Söz, hemen herkes tarafından bilinen, yaşanan olaylara, gelişmelerine, “kahramanların” durum ve tutumlarına göre çoklu anlamlar taşıyan bir ifade.
Duruma göre, kimi zaman mistik anlamı vardır, bu dünyada her şeyin bir sonu olduğunu, herkesin kendisine “yazılanı” yaşayıp geçip gideceğini ifade eder.
Kimi zaman, yaşamın sürekliliğine işaret eder; bu süreklilik “kaçınılmaz ve önlenemez” değişimleri de içerir.
Hiçbir şey durağan değildir!
Hiçbir şeyin durağan olamayacağını anlatmak için, çok güçlü ve zengin bir adamın bir dervişe söylediği hikâye edilen o söz kullanılır,
“Bu da geçer yahu!”
Derviş, adamın zenginliğinden gıpta ile söz edince aldığı yanıt budur.
Hikâyeye göre aynı derviş, yıllar sonra aynı adamı her şeyini yitirmiş, yoksul durumda görüp hayıflanınca da ondan aynı şeyi duyar.
“Bu da geçer yahu!”
Derviş, ileride yedi yılda bir köye uğrar ve her seferinde adamı değişik durumlarda görür.
Hepsinde aynı sözlerle karşılanır.
Son gidişinde ise adam ölmüştür ve mezarında aynı söz vardır:
“Bu da geçer yahu!”
Gerçekten her şey geçmiştir!
Geriye, yalnızca anılar kalmıştır.
***
Güç’ün, yaşamda zirve yaptığı anlar vardır.
O zirveye ulaşılıp, yokuşun öte yakasında aşağıya inen eğik düzlemin başına varıldığında güç kaybolmaya başlar.
Ondan sonra o eğik düzlemden kayarken, bu inişi engelleyecek bir fren, insanlık tarihi boyunca uğraşılmasına rağmen henüz icat edilememiştir.
Hayatın gidişâtına göre, icat edilmesi de mümkün değildir!
Zira, böyle bir engelleyicinin var olması yaşamın özüne, zamanın akışına, güneşin doğuşuna aykırıdır.
Günlerin, haftaların, ayların, yılların oluşumuna uygun düşmez.
Ne kadar zorlanırsa zorlansın!
Ne sanılırsa sanılsın ne düşünülürse düşünülsün.
İsterse “Ben yaptım oldu!” denilsin, ister “Bu memlekette hiçbir şey olmaz nasıl olsa!” diye iddia edilsin.
Tekrarlayalım, güç kaybı başladı mı, durmak bilmez.
Geriye, yalnızca o gücün yok olmasını engellemeye çalışırken ülkeye, kamuya, halka, bireylere verilen zarar kalır!
İşte o zarar asla unutulmaz.
Zarar vermek isteyenin, en büyük zararı aslında kendisinin gördüğü mutlaka anlaşılır.
***
Ülkemizde, sık sık olduğu gibi bir kez daha önemli günler yaşıyoruz.
Türkiye’nin en büyük kentinin henüz bir yıl önce önemli miktarda oy farkıyla “üçüncü kez” seçilen Büyükşehir Belediye Başkanı, bazı ilçe belediye başkanları ve belediye görevlileriyle birlikte gözaltına alındı.
Hakkındaki, zaten bir süredir dile getirilen iddialar biliniyor.
Sorgular yapılacak, “deliller” ortaya konulacak ve suçlama dosyaları oluşturulacak.
Uygulanacak prosedür bu; ne olacağı kısa zamanda anlaşılacak!
Ancak, durum henüz soruşturma safhasındayken, yandaş kanallarda büyük bir “yargılamadan mahkûm etme” operasyonu başladı bile.
Analizler yapılıyor, “hukukçu” diye anılan birileri İmamoğlu’nun hukuken suçlu olduğunu savunuyorlar.
Haber sunucuları ise, bu konuklarına, “suçu sabit oluncaya kadar masumiyetinin esas olması” gereken Başkan’ı daha iyi mahkûm etmeleri için hatırlatmalar yapıyorlar.
İstanbul’un çeşitli yerlerinde protesto gösterileri ve valiliğin dört günlük gösteri yasağı var.
Gerginlik artıyor.
Borsa büyük zararda, dolar sıçrayış yapıp 41 lirayı aşmış durumda.
Ve olanların ekonomik tablosunun faturası, bir kez daha dar gelirli, yoksul vatandaşlara çıkacak, en kesin olan o.
CHP’nin tepkilerinin yanı sıra, başta İYİ parti olmak üzere çeşitli muhalif kesimlerin sert tepkilerini görüyoruz.
İYİ Parti Genel Başkanı, muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimini boykot etmesini önerdi.
DEM Parti Merkez Yönetim Kurulu, sert bir bildiri yayınlayarak “yargının araçsallaştırılmasına son verilmesini ve İmamoğlu’nun serbest bırakılmasını” istedi.
Bu tavrın, kendilerinin ve iktidarın “çözüm süreci” konusundaki son zamanlarda gündem olan yaklaşımlarını ve örgütün feshi ile silahların bırakılması “taleplerini” etkileyip etkilemeyeceği belli değil.
Öte yandan, İstanbul’da üniversite öğrencileri ayakta, polis müdahale ediyor.
Ayrışma, galiba beklenildiğinden çabuk ortaya çıktı ve büyüyor.
“Bu da geçer yahu!” deyişi bu günler için de geçerlidir elbette.
Elbette bu uğursuz günler geçip gidecektir.
Önemli olan, bu günlerle birlikte “geçip gitmekte olan”ın sağduyulu davranıp, bu ayrışmadan en az zararla çıkılmasını sağlaması olacaktır.