Kitapçılarda yerini alan “HEPBERABER” kitabının Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısıyla denk düştüğünü söyleyen Gazeteci Yazar Ece Temelkuran, KRT TV’de yayınlanan Haftanın Panoraması programında Semra Topçu’nun sorularını yanıtladı.
BİZHABERİZ – Temelkuran, “Helalleşme”nin birlikte yaşama niyetini yeniden inşa etmek olduğunu belirtti ve şunları söyledi:
“Ben Kılıçdaroğlu’nun helalleşme önerisini hem seçim öncesi, seçim sonrasına gönderme, hem iktidara geldiğimizde biz kavga peşinde değiliz demenin bir yöntemi hem de bir toplumsal barış için yol gösterme olarak algıladım. Elbette sorumlular yargılanacaktır ve yargılanmalı. Ama yine de birlikte yaşama niyetini yeniden inşa etmek için bu gerekiyor. Çünkü faşizm sadece siyasal kurumlar içerisinde var olan bir siyasal sistem değil aynı zamanda ahlaki bir çöküş. Bugün utanmazlığın arsızlığın bu kadar egemen olması çözülmesi gereken bir sorun mesela. Sadece siyasal kurumlardaki insanları değiştirerek bunu çözemezsiniz. Tekrar insanların biz iyiyiz iyi olmak istiyoruz, birlikte yaşamak istiyoruz demesi için barışçıl bir dilin de kurulması lazım. o anlamda eve ” HEPBERABER “in ben helalleşme ile yakın bağlantısı olduğunu düşünüyorum. İkisinin de geldiği yer politikada radikal sevgi anlayışı.”
Ece Temelkuran, açlıktan bahsedilen bir ortamda insanların canı burnundayken “helalleşme” deyince kimilerinin öfkesinin hedefinde olmak mümkün ama “yeniden beraber nasıl devam edebiliriz” sorusunun yanıtının da önemli olduğunu da vurgulayarak devam etti.
“Son 20 yıl bir lider yüzünden başımıza gelmedi. Bu çok büyük bir ağ insanlar, birçok yerde bulunuyorlar. Dolayısıyla böyle kolektif işlenmiş bir kabahatin -siyasal ve ahlaki kabahatlerin böyle ilahi bir adaletle hepsinin birden yargılandığı diye bir şey yok. Evet sorumlular, liderler, karar vericiler yargılanır ama AKP’li herkesi yargılayamazsınız. Öyle bir şey yok. Ve ilahi adalet de olmadığı için böyle siyasal meselelerde böyle rejimlerden sonra “yeniden beraber nasıl devam edebiliriz, aynı şeylerin olmasını engelleyecek bir sistemi nasıl kurabiliriz ve bu toplumsal barışı nasıl sağlayabiliriz”, diye bir mesel oluşuyor.”
“Biz 20 yıldır bir siyasal projenin kobayları olduk”
11 Eylül sonrasında ılımlı İslam-demokrasi evliliğine dikkat çeken Temelkuran, “Biz 20 yıldır bir siyasal projenin kobayları olduk. Bunları hatırlamak Türkiye’deki haber bombardımanında çok zor olabilir ama 20 yıl önce AKP’nin iktidara gelmesinin önemli sebeplerinden bir tanesi ve uluslararası düzeyde destek görmesi 11 Eylül ılımlı İslam demokrasi evliliğidir” dedi.
Türkiye’de beklenen reaksiyonun bir türlü örgütlenememesinin büyük bir sorun olduğunu belirten Temelkuran şöyle dedi:
“Türkiye’nin yüzde 70’i kaba bir hesapla bu gidişata karşı fakat beklenen itiraz da gelmiyor. Bütün dünya için geçerli bu. Giderek zorlaşan bir hayat var. Kapitalizmin giderek insanların nefesini kestiği bir durum var ama insanlardan itiraz da gelmiyor. Türkiye’de de öyle. Son 20 yıldır bir siyasi deneyin kurbanlarıyız. Buna rağmen beklediğimiz reaksiyonu örgütleyemiyoruz, beklenen itiraz gelmiyor. Şimdi erken seçim konuşulurken, bunu gerçekten düşünmemiz gerekir diye düşünüyorum.”
Yeni kitabı ” HEPBERABER “i anlatırken, dijital çağın kötülerin kötülüğünü yaydığını anlatan Temelkuran, kitabın insana inançla başladığını söyledi ve şu ifadeleri kullandı:
“Ülkelerin en kötüler tarafından temsil edildiğini görüyoruz, bunun utancıyla yaşamaktan yorulduk. Özellikle Türkiye için söylüyorum bunu. Bir yandan iklim değişiyor bir yandan pandemi var. Bu kadar korku endişe, öngörülemezlik içinde, yaşanan bunca endişenin içinde biz insana olan inancımızı kaybettik. Faşizmin felsefi temeli insana olan inancın topyekûn kaybıdır. Biz, insana olan inancımızı kaybettikçe “kimin için ne yapayım ki”, “biz beraber ne yapabiliriz ki” diye yanlış sorular sordukça, Türkiye’deki rejimin ama küresel anlamda faşizmin önünü açmış oluyoruz. Dolayısıyla kitap bir kere insana inançla başlıyor ”
“21. yüzyıl dişi bir yüzyıl olacak”
“Kalpsiz bir dünyaya inat HEPBERABER manifestosu ile aslında insanlığa çağrı yapan Ece Temelkuran, 21. yüzyılın dişi bir yüzyıl olacağını düşünüyor, kitabında da bunu şöyle anlatıyor:
“Dünyayı kadınlar yönetecek gibi basit bir şey anlaşılmasın. Ben yaşadığımız siyasal krizin ve yükselen faşizmin radikal erkekliği harekete geçirdiğini ve dişi olan her şeye doğaya, erkeğin içindeki dişiye karşı savaş başlatıldığını düşünüyorum. Biz bunu Türkiye’de de çok şiddetli yaşıyoruz, kadın ölümleri kadın cinayetleri kadın soykırımına dönüşmüş halde yaşıyoruz. Bütün dünyada da benzer kötü yönde değişimler var. Bu radikal erkekliğin ayağa kalkışı sistem kriziyle gidiyor ve ben yine de 21. yüzyılın dişi bir yüzyıl olacağını düşünüyorum.”
“Türkiye’de kadınlardan kahraman yapmazlar”
Ece Temelkuran, Türkiye’de kalarak düşünmenin, yoğunlaşmanın zorluğunu anlattı ve “Türkiye’de kadın olmak çok zor” diyerek şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de kadın olmak çok zor. Benim gibi insanlar çok zorlanıyorlar. Çünkü Türkiye’de kadınlardan kahraman da yapmazlar, sadece kurban olmaya hakkınız var. Kurban olmayı onurunuza yediremiyorsanız işiniz çok zor. Hem bunlarla uğraşıp hem de yeni bir söz söylemek çok kolay değildir… Ayrıca Türkiye’de kadın olunca sürekli kendi kıymetini ispat etmek zorunda bırakılmak son derece yorucu bir şey.”