Atina’da 6 Aralık’ta 16 yaşındaki Aleksis Grigoropulos’un polis kurşunuyla ölmesinin ardından başlayan olaylar, bir haftadır devam ediyor. Yunanistan savaş alanına döndü. Öğrenciler, öğretmenler, öğretim üyeleri, veliler, bütün halk omuz omuza vermiş, polisin döktüğü kanın hesabını soruyor. Eylemlerin önümüzdeki günlerde de devam edeceği bildiriliyor. Ülke yakılıp yıkılıyor, yaklaşık 400 okul öğrenciler tarafından işgal edildi. 18 Aralık 2008 Perşembe gününe kadar Atina’nın bütün bölgelerinde her gün bir protesto gösterisi yapılacağı, Perşembe günü ise bütün Yunanistan’da protesto gösterilerinin düzenleneceği duyuruldu. Yunan basını, Başbakan Kostas Karamanlis’in kendi partisi içinde bile liderliğinin tartışılmaya başlandığını yazıyor. PASOK partisinin lideri Yorgo Papandreu ve muhalefet liderleri, erken seçim taleplerinde ısrar ediyor. Hükümet sallanıyor, Yunanlılar, polis memuru Epaminondas Korkoneas’ın aldığı canın bedelini ödetmekte kararlı gözüküyor. Bu hesabı bugün sorarlarsa, aynı olayların yarın tekrar yaşanmayacağının bilincindeler. Bu hesabı bugün görmezlerse, 12 Eylül’ün hesabını soramayan komşuları gibi polis devleti olmak var gelecekte.
Ege’nin karşı yakasında durum böyle. Ya bu yakasında? Polis kurşunuyla ölen Baran Tursun’un babası Mehmet Dursun, 25 Kasım 2007’den beri tek başına hukuk mücadelesi veriyor. İşkencelerin önü alınamıyor. Zanlılara yargısız infaz yapılıyor ve güvenlik güçlerinin olayı kapatmak için “ölü olarak ele geçirildi” açıklaması yapması yetiyor. Canları devlet güvencesinde olan mahkûmların tedavileri yapılmıyor, işkenceye uğruyorlar, cezaevinden cansız bedenleri tahliye oluyor, kimsenin gıkı çıkmıyor. Adalet Bakanlığı yıllık istatistik rakamlarını açıklıyor, “bu yıl cezaevlerinde 30 kişi” öldü diye. Sanki sorumlulukları yok, ölenler yalnızca istatistiklerde yer alan sayılardan ibaret. 20, 30, 35… Ne fark eder ki? Bu rakamların yanında “insan” yazması bir şey ifade etmiyor onlar için.
Ankara Karşıyaka Mezarlığı… 1’nci kapıdan girin. 101’nci sokakta, 102’nci sokak yönüne doğru 13 metre ilerleyin. 102’nci sokağa doğru sağa dönün ve 9 metre yürüyün. Burada 5’nci cadde başlıyor. 5’nci cadde üzerinde 604 metre daha yürüyün ve 104’ncü sokağa doğru, sağa dönün. 21 metre sonra, Ada M/37, Parsel 471’de genç bir ölü karşılayacak sizi: Erdal EREN! 13 Aralık, bir bakışta kemik röntgeninden yaşının 18’den fazla olduğunu anladığımız, Jandarma eri Zekeriya Önge’yi öldüren merminin onun silahından çıkmadığını bildiğimiz halde alelacele yargılayıp (!) “Asmayalım da besleyelim mi? diyerek astığımız Erdal Eren’in ölüm yıldönümü. Ama sanıyorum hâlâ utananlar var aramızda. Dr. Özer Kendi’nin imzaladığı raporda Erdal’ın ölüm nedeni “Havasızlık”.