Sabah sabah haber sitelerinde dolaşıyorum, köşe yazılarını okuyorum. Arada bir reklamlara “tıklamayı” da ihmal etmiyorum. Çünkü kendi haber portalım dahil eğer bir AB fonu ya da herhangi bir vakıftan fon almıyorlarsa, bu sitelerin tek geliri ekranda gördüğünüz reklamlar. O reklamların ekranda görünüyor olmaları gelir getirmeleri için yetmiyor. Komik denilebilecek rakamlar söz konusu. Biraz daha fazla getirmesinin tek yolu, o haber sitesinin okurlarının reklamlara tıklayarak reklam veren firmanın sitesine gitmeleri ve reklamına tıkladıkları ürünün sayfasını açmaları. Bu yüzden ben de haberleri ve köşe yazılarını okurken karşıma çıkan reklamlara da tıklıyorum.
Belirtmeden geçmeyeyim, Basın İlan Kurumu’nun Evrensel gazetesinin resmî ilanlarını haksız bir şekilde kesmesinden sonra web sitesindeki reklamlara özellikle tıklıyorum. Akmasa da damlar, çorbada tuzum bulunsun!
Reklamlar çoğunlukla sizin kendi bilgisayarınızdan yaptığınız aramalar dikkate alınarak önünüze geliyor, akıllı reklamlar yani. Kullandığınız tarayıcıdan mutfak alışverişi için birtakım ürünleri arayıp görüntülediyseniz, karşınıza en çok aynı tür ürünler çıkıyor. Kazara otomobillerle ilgilendiyseniz, otomobil reklamlarından geçilmiyor. Tabii sizin aramalarınızla sınırlı değil görüntülenen reklamlar. Bunların dışında size “kakalanacak” çeşitli ürünler de görüyorsunuz.
Bugün Pazar, hafta içinde olduğu gibi çok fazla kayda değer haber yok. Karşıma çıkan reklamları inceyeyim, ekonominin gidişatından da haberim olsun dedim.
İlk karşıma çıkan, traktör görünümlü bir ayakkabı. Meşhur bir markanın ürünü olan bu ayakkabının yalnızca görünümü değil fiyatı da traktör fiyatı gibi. Tam 24 bin 450 lira!
Hemen yanında bir çakmak, 19 bin 800 lira! Hani şu manyetolu, içine gaz konulan ve tek işlevi sigara yakmak olan çakmak.
Çakmağın yanında da “Zıplayan ayakkabı”, tam 8 bin 499 lira. Tercih sizin, bu paraya yürür durumda eski de olsa bir motosiklet alabilirsiniz ya da zıplayan ayakkabıyı alıp işinize, okulunuza zıplaya zıplaya gidebilirsiniz.
Geçen hafta bir mouse aramıştım internette, o günden beri sürekli “hadi al artık” dercesine mouse reklamları çıkıyor karşıma. Çok bildik markalardan biri, 4-5 yıl önce komik bir fiyata almıştım, yeni modelini görünce tıklamak gafletinde bulundum; tam 3 bin 750 lira. Geçen sene neredeyse bu fiyata notebook almıştık bir arkadaşa. O notebook da şimdi 8 bin küsur olmuş ya neyse.
Evcil hayvanlar için mama, aksesuar gibi şeyleri gördüm. Komşunun köpeği yanından geçerken dişlerini göstererek parçalayacakmış gibi havlıyor, “belki bir ödül mamasıyla sulh oluruz” düşüncesiyle tıkladım reklama. Listelenen ürünlerin arasında 920 lira diye bir fiyat çarptı gözüme. Meğer bir köpek ceketiymiş, tabii o da marka.
Bu arada o 19 bin 800 liralık çakmak yine çıktı karşıma, bu kez “son 1 ürün” etiketiyle. Almak isteyen varsa elini çabuk tutsun, kaçırmasın, benden söylemesi.
Başlamışken mutfak ihtiyacımızın fiyatlarını da bir gözden geçireyim dedim. Eve teslim alışveriş siteleri belli. Ben konunun uzmanı köşe yazarımız Ercüment Tunçalp gibi bilimsel yaklaşamayacağım, yazacaklarım Cem Yılmaz’ın dediği gibi “tamamen duygusal”.
Bir evin temel ihtiyaçları nedir? Ekmek, un, ayçiçeği yağı, makarna, pirinç, beyaz peynir, patates, soğan, domates, çamaşır deterjanı, bulaşık deterjanı, falan filan… İhtiyaç listesini çıkardım, bir ayda hangisinden kaç litre, kaç kilo, kaç adet kullanırızı hesapladım, başladım market sitelerini dolaşmaya. Ürünlerin en makul gözükenlerinin fiyatlarını karşılaştırarak alt alta yazmaya başladım. Alt alta yazdığım rakamları toplamaya başladım, moralim tepetaklak olunca toplamaktan vazgeçtim. İhtiyaç listesinde zeytinyağı, eski kaşar, et, yumurta, süt de yok. Böyle aylık, hatta haftalık alışveriş artık bizlere göre değil. O, eski Türkiye’de kaldı!