Bundan tam altı yıl önce, yani 14 Haziran 2015’de Açık Gazete’deki köşemde aşağıdaki günlük-siyasi yazıyı yazmışım.
Ne tek kelime ekleyeceğim, ne de tek kelime çıkaracağım.
Aynen sizlere sunuyorum.
Bakalım ne fark bulacaksınız?
“Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan “ego” çağrısı yapıyor.
Ülke kaosta…
Yani, gelecek alacakaranlık…
Ummadığı dağlara kar yağmış…
Ekonomi dibe vurmuş…
Siyasi istikrar seçim sürecinde zaten bozulmuş.
Tüm partilerle köprüler atılmış.
“Egoları bir kenara bırakalım…”
Adama demezler mi?
Devlet olanaklarını kullanıp seçim meydanlarına çıktın…
Bütün partileri karaladın.
Liderlerine demedik laf bırakmadın.
Sarayında muhtarlardan başlayıp, yandaşlarının tümünü ağırlayıp AKP’ye destek istedin.
Tarafsız olman gerekirken “400 milletvekili bekliyorum” diye efelendin.
Yedi düvele karşı savaş açtın.
Yandaş medya dışında hiçbir yayın kuruluşuna ve yazarlara nefes aldırmadın.
Cumhurbaşkanlığına hakaret maddesi olan TCK 299’u Demokles’in Kılıcı gibi salladın.
Bütün bağımsız kurum ve kuruluşların kimyasını bozdun.
Vatandaşın cebindeki parayı pul ettin.
Ummadığın tepelere kar yağınca bangır bangır çağrı yapıyorsun:
“Egolar terkedilsin…”
O senin egon değil miydi ülkeyi alt üst eden.
Senin içi kibirle doldurulmuş egon değil miydi, senden olmayanları dışlayan.
Senin egon, ötekileştirmenin manivelası olmadı mı?
Yarım asırdır siyasetin içindeyim, 1960’dan bu yana tüm parti liderlerini gördüm, konuşmalarını dinledim, başarı ve başarısızlıklarına tanık oldum, ama böylesine hiç mi hiç rastlamadım.
Yavuz hırsız misali…
Neymiş?
“Egonuzu bir yana bırakın…”
Muhalefet liderlerinin egosu mu kalmış?
Muhalefet, eğer egosunu kullansaydı ve gereği gibi muhalefet yapabilseydi, eşit şartlarla mücadele etseydi o zaman egonun ne olduğu görülürdü…
Yat kalk ki, ülkede yeteri kadar etkili muhalefet yok.
Yoksa, senin kadar egosunu kullanan biri veya birileri çıksaydı, böyle yalancı pehlivan rolünü zor üstlenirdin.
Zeytinyağı gibi üste çıkabilirsin.
Ama artık üstte filan değilsin…
Dip yaptın, dip…
Ego ve kibrin finalidir bu…”