Eskiden karikatüristler takunyalı karakterler resmederlerdi bu şirk içindeki dinci tayfayı anlatmak için. Özellikle devlet dairelerinde masanın altındaki tahta takunyalar, duvara dayanmış namaz tahtaları hadesten ve necasetten taharetin simgesi olarak gözümüze gözümüze sokulurdu. Şimdilerde Cuma vakitlerinde boşalıyor devlet daireleri, özellikle büyüklerin ya da amirlerin gittiği camilerde eda ediliyor namazlar. Namaz vakitlerinde dirseklere kadar çekilmiş kollarla dolaşıyor memurlar ortalıkta. Şirk ruhumuza işliyor. Dindarlık değil, göstermelik ibadet artıyor. “Hamdolsun”lu, “Allah bugünümüzü aratmasın”lı mesaj kaygılı konuşmalardan mesajı alıyor karşıdaki, “bizdendir bu” diyor. Ramazan ayında çay ısmarlama taktiği kullanılıyor, listeler yapılıyor yemekhanedeki rasyoyu belirlemek adına ve kimin oruç tutmadığı da böylece hasbelkader belirleniveriyor. Hikmetinden sual olunmaz, idarenin takdir hakkı diye bir şey var azizim. Bir yıl öncesine kadar Today’s Zaman’a abone olunup, işyerinin adresi veriliyor, bazı sosyal çevrelerde görülen kabul yitirilmesin diye de adı “KPDS’ye hazırlanmak için abi” konuluyordu. Şimdi o cenahtan da yarın yokmuş gibi kaçışlar başladı. Esnaf çarşılarında “cumaya gittim gelicem” yazıları süslüyor artık vitrinleri. Değişim ve kullanım değeri olan bir meta, vitrine konulası bir “şey” ibadet artık. Ne yaptığınız değil, nasıl pazarladığınız önem arz etmekte.
Setr-i avret namazın farzıdır. Avret yeri neresidir insanın, nereyi örtmesi gerekir? Nedir mahrem anlamadan ibadet edilir mi? Muhabbeti ve ibadetinin gizliliği ile övünen millet, namahremini nasıl bu kadar ortaya döker diye düşünüyor insan. Velakin kazın ayağı öyle değil, kimse inandığını iddia ettiği her neyse ona inanmıyor ve saygı da duymuyor. Haliyle fotoğraf çektirir gibi yaşayıp gidiyoruz. Hac malzemeleri fuarlarında eskiden mankenlik yapmış, sonra tövbe etmiş(!) delikanlılar 5 VKT NMZ yazılı siyah anarşik tişörtlerle geziyorlar ortalıkta.
Bizim oralarda bir cami hocası vardı: Jet Mahmut. Jet Mahmut, milleti Dallas’a yetiştirmek için teravih namazını çabuk kıldırıyor diye Ramazan’da onun hocası olduğu cami dolar taşardı. Sue Allen’ın entrikalarına yetişmek için huşu içinde on beş dakikada kılınırdı namazlar, yani bir tür kültürfizik olurdu ancak iftar sonrası. Yaradana en yakın olunan secdeye başın konulması ile kaldırılması bir olurdu. Sübhanerabbiyelala X 3 ! Matematiksel açıdan doğru mu doğru. Sue Allen’ın tekrarı yoktu ne de olsa.
Bir Cuma namazında cemaatin, Erbakan’ın Mercedes’ine secde ederken çekilmiş bir fotoğraf vardı. Büyük bir gazetecilik başarısıdır bence. İstikbali kıble o nedenle farzdır, kıbleni şaşırırsan şirke kapılırsın. Vakit ve niyet de önemli, beş vakti dairendeki amirine endekslersen olmaz, namazda gözün yoksa ezanda değil, amirinin ayak sesinde olur kulağın. Niyetini de “Allah rızası için” diye özetlemek gerekir. Sadece rıza için yanlış anlama, sana huri veya nuri verilsin diye değil, ibadet dediğin rüşvet gibi karşılıklı bir sözleşme değil ki.
Müslüman din kardeşleri arasında da bazıları düşman kardeşler olarak damgalanır. Müslüman kardeşler çıkarlarımız çerçevesinde belirlenir. Kendine Müslüman olunur. Irak’ta ölenler düşman safında değerlendirilir. Mavi Marmara’nın arkasından mendil sallanırken göz yaşı dökülür ki dostlar ve dahi “seçkin ve seçilmiş” Müslüman kardeşlerimiz alışverişte görsün. Öldürmeyi iyi bilenlere bir dakika denir, gerekli yerlere on emir hatırlatılır. “Ama öldü efendim” denildiğinde “bilemem” denir. Metin Hoca bir ötekidir, canının hükmü ve kıymeti yoktur. Adil düzen, sosyal adalet vurgusu yerini “bizden olmayanın boynu altında kalsın” a bırakır.
Muhafazakârlık Batı’daki gibi restorasyona evrilmemiş, ölülerin dirilerin üzerindeki tahakkümüne dönüştürülmüştür. Şanlı tarihimiz Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanmaktadır. “Kökü mazide olan ati”ler yerine, eski zamanda nostaljik illüzyonlarla yaşayan, İslami hassasiyetlerini sadece yaşam tarzında, onun da ibadet alanında muhafaza eden, o alandaki hassasiyeti de birilerine göründüğü sürece önemseyen pırlanta gibi nesiller yetiştirilir.
Yetiştirilen dindar nesil, inşaat-göç-vasıfsız işçi denkleminde kendisine istenilen değer verilerek denklemi çözen değişkene dönüşür. Çılgın projeler için gerekli işgücü başka türlü nasıl sağlanacaktır ki? Uyuşturucu olarak tiner yerine din kullanılır, korteks hâkimiyeti ortadan kaldırılınca sürüyü gütmek kolaylaşır. Sendika anarşizan bir yapıdır, “üç kişiden fazla bir araya gelindi mi devlet oraya füze gönderebilir” denilir. Gayri nizami harp koşulları ülkenin her alanına hâkim olur. Öteki artınca insan ölümü de ucuzlaşır. İş kazalarında yiten canlar istatistiklerde birer rakam oluverir. Sendika dediğiniz bir sosyal kulüp, bir çıkar örgütü olduğu sürece makbuldür, mesela belirli alışveriş merkezlerinde A sendikasına üye olanlara indirim yapılırsa işe yarar. Sendikanın sunduğu olanaklar toplu sözleşme ve grev gibi haklarda değil, var oluş sebebine tamamen aykırı olarak tüketimde ortaya çıkmalıdır. Böyle “pembe”ve sarı sendikalar olabilir sadece bu iktidar alanında.
Muta nikâhları ile desteklenir üç çocuk emelleri. Bir erotik malzeme satıcısının vitrininde “cumaya gittim gelicem” yazısı belirir. Nasıl yapılacaktır bu üç çocuk başka türlü? İslami evlilik siteleri kurulur, vatana millete hayırlı evlatlar üretmek için. Olmayanların da “yürümeden yok edilmesi” önerilir.
Günler kısalır, hoca minareden inmez, namaz vakitleri birbirine karışır, iftar 19:30’dayken 14:30’da kimse kalmaz devlet dairesinde. Hayırlı evlatlar trafikte iftar terörü estirmek için yola dökülmüştür. Hayırlı gün olduğundan Cuma günleri bürokraside göze batanlar görevden alınır. Cuma’ya gider, gelmezler yani.
İbadet etmeyenler, ya da olması gerektiği gibi gizli ibadet edenler başkalarına kendilerini ifade etmek, gerekli açıklamaları yapmak, bir nevi günah çıkarmak ihtiyacı hissederler. Bu aşamada da hafız olan dedeler, başı örtülü babaanneler imdada yetişir. İman yarıştırılır. Parayla imanın kimde olduğunun belli olmayacağından dem vurulur.
İnanç, mahremiyetini kaybeder, İslami Kalvinizm çılgın projelerine devam etmek için sermayesini ve işgücünü dünyevi ödevlerini yerine getiren bu “dindar nesilden” sağlar. Geleceğin “inşa”sı bundan ibarettir. Bu nedenle dindar görünümlü müşrik nesil yetiştirmek önemlidir. Milletin tutkalı din olur, din denilince akan sular durur. Kavramların boş kalan çerçevede yalnız hatırası kalır.
Uyandırma servisleri, bir gece önce sabaha kadar içtikleri için değil, sahura kalkmış gibi görünmek istediklerinden erken saatte hizmet vermezler.
“Geç aydınlanmanın erken aydınları”, erken öten horoz olmadıklarının ispatı için yumurta tavuk polemiği yaparlar.