Mart 2016’da Özgür Gündem çalışanlarının sarı basın kartları iptal edildi. Bu keyfi kararı protesto etmek için basın örgütleri açıklama yaptılar. Özgür Gündem’e destek olmak, hukuksuz uygulamalar karşısında destek olmak için gazeteci örgütlerinin başkanları, birer gün Özgür Gündem’in Genel Yayın Yönetmeni koltuğuna oturdular. Doğal olarak, o koltuğa oturdukları gün gazetede yayımlanan haberlerin sorumluluğunu da üstlenmiş oldular. Bu dayanışma bazı çevreleri rahatsız edecekti, tahmin ediyorduk. Öyle de oldu. ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay’la konu üzerine sohbet etmiş ve sormuştum “hâlâ soruşturma açmadılar mı” diye. Ertesi gün, bu haber nöbetine katılan Abakay hakkında da soruşturma açıldığını öğrendik. Umarım soruşturma sonucunda dava açılmaz, basın özgürlüğü bir darbe daha almaz, adalete olan güvenimiz bir kez daha sarsılmaz.
Masamda bir “Mahkeme Kararı” var. Dava konusu “Yayın yoluyla hakaret”. Davalı, Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu. Mustafa Mutlu’ya 5 Mayıs 2009 tarihli “Sevigen, CHP’de yeni görev için iktidar yandaşı gazeteden destek arıyor!” başlıklı yazısında Mehmet Sevigen’e hakaret ettiği iddiasıyla kamu davası açılmış. O tarihte CHP İstanbul Milletvekili olan Mehmet Sevigen de davaya katılarak “TBMM’de ve partide görev yapamaz hale geldiğini ve manevi çöküntüye uğradığını” iddia etmiş. Dava sonuçlanmış, Mustafa Mutlu beraat etmiş. Karar da Yargıtay’da “oybirliği ile” onanarak kesinleşmiş.
Mustafa Mutlu’nun beraatıyla sonuçlanan davanın kararının altında Hâkim Mithat Ali Kabaali’nin imzası var. Bu karar, yalnızca bir mahkeme kararı değil, basın özgürlüğü adına bir ibret belgesi. Hâkim Kabaali, beraat kararı gerekçelerini “Düşünme ve bunu açıklama (Söz – Haberleşme) özgürlüğü, Basın özgürlüğü ve sınırları, Basının görev ve fonksiyonları, Basının başlıca görevleri, Haber verme hakkı (ve görevi) ile sınırları, Kamuoyu oluşturma ve etkileme, Basın seçimler dışındaki dönemde halkın sesidir, Basın demokratik rejimin sigortasıdır, Denetim ve Eleştiri, Devleti oluşturan kuvvetler, Kuvvetlerin denetimi, Dördüncü erkin ortaya çıkış nedenleri, Dördüncü erkin denetimi, Basın mensubu kimdir?” başlıkları altında oldukça detaylı açıklamış.
(Kararın tamamını PDF olarak şu linkten indirebilirsiniz: http://www.bizhaberiz.net/index.php?Did=9441 )
Kararda hâkim Mithat Ali Kabaali MAGNA CARTA’dan LA D’ECLARATİON DES DROİTS DE L’HOMME ET DU CİTOYEN – İnsan ve Yurttaş Hakları Evrensel Beyannamesi’ne dayandırdığı gerekçelerini anlatırken, düşüncesini “Düşünce ve söz özgürlüğü ile basın ve haberleşme özgürlüğü, yargıca göre ‘Siyam ikizleri’ gibidir” cümlesiyle ifade ediyor.
Hâkim Mithat Ali Kabaali’nin verdiği beraat kararının son bölümü ise hayli çarpıcı:
“…Ayrıca 06.04.1909 yılında “Serbesti Gazetesi” başyazarı Hasan Fehmi’nin öldürülmesi ile başlayıp Ümit KAFTANCIOĞLU – Abdi İPEKÇİ – Çetin EMEÇ – (yargıcın ilk görev yeri Diyarbakır/Hani’den arkadaşı Yaşar AKTAY) – Uğur MUMCU – Turan DURSUN – Musa ANTER – Metin GÖKTEPE – Ahmet Taner KIŞLALI ile devam eden son olarak 19.01.2007 günü “Agos Gazetesi” başyazarı Hrant DİNK’in katli ile şimdilik durduğu düşünülen; sırf gazeteci olduklarından dolayı katledilenler ile sırf diğer erklere mensup olduklarından ötürü öldürülenler arasında sayısal karşılaştırma yapıldığında; Gazeteciler aleyhinde ezici bir fark bulunması karşısında; Canları pahasına yaptıkları bu işte onları kısıtlama yerine, basının özgürlüğü ve kamuoyu adına yaptığı denetiminden yana tavır almak gerektiği kanaati ile aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır.
SONUÇ NİTELİĞİ:
Toplumları çürüten yolsuzluklarla topyekûn mücadele edilebilmesi açısından; kamuoyu oluşturmak ve bireyleri bilinçlendirmek için basının çekinmeden bu tür olayların üzerine gitmesi gerekir. Tekrara düşülse bile; Yargıca göre bu bir hak olmaktan ziyade aynı zamanda basının üstlendiği rol nedeniyle başlıca görevlerindendir.”
Bu kararın emsal olacağından kuşkum yok. Umarım politikacılar ve devlet görevlileri de çıkarmaları gereken dersi çıkarırlar, “Politikacılar, alkışlar kadar eleştiriye de açık olmalıdır” gerçeğini kabul ederler.