Siyasi partiler, seçim öncesi seçmenlere yüksek düzeyde düşler sunuyor. Seçimle o kapı birden kapanıyor. Her gün tatlı düşlerle yatıp kalkanlar için bu durum, ansızın bir boşluğa düşmek gibi oluyor.
Düş, insana hep sıcak gelmiştir. Gerçeğin yüzü ise soğuktur. Düşler, gerçekçi olursa ufuk açar, insanı rahatlatır. “Azı karar, çoğu zarar” koşuluyla. Dönüp dolaşıyoruz sonunda gerçeklerle yüzleşiyoruz. Bugün olduğu gibi.
Orta yaşlarda bir erkek memur, sabah işe geldiğinde genç kadın memur arkadaşına: “Dün gece seni düşümde gördüm!” der. “Bunun anlamı sizce nedir?” Kadın anında gerçekçi bir yanıt verir: “Düş görmüşsünüz!” “Düş” sözcüğünün hayal, gölge, gerçek karşıtı anlamları vardır.
Eskiler, “Eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir” demişler. Gel gör ki herkes aynı düşüncede değildir. “Çılgın projeler” bazılarının ağzının suyunu akıtıyor. Birileri Galata Kulesi’ni kaç kez satmıştır? Böyle dönemlerde emeğin adı anılmaz oluyor.
Anadolu halkının sözcüsü konumundaki halk ozanı, bu konuda kararsızdır: “Hayal dünyasına ben bazı bazı/Dalmasam bir türlü dalsam bir türlü.” Bu ülkede, “Düş Hekimi” adlı kitap yazılmış, ilgi görmüştür.
Tarihte, toplumu uyutmada afyonun kullanıldığını biliyoruz. Düşlerin en renklisi afyon kullanılırken yaşanırmış! Günümüzde ise afyon çeşitlenmiştir; siyasilerin sınır tanımayan sözleriyle, yanlı basınla, çoğu televizyon dizisiyle topluma biçim veriliyor. 1970’lerin başında Fransa, ABD’den yılda yüz film alma sınırı getirince, sınır kaldırılsın diye ABD anında nota verir!
Olay, 1940’lı yılların sonlarında Ankara’da “Kürdün Meyhanesi” adlı meşhur yerde yaşanır. Fahir Aksoy, “Kürdün Meyhanesi” adlı kitabında yazıyor. Ayaşlı bir şair, Orhan’a döner, Orhan Veli’yi uzun uzun över. Derken Suphi adlı biri dayanamaz, Ayaşlı şaire, “Sizin konuştuğunuz Orhan Veli’nin ta kendisidir!” demesiyle adamın nevrinin dönmesi bir olur! Yüzüne bir delilik gelir, gözleri büyür, bir Orhan’a bir Suphi’ye bakar. Ayağa kalkar ve Suphi’ye döner: “Benzete benzete bu serseriyi mi Orhan Veli’ye benzettin?” der. O, kafasında yarattığı Orhan Veli düşünü yıkmak istemiyor.
Başkalarının bolca boca ettiği düşler denizinde yüzüyoruz. Bazen onları ölümüne savunuyoruz. Gerçekçi olmayan düşlerden uyanma zamanı daha gelmedi mi?