Her şey geliyor, Cem Yılmaz’ın esprisiyle hafızalarımıza kazınan bu iki kelimeye dayanıyor; “Eğitim şart!”
Bütün ormanlarımız yanıyor dersek yanlış olmaz. Ormanlarımız cayır cayır yanıyor, bağrında beslediği hayvanlarla birlikte. Kuşlar, tutuşmuş kanatlarıyla canlarını kurtarabilmek umuduyla, can havliyle o ağaçtan o ağaca taşıyorlar alevleri.
Çam kozalakları alevlerin ve ısının etkisiyle adeta bir yangın bombası gibi patlayarak yangını 50 metre, 100 metre daha ileriye taşıyor.
İnsanlar gözyaşları içinde “tarafım belli olsun” dercesine ellerinde pet şişelerle cehennem ateşini söndürmeye çalışıyor.
Halkın ekranda ya da sahnede gördüğü, hayranı olduğu sanatçılar, tiyatrocular, müzisyenler, “bana ne, keyfime bakarım, tatilimi yaparım” dememiş, canını ortaya koymuş sırtında hortumla alevlerin arasına dalmış, gösterdiği cesaret ve sorumluluğun bedelini sosyal medyada linç edilerek ödemiş. Aldırmamışlar, yılmamışlar, güçleri oranında parasal katkıda bulunarak yurtdışından kiralanan yangın söndürme helikopterlerine katkıda bulunmuşlar.
Asıl sorumlular yıllardır görevlerini yapmadıkları, önlem almadıkları için yaşıyoruz bunları. THK yok edilmeye çalışılıyor, ordu kışladan çıkamıyor/çıkarılmıyor, belediyeler ve halk olmasa son ağaç yanana kadar devam edecek orman yangınları.
Sorumluluktan söz edince; Yıllar önce ormanlarla ilgili bir fotoğraf çalışması yapıyorduk. Yanımızda ormanlara paratoner yapan bir şirketin yetkilisi vardı. Yolda sohbet ederken “filancayı tanıyor musun, falanca ne yapıyor” diye havadan sudan konuşuyorduk. Paratoner işi yapan bir ortak tanıdığın adı geçince, “Ha o mu? Boş ver onu ya” dedi, “Onun yaptığı paratonerlerin hepsini biz yeniden yapıyoruz. Paratoner yapımında topraklama için kullanılan bakır büyük para tutar ama toprak altında olduğu için görünmez. Kullanması gereken bakırı kullanmıyor, yaptığı paratonerler de görev yapmıyor”. Hayretler içinde kaldım, ilk karşılaştığımda da sordum, doğruymuş meğer. Tabii ona bu işi veren yetkililer de biliyorlar ve kendi paylarına düşeni alıp seslerini kesiyorlarmış. Sonuç; paratoner göstermelik olunca bir yıldırım orman yangınına yol açıyor tabii.
Konunun uzmanlarının birleştiği bir şey var, orman yangınlarının yüzde 90’ı insan kaynaklı. Nedeni kaza olabilir, cehalet olabilir, kasıt olabilir… Sonuç değişmiyor.
Orman yangınları devam ederken vatandaş almış mangalını, girmiş ormana, giymiş çizgili pijamasını, piknik yapıyor. Zabıta yetişmiş bir kaza olmadan, elinde makbuz, ceza kesiyor. Bu arkadaşa kim, nasıl anlatacak yaptığının nelere mal olabileceğini?
ORMAN OKULLARI
Çocukluğumuzda izci kampları vardı. Katılan arkadaşlarımızın keyifli anılarını dinlerdik. O kadar çok şey öğrenirlerdi ki, dinlerken bile bizler de bir şeyler kapardık.
Orman okulları var şimdi. Liderlikten tutun, ormanda yol bulmaya, bitkileri, ağaçları tanımaya, ormanda hayatta kalmaya kadar eğitim veriliyor. Kısaca, çocuklara doğanın, ormanın bir parçası olmanın eğitimi veriliyor. O eğitimi alan çocuk, ormana zarar vermez/veremez. Tam tersine artık bir parçası olduğunu hissettiği ormanın zarar görmemesi için elinden geleni yapar.
Toplumun bu konuda eğitimi ilkokulda ezberlettirilen “Baltalar elimizde, uzun ip belimizde. Biz gideriz ormana hey ormana”dan ibaret.
Eğitim sisteminin baştan sona elden geçirilmesi ve modernize edilmesi şart.
Şöyle bir geri dönün, “Atatürk’ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri”ni hatırlayın. Daha ilkokulda küçücük çocuklara yurttaş olmayı öğretemezseniz, büyüdükten sonra hiç öğretemezsiniz.
İki haftadır orman yangınları canımızı çok yaktı, o nedenle hep ormanlardan söz ettik. Çocukların yaralanmasıyla, ölmesiyle sonuçlanan birçok kaza, zamanında, daha ilkokulda veremediğimiz eğitimden kaynaklanıyor. Trafikten tutun elektriğe kadar birçok kazanın nedeni bu. Annelerin, babaların bilgileri varsa bile vakitleri yok.
Millî Eğitim, çocuklara bu dünyada lazım olmayacak şeylerle, safsatalarla, anlamsız, yalan yanlış “bilgilerle” dolduruyor çocukların kafasını. “Yeni” bakanın eğitimine bakınca aklıma geldi işte.
Çocuklara şunu söyleyebilsek; “O kadar çok şey var ki senin canını yakmak için çocuk, o kadar çok şey var ki, canın yanmadan öğren istiyorum. Benim bastığım yerlere bas, ayak izlerimi takip et ki gereksiz yere canın yanmasın.”
İş velilere düşüyor, “iyi bir yurttaş” yetiştirebilmek için.