“Böyle konuşamıyorum, gözlerine bakmam lazım” dedi genç kadın, güneş gözlüğü takarak karizmatik olduğunu düşünen, babet çoraplı kısa pantolonlu genç adama. O sırada “bir filtre kahve alabilir miyim hocam?” dedi genç adam garsona. Sofistike zevkleri olduğunu kanıtlamak istiyordu genç kadına. Filtre kahve her dilde sofistikeydi, filtreydi bir kere. Ağzının tadını bilirdi genç adam, sevmezdi esasen filtre kahveyi. Ama geçer akçe bu idiyse, sen de ortama uyum sağlayacaktın “hocam”. Kadın filtrelenmiş şeyleri sevmezdi, hâlâ yoktu instagram hesabı. Hâlâ mı yoktu?
“Duydum ki unutmuşsun gözlerimin renginiiiii” diye hançeresini yırtarcasına söylüyordu şarkısını, önünde paslı bir teneke, içinde bozuk paralar, akordeonunun üzerinde kuş resimleri, gözleri tamamen kapalı şarkıcı. Platonik aşkın abidesi gibi yükseliyordu sokağın ortasında. Sevgili, kendisinin görmediği renklerin hâkimiydi, kapalı olsa da görsün isterdi gönül, gözlerinin rengini. Gönlüyle görsün muamma olsa da o renk. İnsan gözü, ne kadar sevildiyse o kadar renge girerdi, bilirdi adam, gönlüyle bilirdi. Akşamüstleri yeşeren ela gözleri, deniz kenarında turkuaza dönen mavi gözleri bilirdi. Bazen de o rengi tanımlayacak bir karşılık bulunamazdı yetmiş iki milletin dilinde. Sefildi dil, söz konusu aşksa, “kalem elden düşüyor” derdi koca şair yar deyince.
Nüfusunun yarısından çoğu göçmen olduğundan, göz renkleri çağla yeşilinden turkuaza, oradan menekşeye, oradan laciverte uzanan sayfalar dolusu bir kartelayı dolduracak çeşitlilikte olan Tanpınar’ın şehrinde, sokak müzisyenleri en çok o şarkıyı söylerdi. Duymuşlardı ki, sevgili gözlerinin rengini unutmuştu. Öyle diyesiydi elalem. Yazık olmuştu o gözlerden, -ki yaşarınca renkleri de değişirdi-, sevgiliye akan yaşlara.
Âşık Veysel, kendisindeki aşk olmasa, güzelliği on par’etmez sevgiliyi gönül gözüyle görmüştü. Gözlerini açtırmak isteyenleri “belki hayal ettiğim gibi bulamam dünyayı, hayallerim yıkılır” diyerek geri çevirdiği rivayet olunurdu. Aşkın gözü kör müydü? Hiç kimsenin göremediğini gösterir, köpüklü denizde yakamozdur ışıltısı. İki gözü rüyetten mahrum da olsa, kimseler duyamaz sevgilinin gözlerinin rengi hakkında biriyle konuşuk ettiğini. Gözleri kapalı maşuk, üşütür aşığı.
-Duydum ki unutmuşsun filtre kahveyi sevdiğimi?
-Filtre sevmiyorum ben.
Göçmeni demografik fırsat penceresinden bakan kentin en güzel abisi, sevdanın yerlisi olmadığından unutmuştur sevgili gözlerinin rengini. Yoksa aşkın bir gözü fazla.