Halkın arasına katılın, konuşulanlara kulak verin, maden kazalarında ölenler için hiç kimse “Bu mesleğin fıtratında var”, ya da kazalardaki can kayıpları için “Bu bir kader planıdır” demez…
Bırakın böyle “akıl dışı” yaklaşımları, böylesine “kadercilik” aklının ucundan dahi geçmez.
Bilir ki maden kazası “ihmal”, “tedbirsizlik”, “sorumsuzluk” ve de işverenin “açgözlü” tutum ve davranışı sonucu meydana gelir ve gelmektedir.
Ve devletin ya da özel kesim patronlarının ihmalleri sonucu meydana gelen facialar, emekçinin, gerçekten ekmeğini taştan çıkaran insanımızın kaderi midir?
Kesinlikle hayır…
Böyle bir olayı dine dayandırmak, fıtrata bağlamak, din adamları tarafından da “makul” görülmüyor, görülemiyor.
Nedeni, dini kitaplarda olmayanı savunmak yanlıştır da ondan.
Eğer dini referansların olmadığı bir hükmü “varmış” gibi gösterirseniz yanılgıya düşeceğiniz gibi, halka gerçekleri söylememiş olursunuz.
Ayağınızın kayıp yere düşmeniz de “kader planı” mıdır sorusunu sorarlar adama…
Nedeni, eğer adımınızı doğru atmamışsanız, çukura veya taşa dikkat etmemişseniz doğal olarak düşersiniz…
Uçakların düşmesi, gemilerin batması, trenlerin raydan çıkması, yolcu otobüslerinin frenlerinin patlaması kader midir gerçekten?
Böyle hallere çözüm yok mudur sanıyorsunuz?
Neden, devlet üzerine düşen görevleri yerine getirmez?
Neden, ihmallerini kabul etmez.?
Sorumluluktan neden kaçar?
Canlarından olanlar, arkalarında gözü yaşlı anne babalarını bırakanlar, neden hep “fakir fukara” ve “gariban” kesiminden olur?
Hep garip kesimin” kader”i midir, ihmallerden ölmek?
Sadece garip- gurebanın mı karşısına çıkar bu “fıtrat” denilen şey…
Neden, gerçeklerden korkulur?
Hatalar neden “kader planı” çerçevesine alınır?
Neden böylesine ihmaller “insanlık suçu” sayılmaz?
Neden?