DÜNE BAKMA DURAĞI
Yıl 1829’du… Rus ordusu adım adım Osmanlı toprağına doğru ilerliyordu. Askerlerin arasında biri vardı ki çok da benzemiyordu diğerlerine. Bir şairdi o. Fransız mürebbiyelerin kucağında büyümüş; Fransızca ve Rusçayı su gibi konuşan, yazan bu soylu beyefendi; Puşkin’di. Aleksandr Sergeyeviç Puşkin… Daha 11 yaşında başlamıştı ilk şiirlerini yazmaya hem de Fransızca. Sonraları Rus edebiyatının altın çağını yaşatacaktı okuyucuya. Şairliği de yazarlığı da basmakalıp değildi bu genç adamın. İyi de ne işi vardı Rus Ordusu’nda? Ahh aşk… Acısı divane de seyyah da eder adamı. Âşık olduğu kadın ne “evet” ne de “hayır” demişti Puşkin’e. O kadar kırılgandı ki yüreği “gözlemci” olarak orduya katıldı Puşkin de. Osmanlı topraklarına doğru yol alırken aklında fikrinde hep Natalya vardı…
Erzurum kalesine Rus Bayrağı’nın çekilişini, yaşananları tek tek not aldı aklının bir köşesine. Rus ordusunun kenti ele geçirdiği gün, tutsak Osmanlı paşalarından biriyle tanıştırıldı Puşkin.
OSMANLI PAŞASI’NDAN ÖVGÜ
Osmanlı Paşası fraklı bu adamın kim olduğunu sordu etrafındakilere, “Şair” dediler. Paşa bunu duyunca elini göğsüne koyup selamladı Puşkin’i. Sonra da dedi ki; “Bir şairle karşılaşmak her zaman hayırlıdır. Şair dervişin kardeşidir. Onun ne vatanı vardır ne de dünya nimetlerinde gözü. Biz zavallılar şan, şöhret, para ve ün peşinde koşarken o yeryüzünün hükümdarlarıyla aynı sırada durur ve herkes onun karşısında saygıyla eğilir”
Bir Osmanlı Paşası’nın bu sözleri söylediği Puşkin, 1836’da izlenimlerini, notlarını bir kitapta topladı. Adını; “Erzurum Yolculuğu” koydu. 1999 yılının mayıs ayında bir başka şair Ataol Behramoğlu çevirdi Puşkin’in kitabını. O güne kadar sessiz kalan anılar can buldu yeniden. Kimileri birkaç gece der ama bakmayın siz; emin olun, “Sarı gelin” türküsü bile çalınmıştır kulağına bir yerlerden… Bir iki yıl önce Erzurum’da kaldığı ev müze olacaktı. Henüz olmadı. Bizde hep uzar gider bu işler zaten, şaşırtıcı değil. Düşünülmesi bile güzel.
Nâzım Hikmet’in; “Ömrüm boyunca bir tek şiir çevirdim Türkçeye.’’ dediği şiirin şairi Puşkin. Nazım gibi komünist değil ama O da özgürlükçü ve Çar’ın baskısıyla tanışmış bir sanatçı;
‘’Çünkü yasak tanımaz rüzgâr,
Zincir vurulmaz kartala, genç kız kalbine.
Şair de öyledir işte İçinden geldiği gibi yaşar.‘’ deyişi bundan…