Amerika, Tanzanya, Almanya, Yunanistan, İtalya, Yugoslavya, Ortadoğu, Hindistan…
Öyle çok durağa uğramıştı ki Türkiye’ye gelene kadar.
Tam bir Türkiye aşığıydı. Türkiye’de doğmamıştı ama Türkiyeli’ydi. Karış karış dolaşmıştı Anadolu’yu.
Türkiye’ydi fotoğraf makinesinin vizöründen gördüğü. Adı; Josephine’di. Josephine Powell.
Ömrünün çoğunu yörükleri ve köy yaşamını belgelemeye adayan bir Anadolu gezgini, bir fotoğrafçı ve etnografdı Josephine Powell…
Bize kalan Josephine’in gördüğü Türkiye
Kâh deve kervanlarının ardında, kâh at sırtında geçen bu çetin yol öyküsünden geriye kalan ise binlerce fotoğraf, sayısız bant kaydı, yüzlerce dokuma ve etnografik eşyalardan oluşan eşsiz bir bilgi dağarcığı…
Yol haritası olmamıştı onun hiç. Hayatın akışına göre, çizmişti rotasını. Columbia Üniversitesi’nde lisans üstü çalışmasını bitiren Powell, İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra merkezi Cenevre’de olan ve savaş göçmenlerinin yerleştirilmesiyle ilgilenen bir yardım örgütünde sosyal hizmet uzmanı olarak çalışmıştı. Ta ki 1952 yılında yollara düşünceye dek…
Türkiye’ye “çarpıldı”
Türkiye’ye ilk defa Bizans mozaiklerinin fotoğraflarını çekmek için gelmişti. 1955 yılının yaşam koşullarındaki Türkiye tek kelimeyle “çarpmış”tı onu.
Türk kilimlerine, motiflerine sevdalıydı Powell, 1980’lerde Doğal Boya Araştırma Geliştirme (DOBAG) projesini başlattı. Bu girişim, Yuntdağ’ın ilk kadın kooperatifine kadar uzandı. Kooperatifin bütün üyeleri kadın dokumacılardı. Yuntdağ’da Ayvacık’ta halı dokuyarak, Avrupa’daki belli alıcılara satış yapmaya başladılar. Yıllar boyunca çok başarılı oldu proje bölge zenginleşti.
“O dönemde tek başına yollara düşmek epey cesaret ister. Cesur değil, meraklıydım. Her şey son derece etkileyiciydi; ne tarafa bakacağımı şaşırmıştım. Gördüğüm her şeyin fotoğrafını çekiyordum.” diyordu Powell hikayesini anlatırken. Yıllar yılı fotoğrafladığı Türkiye’nin değişiminin altında iki şey vardı ona göre: Dallas ve plastik… İkisi de çok şeyi değiştirmişti Anadolu köylerinde.
1919’da Newyork’ta doğan bu kadın, 88 yaşında Cihangir’deki evinde öldü. Yanında kedileri, dokumaları, kilimleri vardı. Geriye müthiş bir koleksiyon bıraktı. Anadolu yaşamını yansıtan fotoğraflarından 5 bininin kopyaları British Museum ve İstanbul’daki Türk ve İslam Eserleri Müzesi koleksiyonuna verildi. Harvard Üniversitesi’ne bağlı Dumbarton Oaks Center for Byzantine Studies ve Fogg Art Museum, Cleveland Museum of Art ile Amsterdam ve Edinburgh Üniversiteleri koleksiyonlarında sanat ve anıtlara ilişkin önemli sayıda fotoğrafı var.
Eski bir kilim motifini, 70’lerde yörük kadınlarının kullandıkları giysileri merak eden varsa peşine düşsün Josephine Powell’ın. Çoğu Josephine’in sandığında…
Türkiye çok şey borçlu ona.