Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gazetelere yönelik tasarruf genelgesi ve bağımsız gazetecilik fonlarından yararlanan medya kuruluşlarına yönelik başlatılan tartışmayla ilgili kişisel web sitesinde bir yazı yazdı.
“Tasarruf genelgesi, gazete alımı ve reklam yasağı günlerinde fon tartışması” başlıklı yazısında Faruk Bildirici tasarruf deyince devletin aklına ilk önce gazetelerin geldiğini, genelgenin asıl hedefinin bağımsız ve eleştirel medyanın satış ile ilan/reklam gelirlerini düşürmek olduğunu ifade etti.
Faruk Bildirici yandaş medyanın 15 Temmuz’u gelir kapısı haline getirdiğini söyledi ve gazetelerin aldığı reklamları örnek gösterdi.
Faruk Bildirici’nin yazısı şöyle:
Öyle bir ülkedeyiz ki, tasarruf deyince ilk önce gazeteler akla geliyor. Geçmişten bu yana devletin tasarruf genelgeleri taransa hepsinde gazete alımının kısılmasıyla ilgili madde mutlaka vardır. Devlet ile kalsa iyi gazetelerde bile her tasarruf döneminde ilk önce alınan gazete sayısı azaltılır.
Böyle bir gelenek olunca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tasarruf genelgesinde de kamu kurum ve kuruluşlarının gazete alımının yasaklanması şaşırtıcı olmadı. Erdoğan’ın 30 Haziran’da 2021/14 sayılı genelgede gazete alımıyla ilgili olarak aynen şöyle deniliyordu:
“Kamu kurum ve kuruluşlarının basını izleme ile ilgili birimleri ve kütüphane dokümantasyon merkezleri hariç hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılmayacak görev alanı ile ilgili olmayan yayınlara abone olunmayacaktır.”
Günlük gazete alımının yasaklanmasıyla kalınmıyor, “Kurum faaliyetleri ile doğrudan ilgili olan tanıtım giderleri hariç olmak üzere basın ve yayın organlarına ilan-reklam verilmeyecek” deniliyordu.
Cumhurbaşkanlığı ve TBMM hariç tutulmuştu tasarruf genelgesinden. Belediyeler başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşu genelgenin kapsamındaydı.
Gazetecilik örgütlerinden tepkiler
Gazetecilik meslek örgütleri, kamu kuruluşlarında gazete alımının yasaklanması ve ilan-reklam verilmesinin sınırlandırılmasına genelgenin hemen ardından tepki göstermişlerdi. Gazeteciler “tasarruf genelgesi”ne karşı Adana Sanatçılar Parkı, İzmir Hasan Tahsin Anıtı, Mersin Uğur Mumcu Anıtı, Eskişehir Adalar Migros ve Ankara’da TBMM önünde bir araya gelmişti.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) “Haberden tasarruf olmaz: Yerel basını öldürmeyin” sloganıyla basın toplantısı düzenlemişti. Basın toplantısında okunan açıklamada “Haberden, bilgiden tasarruf olur mu? Gerçeğe, doğru bilgiye daha fazla ihtiyaç duyulan bu günlerde alınan bu karar tüm toplumun zararınadır. Bu karar, pandemi, ekonomik kriz ve dijitalleşme ile büyük zorluklar yaşayan yazılı medyaya ölümcül bir darbe vuracaktır” denilmişti.
Gazetecilik meslek örgütlerinden yapılan açıklamalarda da bu genelgenin özellikle yerel basını zor durumda bırakacağı uyarısı yapılmış ve genelgenin değiştirilmesi istenmişti.
İlan-reklam akışı azalmadı
Türkiye’de gazetelerin tirajları uzun süredir bağımsız kuruluşlar tarafından denetlenmiyor ve açıklanan tirajlarının gerçek durumu yansıttığı kuşkulu.
İktidar yanlısı bazı gazetelerin, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve belediyeler tarafından toplu alımların yapıldığı, marketler ve benzin istasyonları ile metro istasyonlarında bedava dağıtılan gazetelerin de satılmış gibi tiraj sayılarına eklendiği de biliniyor.
Bu nedenle tasarruf genelgesinin uygulamaya girmesiyle birlikte özellikle iktidar yanlısı gazetelerin tirajlarının çakılacağı yorumları yapılmıştı. Ben de tasarruf genelgesinin gazeteler üzerinde yarattığı etkiyi izledim.
Hemen belirteyim, tasarruf genelgesinin uygulanmasının ardından iktidar yanlısı gazetelere kamu kurum ve kuruluşlarının, belediyelerin ilan-reklam akışında önemli bir değişiklik olmadı. Devlet kurumları ve siyasi iktidarın denetlediği kuruluşlar ile AKP’li belediyelerin bu gazetelere örtülü ve açık desteği aynen devam ediyor.
15 Temmuz ekleri gelir kapısı
15 Temmuz’da 2016’daki darbe girişiminin yıldönümü nedeniyle yayımlanan ekler, iktidar medyasına verilen maddi desteğin en önemli göstergesi oldu. Bu eklerde sayfa sayfa ilan ve reklam yayımlandı.
En fazla ilan ve reklamı alan Sabah gazetesiydi. Sabah’ın “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” özel eki toplam 45 sayfaydı, 25 sayfası ilan ve reklamlara ayrılmıştı. Yeni Asır’ın 25 sayfalık 15 Temmuz ekinin 14, Akşam gazetesinin 19 sayfalık 15 Temmuz ekinin 9, Takvim’in 19 sayfalık 15 Temmuz ekinin 11, Hürriyet’in 17 sayfalık 15 Temmuz ekinin 7 ve Posta’nın 14 sayfalık ekinin 7 sayfası tamamen ilan ve reklamlarla kaplıydı.
Bu eklerin dikkat çeken taraflarından biri de ilan/reklam veren kamu kurum ve kuruluşları ile şirketlerin benzer olmasıydı. Fikir vermesi bakımından Sabah, Hürriyet ve Akşam gazetelerinin 15 Temmuz eklerine ilan/reklam verenlerin isimlerini sıralayayım:
Sabah : Güral Porselen, Kuzey Marmara Otoyolu, Rixos, GAP İnşaat, Emsan, Aydınlı, Avrupa Konutları, Naksan, Astaş, Erciş Belediye Başkan Vekili, Sesli Turizm, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Süreç Film, Denizler Group, İzmir Sığır Yetiştiricileri Birliği, TAFF, ÇAAŞ, İOSB, AOSB, Kahramanlı Group, TÜDKİYEB, Koza, Vodafone, Aker, Erciyes, Türkiye Sigorta, Aynes, Üründül Group, TKBB, Nuh Grubu, Alfemo, Elazığ Belediye Başkanı, Uğur, Kuru Kahveci Mehmet Efendi, Kayacı, Doğanlar, Jolly, Finansal Kurumsal Birliği, 9 Eylül Üniversitesi, Özkoyuncu, D&R, DMC, Sunar Grubu, İpek, Kalyon.
Akşam: Pegasus, Erciyes Holding, Doğanlar, Aydınlı, Türkiye Sigorta, Avrupa Konutları, Koza, Altunkaya, Rixos, Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye Katılım Bankaları Birliği, Çağdaş, Şekeroğlu, Aynes, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 9 Eylül Üniversitesi, Sanko, Vodafone.
Hürriyet: Rixos, Erciyes, Koza, Aydınlı, Türkiye Sigorta Birliği, Avrupa Konutları, TKBB, Sanko, Doğanlar, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, YASED, 9 Eylül Üniversitesi, Vodafone.
Tirajlar azalmak yerine az da olsa arttı
Tasarruf genelgesinin yayımlandığı 30 Haziran’dan itibaren gazete alımının bıçak gibi hemen kesilmeyeceğini, gazete alımlarının azalmasının tirajlara yansımasının zaman alacağını düşündüm. O nedenle genelgenin tirajlara etkisini incelemek için bir süre bekledim.
İnterpress’in “Haftalık medya gündemi”nde Medyaradar sitesi kaynak gösterilerek hazırlanan haftalık tiraj tablosunu inceledim. 21-27 Haziran haftasındaki tirajlar ile 5-11 Temmuz haftasındaki tirajları karşılaştırdığımda şöyle bir tablo ortaya çıktı:
21-27 Haziran 5-11 Temmuz
Hürriyet 192.042 192.698
Sabah 190.815 190.724
Sözcü 180.587 184.724
Türkiye 129.692 116.554
Milliyet 128.109 128.134
Posta 118.025 121.303
Yeni Şafak 102.134 101.886
Akşam 99.865 100.014
Takvim 86.445 90.074
Diriliş Postası 18.553 58.562
Yeni Akit 56.232 56.166
Korkusuz 54.818 55.211
Fanatik 52.531 53.408
Karar 51.588 51.500
Milat 50.385 50.399
Analiz 50.156 50.200
Yeniçağ 50.223 50.195
Yeni Asır 50.079 50.833
YeniBirlik 50.238 50.330
Oksijen 50.000 50.000
Pas Fotomaç 42.661 44.667
Dünya 42.297 42.297
Türkgün 34.504 32.005
Cumhuriyet 24.640 24.298
Sözcü Haftasonu 29.754 28.737
Milli Gazete 23.047 23.023
Doğru Haber 10.855 10.845
Birgün 5.668 5.555
Yeni Mesaj 4.434 4.304
Evrensel 3.397 3.435
Şok 2.677 3.388
Aydınlık 1.810 1.824
Yeni Yaşam 1.047 1.021
Toplam 1.989.308 2.028.314
Bu tablodan da görüleceği gibi, tasarruf genelgesinin yayımlanmasının ardından yaygın gazetelerin toplam tirajı azalmadığı gibi az da olsa artmış. Gazetelerin çoğu tirajını korurken Türkiye, Cumhuriyet, BirGün ve Türkgün’ün tirajlarında düşüş olmuş. Sözcü, Hürriyet, Takvim, Posta, Akşam, Korkusuz, Yeni Asır, Fanatik, Fotomaç ve Şok gazetelerinin ise günlük satış sayıları yükselmiş. Şaşırtıcı ama Diriliş Postası’nda yaklaşık 50 binlik artış görünüyor.
Anlaşılan tasarruf genelgesi yaygın medyanın tirajlarını hiç etkilememiş. Bunun iki nedeni olabilir: 1- Tasarruf genelgesi henüz uygulanmıyor ve genelgeye rağmen kamuda gazete alımı devam ediyordur. 2- Genelge uygulanıyordur, günlük gazete satışları düşmüştür ama açıklanan tirajlar gerçek durumu yansıtmıyordur.
Bu olasılıkları Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş’a sordum; genelge sonrasında ortaya çıkan tiraj tablosunu değerlendirmesini istedim. Durmuş, “Gazete aboneliğinde 3-6-12 aylık anlaşmalar yapılıyor, o yüzden tirajlar bıçak gibi kesilmedi” değerlendirmesi yaptı. Genelgedeki gazete alımı ve ilan/reklam yasağından asıl olarak yerel medyanın etkileneceğini vurguladı:
“Bu genelge ekonomik krizin faturasını ağır biçimde ödeyen yerel gazetelere ikinci darbeyi vuracak. Yerel gazeteler kamu kuruluşlarının abonelikleri ve verdikleri ilanlar ile ayakta durmaya çalışıyordu. Birçok kentte bayi satışı yok denecek kadar az olan yerel gazeteler varlıklarını ancak bu şekilde sürdürebiliyordu.
Bu genelgenin ardından özellikle belediyelerden abonelik iptalleri yavaş yavaş başlayacak, ilanlarda azalma olduğu daha ilk bayramda gözlemleniyor. Eğer değişiklik yaşanmaz ise hem gazete kapanmaları hem de gazetecilerin işten çıkarılması ile karşı karşıya kalacağız. Şu anda dahi çalışabilen gazeteciler üzerinde büyük bir baskı aracı olan işsizlik, basın özgürlüğünü de daha fazla etkileyecek.”
İktidar medyasına desteğe devam
Aslında abone yoluyla satış, daha çok yerel gazeteler için geçerli. Abonelikler bittikçe yerel gazetelerin satışlarının çok düşeceği, özel destek almadıkları takdirde birer birer kapanacakları aşikâr.
Ama bildiğim kadarıyla yaygın medyada tirajının çoğunu abonelik yoluyla satışların oluşturduğu -Dünya ve Millî Gazete dışında- gazete yok gibi. O nedenle kamu kurum ve kuruluşlarının genelgeyi uygulamak için aboneliklerin bitmesini beklemelerine gerek olmaz.
Kaldı ki, hiçbir kamu kurum ve kuruluşunun aradan geçen sürede genelgeyi uygulamaya başlamamış olması düşünülemez. En azından bir bölümünün gazete alımını durdurmuş olmaları ve bunun da yaygın medyanın tirajlarına yansıması beklenirdi.
Elbette tasarruf genelgesinin etkileri zamanla daha iyi anlaşılacak ama genelgeye rağmen tirajlarda düşüş gözükmemesini -özellikle de iktidar yanlısı- gazetelerin açıkladıkları satış sayılarının gerçek olmadığının yeni bir kanıtı.
15 Temmuz eklerindeki ilan ve reklamlar bile siyasi iktidarın kendisine bağlı medyayı, tasarruf genelgesine rağmen mali yönden desteklemeye devam ettiğini gözler önüne seriyor. Ama o gazetelerin hali, devlet desteğiyle gazetecilik yapılamayacağının somut örneği. Çünkü gazeteciliğin öncelikli görevi kamu adına ülkeyi yönetenlerin denetimidir.
Hem devletten adil olmayan koşullarda, örtülü biçimde mali destek alıp hem de devleti yönetenleri eleştiremezsiniz. Nitekim de bırakın eleştirmeyi, iktidarın propaganda aygıtına dönüşmüş durumdalar. Siyasi iktidar, medyanın büyük bölümünü bu hale getirmekten memnun mesut. Onları rahatsız eden bağımsız ve eleştirel medyayı bir türlü susturamamaları.
Fon almak ve editoryal bağımsızlık
Gazetelerden tasarruf gibi gözüken genelgenin de asıl hedefi, bağımsız ve eleştirel medyanın satış ile ilan/reklam gelirlerini düşürmek. Kamu için zaruri bir ihtiyaç olan gazete alımı ve resmi ilan/reklamların dağıtımı, son yıllarda eşit, adil ve şeffaf olarak yürütülmüyordu. Şimdi gazete alımı ve resmi ilan ve reklamlar iyiden iyiye bir engelleme aracına dönüştürülüyor.
Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan kesme cezaları, sulh ceza hakimliklerinin erişim engellemeleri ve üstü örtülü ilan/reklam ambargoları ile gelir kaynakları cendereye sokulan bağımsız ve eleştirel medya bir de bu yolla tehdit altına alınıyor.
Bu koşullarda iktidara sırtını dayamayan, bağımsız ve eleştirel gazetecilik yapmak isteyenler nasıl ayakta kalabilir? Bir şekilde maddi kaynak bulmak zorundalar. İlk akla gelen ve asıl olması gereken okur ve izleyiciden destek. Ama Türkiye’de insanlar dijital mecralarda bedava içerik tüketmeye alışkın. O nedenle bağımsız medya kuruluşları, okur ya da izleyicisinden yeterli düzeyde mali destek sağlayamıyor; abonelik modelleri geliştirilemiyor.
İkinci kaynak, reklamlar olabilir ama dijital mecralarda reklam geliriyle ayakta durabilen bağımsız medya kuruluşu çok az. Kaldı ki, iktidar bu kuruluşlara özel şirketlerin reklam vermesini bile engellemeye çalışıyor.
Oysa habercilik maliyeti yüksek bir iş. Haber pahalı bir ürün. Okur/izleyici desteklemiyor, yeterli reklam gelmiyorsa, sırtını güçlü bir sermayeye de dayamamışsa bağımsız medya kuruluşları ve gazeteciler ya bir sponsor bulmak ya da bir fondan kaynak sağlamak zorunda.
Kuşkusuz sponsorluk yapan ya da fon aktaran şirket, vakıf ya da kurumun kimliği, amacı önemli. Ama daha önemlisi, şeffaflık ve editoryal bağımsızlık. Yurt içinden ya da dışından fon alan bağımsız ve eleştirel gazeteciler, nereden ne kadar fon aldıklarını okuruna/izleyicisine duyurmalı. Fon aldıkları vakıf ya da kurumun içeriğe müdahale etmemesini teminat altına almalı. Okura/izleyiciye açık biçimde duyurulması ve editoryal bağımsızlığın sağlanması halinde fon almakta sakınca olmaz.
Zaten üretilen içerik, editoryal bağımsızlıktan taviz verilip vermediğini, iktidara ve muhalefete eşit uzaklıkta durup durmadığını, bağımsız ve eleştirel gazetecilikten sapma olup olmadığını gösterir. Fon alan bağımsız medya kuruluşlarının yayınları, gazetecilik kriterlerine uygunsa, siyasi iktidarı ve güç odaklarını rahatsız ediyorsa bu medya kuruluşu doğru yolda demektir…