“23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi kurularak, milletin yazgısıyla ilgili işlere el koyduğu için, bu mutlu bir gündür. Bu tarih, bugünü, halkın yüreğinde yüceltmek için milli bayram olsun” Bunları söyleyen İçel Mebusu Şevki Beydi. 1921’de Meclis’e bir Kanun Teklifi vermişti ve istiyordu ki 23 Nisan “Hakimiyet-i Milliye” yani Ulusal Egemenlik Bayramı olsun. Meclis “münasiptir” deyince hemen okullara haber salındı ama 1920’lerin Ankara’sından söz ediyoruz. Vali “zinhar” karşıydı kızlar ve erkeklerin yan yana bayram kutlamasına. İlk kutlamayı organize eden Muallim Mektepleri Mezunlar Derneği baktı ki çare yok; Mustafa Kemal Paşa’ya, Yunus Nadi’yi gönderdi. “Hım…Siz bayramınızı yapın. Hatta ben de gelip o çocukların yanında olacağım. Vali Bey’e bildirilsin” dedi Paşa.
Belli ki emir demiri kesiyordu ki ilk kutlama Ziraat Mektebi’ne yakın meydanda yapıldı. Çam dallarıyla süslendi etraf. Geceyse Meclis’in önünde davul-zurna çalındı. Aslında daha ortada zafer yoktu ama belli ki halk, özgürlüğe niyetini kutluyordu coşkuyla.
Gelelim çocuklara…
ÇOCUK GÜNÜNDEN BAYRAMA
Cumhuriyet kurulduktan üç yıl sonra 23 Nisan 1926’da Dr. Fuat Bey (Umay) Milliyet Gazetesi’nde diyordu ki, “Bugün çocuk günüdür, yani istikbale ve istiklale ait bir gündür. Cumhuriyet hükümetimiz bugünü çocuklara tahsis etti.”
1929’daysa 23 Nisan artık iyiden iyiye çocuklarındı. O yıl, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Haftası ilan ediliyordu ilk kez. Cumhuriyet çocukları, Ankara’da Ulus’ta toplanıp, etrafı kontrplakla kapatılmış, yolcu otobüsünden küçük otomobillerle Çankaya Köşkü’ne Mustafa Kemal Paşa’yı görmeye gittiler o gün. Elini öptüler Gazi Paşalarının. Gazi tek tek isimlerini sorup gözlerinin içine baktı onların. Sonra da oradaki çocuklara çikolata ikram etti. Işıl ışıldı çocukların gözleri…
O günlerde Ankara’da 10 bilemediniz 15 ilkokul vardı. Onlar Çankaya Köşkü’nde Gazi Paşa ile sohbet ederken Ulus’taki yeni Meclis Binası’ndaki telaş bambaşkaydı. Merdivenleri çıkan iki çocuk ellerinde bir dilekçe taşıyordu. Tamı tamına 4 bin çocuğun imzasını vardı bu dilekçede. Türkiye’nin dört bir yanından, dört bin çocuk Meclis’e verdikleri dilekçede diyorlardı ki;
“Büyük Türk Milletinin Muhterem Vekilleri,
Biz Türk Ocağı vasıtasıyla Çocuk Bayramı’nı kutlayan 4 bin çocuk aşağıdaki ihtiyaçlarımızı kabul için milletin büyük vekillerine müracaat ediyoruz.
1- Her çocuğa eşit gıda, sağlık ve hayat isteriz
2- Çocukların dilenmesini yasaklayan kanunların şiddetle tatbik edilmesini isteriz.
3- Çocukları evlerde, okullarda, sokaklarda her yerde dövenlere karşı tarafsız davranmanızı, çocuklara işkenceyi yasaklayacak ve cezalandıracak bir kanun çıkartmanızı isteriz.
4- Küçük çocukların hamallığına, yük taşımasına mâni olmanızı isteriz.
5- Çocuk sinemaları isteriz.
6- Fakir, zengin her çocuk için izci teşkilatı isteriz.
7- Her çocuğa okul isteriz.
8- Sokaklarda yatan çocuklara çatı isteriz
9- Fakir çocukları koruma için Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin her tarafa yayılmasını ve kuvvetlenmesini isteriz…
Dört bin çocuk adına kâtip Sevim- Reis Burhanettin. Düpedüz çocuk haklarından söz ediyordu Sevim ve Burhanettin. 1929 Türkiye’sinde, dört bin çocuk adına geleceklerini istiyorlardı yöneticilerden. Öyle ya çocuğun da “adam yerine konulduğu” sistemin adıydı cumhuriyet…