Haber yazımında “5 N, 1 K” kuralı ana ölçüttür. Bu kurala uymayan haber metinleri eksiktir, sorunludur.
Kuşku yok ki haberin en önemli öğelerinden biri de başlığıdır. Çünkü başlık, haberin özü, özetidir. Her muhabir doğru ve etkili başlık atamaz. O yüzden haber başlıkları daha çok yazı işleri masasında ortak akılla oluşturulmaya çalışılır. Yaratıcı ve çarpıcı başlıklar, okurda merak uyandırır, habere ilgiyi artırır. Ama başlık yazımının da kuralları vardır. En önemlisi, başlığın anlaşılır olmasıdır. Türkçesi bozuk başlıklar, ilgi uyandırmak şöyle dursun okuru o haberden uzaklaştırır.
Daha önce bu konuda şöyle uyarılarda bulunduğumu anımsıyorum: “Gazete başlıkları için altın kural, başlıkla içeriğin uyumlu ve tutarlı olmasıdır. Haber metninde olmayan hiçbir öğe başlıkta yer alamaz. Sayfa sekreterleri metni göz ucuyla tarayıp başlık atmaya kalkarlarsa yanılgıya düşerler. Metnin özümsenip sindirilmesi ve en çarpıcı öğenin başlığa çekilmesi gerekir.”
Sanal gazetecilik bu işlerin kalitesini hayli düşürdü. “Dijital dünya”da artık tek amaç, daha fazla “tıklanmak”! Böyle olunca da bakıyorsunuz en ciddi gazetemizin web sayfası düzeysiz magazin ve futbol haberleriyle dolu… Yanı sıra Türkçenin yerlerde süründüğü başlıklar görüyoruz. Biz de neredeyse her hafta onları köşemize taşıyoruz. İşte size Cumhuriyet.com.tr’den iki anlamsız başlık örneği daha:
“Bir ilk kez daha…” (Cumhuriyet, 18 Mayıs 2024)
Anlayan beri gelsin! (Cumhuriyet, 23 Mayıs 2024)
Bir örnek de BirGün’den… 31 Ağustos 2024 tarihli gazetemizin orta sayfasında beş sütuna çekilmiş bir başlık: “Erdoğan’ın kadroları bile ikna değil”. Nasıl bir Türkçe bu?
* * *
ÇALAKALEM YAZILAR
Bedri Baykam’ın yazılarından bu köşede zaman zaman örnekler veriyorum. Bayıldığımdan değil elbet! Cumhuriyet gibi köklü bir gazetede böyle çalakalem yazılmış yazıların yer almasını yadırgıyorum. Koca gazetede bunları düzeltecek kimse yok mu?
Bugün yine Baykam’ın bir yazısını masaya yatırmak istiyorum: “Savaş, Müzakere ve Barış” (Cumhuriyet, 13 Haziran 2024)… Neredeyse düzgün tümce yok bu yazıda! Ama ben birkaç örnek vermekle yetineceğim… Hemen belirteyim ki yazısının içeriğinden bağımsız bir eleştiridir bu. Biz bu köşede daha çok Türkçe açısından irdeliyoruz yazılanları.
İşte Baykam’ın yazısından kimi alıntılar ve benim kısa yorumlarım:
-“Ben kendisini uzundur sosyal medyada (…) hesabından takip ederim.”
(Şimdilerde kısaltma modası var ya, “Uzun zamandan beri” biçimindeki söz öbeği de belli ki Bedri Baykam’ındilinde “uzundur”adönüşmüş!)
-“Şanlıurfa’da yaşananlardan sonra birçok hayvansever ve dernek kente akın etti.”
(Hayvanseverleri anladık da “dernekler”in kente nasıl akın ettiğini gözümüzde canlandıramadık! Yazarımız eğretileme sanatı sergilemiş olmalı!)
-“… yüzlerce köpeğe besleme yapan, nerede muhtaç hayvan varsa oraya koşan…”
(“Köpekleri besleyen” dese incileri dökülecek! İlle de “besleme yapan”!)
-“26 köpek hemen kliniklere giriş yapıyor…”
(Demek sonunda köpekler de “giriş yapmaya” başladı! Ad soylu sözcüklerin kuyruğuna ille de “yapmak” eylemini iliştirme hastalığının vardığı nokta!)
* * *
HAFTANIN NOTU
Gazetecileri Kim Koruyacak?
Ali Yerlikaya, İçişleri Bakanı olduğundan beri her gün bir “çökertme” haberi paylaşıyor! “Her gün” sözcüğünü öylesine kullanmıyorum. Gerçekten de her sabah Sayın Yerlikaya’nın benzer içerikli paylaşımlarını okuyarak başlıyoruz güne. Dolandırıcı şebekeleri, uyuşturucu baronları, karapara aklayıcıları, uluslararası mafya elemanları bir bir yakalanıyor. Ne güzel!
Açıklamaların sonu gelmiyor ama ülkeyi adeta istila eden bu uğursuz çetelere ne yapıldığını kimse bilmiyor. Çünkü yalnızca yakalanma haberleri yer alıyor basında.
Böyle olunca, haberlerin gerçekliğinden son zamanlarda enikonu kuşkulanmaya başladım! Acaba her gün yinelenen bu ferahlatıcı haberlerle, “İçişleri Bakanlığı çetelerle savaşmak için tüm olanaklarını kullanıyor, kimseye göz açtırmıyor; korkmayın, güvendesiniz…” algısı mı yaratılmaya çalışılıyor?
Öyle ya, uluslararası çeteleri bile kolaylıkla çökertebilen Emniyetimiz, ülkemizdeki bazı suç örgütlerinin gazeteci arkadaşlarımız Murat Ağırel ve İsmail Arı’ya yönelik “ölüm tehditleri” karşısında neden sessiz ve eylemsiz?
Adamlar cinayet için ihale bile açmışlar! Üstelik azmettiricinin bir “vekil” olduğu söyleniyor!
Harekete geçmek için arkadaşlarımızın ölmeleri mi bekleniyor?