Fotoğrafın, videonun temel bilgilerindendir “beyaz ayarı”. Kısaca, renklerin doğru elde edilebilmesi için, bulunduğunuz ışık koşullarında kameraya “işte beyaz bu” diye beyaz bir renk tanımlarsınız. Lekesiz, tertemiz, bembeyaz bir renk olmalıdır tanımladığınız renk. Bu ayarı doğru yapamazsanız, doğru renkleri elde etmeniz olanaksızdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları emperyalizmin uşaklarını hezimete uğratarak bu topraklardan attıktan sonra bu topluma bir beyaz ayarı çektiler. Kar gibi, bembeyaz, tertemiz, bedeli atalarımızın kanlarıyla ödenmiş Cumhuriyet’i kurdular. O kadar iyi yapılmış bir beyaz ayarıydı ki, devrimler arka arkaya geldi, temeli sapasağlamdı, hepsi kabul gördü, benimsendi. Öyle bir beyaz ayarıydı ki; bütün dünya Türkiye Cumhuriyeti’ne saygı duydu, kabullendi, hatta örnek aldı.
Emperyalist ülkeler savaş alanlarında kaybetmişlerdi, yenilgiyi kabul etmişlerdi, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımak zorunda kalmışlardı. Bükemedikleri bileği öpmüşlerdi ama uzun vadeli emellerinden tabii ki vazgeçmemişlerdi.
Atatürk öldükten sonra “yarım yüzyıl ertelenmiş olan planlarını” gerçekleştirmek için tekrar harekete geçtiler. Öyle sağlam temeller atılmıştı ki, bu kez işleri hiç de kolay değildi! Kaleyi içten fethetmek gerekiyordu. Mustafa Kemal’in sağlam temeller üzerine taş üstüne taş koyarak birer birer hayata geçirdiği devrimleri, yine birer birer yıkmak, yok etmek gerekiyordu. Bunun en doğrusu, “içeriden” işbirlikçilerle ortak çalışmaktı.
Altın vuruşu yapmanın zamanı gelmişti. 60’lı yıllardan beri, ilk öğrenci cinayetinin işlendiği tarihlerde karanlık emellerini sahneye koymaya başlamışlardı. Asker, polis, siyasetçi, sendikacı, eğitimci, gazeteci, din adamı… demeden işbirlikçi kadrolarını oluşturmaya başladılar. Zaafı olanların zaaflarından faydalandılar, kimisini satın aldılar… Önlerinde engel gördükleri herkesi yok ettiler. Sevdikleriyle, aileleriyle tehdit etiler, korkuttular, sindirdiler. Korkutamadıklarını, sindiremediklerini yok etmeleri gerekiyordu, Türkiye’nin 12 Eylül karanlığına sürüklendiği kanlı ortamda birer birer yok ettiler.
Bu topluma 12 Eylül 1980 tarihinde bir “beyaz ayarı” çektiler! O tarihten sonra her şey değişti. Liyakat bitti, ahlak anlayışı değişti, sosyal devlet adım adım bitirildi, sosyal haklar, kazanılmış haklar, hak, hukuk, adalet, eğitim… aklınıza ne gelirse bu yeni beyaz ayarına göre renklendirildi.
2000’li yıllarda çekmeye çalıştıkları son “beyaz ayarı” tutmadı. Yutanlar, inananlar, “işte gerçek beyaz bu” diye hem kendini hem etrafındakileri kandırmaya çalışanlar çok oldu… Ama tutmadı! Bu kez “gerçek beyaz bu” diye yutturmaya çalıştıkları aslında gerçek beyazdan o kadar uzaktı ki, bütün renkler çamura döndü!
Bilen insanlar için çocuk oyuncağıdır beyaz ayarı, yine yapılır!