Ne yazık ki ülkenin geleceği için bir ışık, bir umut ve iyimserlik işareti görülmüyor yakın bir gelecek için…
“Yakın zaman” dilimlerinde ele geçen fırsatları iyi kullanamadık.
Kör bir “bonkörlük çukuru”na düştük…
“Tasarruf”u sadece “itibar payandası” yaptı “tek adam” yönetimi…
Şu anda ve yakın bir gelecekte, içinde bulunduğumuz girdaptan bizi çıkaracak formül yok.
“Tek adam” yönetimi dahil, muhalefetin de elinde ne yazık ki bir güç veya bir sihirli değnek yok…
“Ne geldiyse başımıza hep kötü ve isabetsiz kararlar yüzünden geldi” gibi basit bir gerekçeye kimse sığınamaz ve sığınmamalı…
“Ben her şeyi bilirim ve her şeyden anlarım” döneminin yarattığı kaos ortada.
O halde orta vadeli bile olsa bir yeni geleceği inşa etmek için kolları sıvama zamanı geldi…
Bunun yolu da siyasi partilerden çok “cesur” insanlardan geçiyor.
Ülkenin en önemli ve acil ihtiyacı “adalet sistemi”nin yeniden inşasından geçiyor.
Tam tarafsız-yansız bir Anayasa Yüksek Mahkemesi üyelerinden varlığından geçiyor.
Korkusuz ve vicdanlı savcı ve hakimlere sahip olabilmemizden geçiyor.
Tarafsız hukuk insanlarından geçiyor.
Ve cesur-gözü pek gerçek gazeteci ve habercilerin artmasından, yani çoğalmasından geçiyor.
Çok zor gibi görünse de, yarın değil bugün harekete geçirilmesi gereken bir gerçek…
Hayata geçirilmesi zor ama olmayacak şeyler değil…
Demokrasiye giden yolu kısaltmak için hiçbir kurum ve kişilerin mazeret öne sürecekleri zaman değil.
Keşke yarın değil de dün harekete geçebilseydin noktasını aştık artık…
Cesaret- vicdan- tarafsızlık ve korkusuz kadrolara çok ama çooookkkkk ihtiyacımız var…
Zor ama gerçekleştirilmesi mümkün…