasasını tanıtma gezisi Ankara’dan başladı.
Etimesgut askeri hava alanına yönlendirildik.
Hareket, yani yurt gezimiz buradan başlayacak.
Askeri uçağa bindirildik…
Askeri nakliye uçağında yolculuk edeceğimiz anlaşıldı…
Sivil uçak konforu arayanlar, beklenmedik bir tablo ile karşılaştığımız için, yani gazeteci takımı, birbirimizin yüzüne bakmakla kalmadık tabii.
Gülüştük…
Güneş Gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarı rahmetli Cüneyt Arcayürek, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan ve Günaydın Gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarı rahmetli Bekir Coşkun ile tesadüfen yan yanayız…
Bekir Çoşkun daha gezinin başında, işi gırgıra bağlamak istiyor gibi gülüyor:
“Konsey galiba önce bizleri gözden çıkarmak niyetinde (!)…”
Gülüşüyoruz doğal olarak…
Arcayürek soruyor: “Neden ki?”
Bekir Coşkun durur mu?
“Baksana halimize abi. Bizlere askeri malzeme gözüyle görüyorlar. Yerlerde sürünüyoruz… Bu gezide ilk düşen uçak bizimki olmaz inşallah”
Kahkahayı basıyoruz…
Gezi neşeli başladı…
Umarım hep böyle geçer diye hayal ediyoruz…
Trabzon’a iniyoruz…
Karşılama töreni…
“Beşi bir yerdeler” önde, gazeteci takımı arkada…
Karşılayanlar arasında bakanlar da var.
Günlerden Pazar ve Millî Eğitim Bakanı Süleyman Sağlam Paşam da karşılayanlar arasında…
Şehre, yani mitingin yapılacağı meydana doğru hareket ediyor konvoyumuz.
Hava alanından şehre kadar uzanan yollarda ilkokul öğrencileri dizilmiş…
Ellerinde bayraklar…
Yol boyunca tezahüratta bulunuyorlar…
Devlet Başkanı ve 12 Eylül Lideri Evren Paşamız, konuşmasını miting meydanında yapıyor.
Büyük alkış alıyor…
Trabzon’da yer yerinden oynuyor adeta…
Haberlerimizi yazmak için notlarımızı almışız ve ilk işimiz bağlı olduğumuz gazete bürolarına haber ve izlenimlerimizi aktarmak oluyor tabii ki…
Benin izlenimlerimi yansıtan günün notlarının başlığı şöyle çıkıyor Hürriyet’te…
“Ya ya ya… Şa şa şa…
Süleyman Paşa çok yaşa…”
Nedeni açık:
Hafta sonu, üstelik tatil, yani günlerden Pazar üstelik.
Yatakta olmaları gereken ilkokul öğrencilerini, ihtilal liderine tezahürat yapsınlar diye yollara döken bir Millî Eğitim Bakanı var ortada.
Anne-babaları düşünün…
Minnacık yavrularının uykuda olacakları saatte yollara dökülmüşler.
Neden?
İzahı yok…
Yazımın yayınlandığı ertesi gün sayın Evren’in çok ama çok kızdığını Erzurum’da, bizlere verilen geceki yemekte anlaşılıyor.
Evren beni adeta “sıga” yani, “sorgu” ya çekiyor gibi davranıyor…
Şahsımda Hürriyet Gazetesi’nin hedef tahtasına koymayı amaçlıyor…
(Devam edecek)