Saim Tokaçoğlu / Bizhaberiz – Basın Enstitüsü Derneği, Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Başkanlığı’nı Çağdaş Gazeteciler Derneği’ne devretti. Basın Enstitüsü Derneği, GÖP dönem başkanlığını iki aydır sürdürüyordu.
Basın Enstitüsü Derneği, Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Başkanlığını yürüttüğü 2 aylık sürede gerçekleştirilen çalışmaları da açıkladı. Basın Enstitüsü Derneği’nin açıklaması şöyle:
Geride bıraktığımız bu dönem zarfında, diğer GÖP üyesi dernek ve kuruluşlarla birlikte, “hapisteki gazeteciler sorunu” başta olmak üzere Türkiye’de basın özgürlüğünü tehdit eden baskı, kısıtlama ve ihlallere karşı sürdürdüğümüz mücadele kapsamında, şu faaliyetlerde bulunduk: </em>
İki ayrı cezaevinde bulunan gazetecilerden temsilen seçilen arkadaşları ziyaret için gerekli müracaatları yaptık ancak gerçekleştirmek hususunda başarılı olamadık; çünkü yetkili makamlardan olumlu ya da olumsuz yanıt alamadık.
Suriye’de kayıp gazeteciler Cüneyt Ünal ve Ürdünlü gazeteci Başar Fehmi için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve aynı zamanda uluslararası kuruluşlara mektuplar yazıp ilettik. Uluslararası basın örgütleri nezdinde farkındalık yarattık. Bu gazeteciler için düzenlenen sembolik açık hava toplantısında hazır bulunduk.
10 Eylül 2012 tarihinde KCK Basın Davasının ilk duruşmasında hazır bulunduk ve bir arada basın açıklaması yaptık.
14 Eylül 2012 tarihinde Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) temsilcileri ile birlikte OdaTV duruşmasında hazır bulunduk,
Yabancı heyetin de katılımıyla basın açıklaması yaptık.
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın tahliye edilmeleri üzerine IPI Basın Özgürlüğü Danışmanı avukat Steven Ellis ile birlikte Silivri Cezaevine giderek, tahliyelerde hazır bulunduk.
30 Eylül 2012 tarihinde yapılan AKP Kongresine 6 gazete ve 2 televizyon kanalının alınmaması kararını kınayan bir açıklama yaptık.
Ayrıca, Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Utku Çakırözer’in iktidarın baskıları sonucu Habertürk TV kanalına çıkarılmamasını kınadık.
Konuyla ilgili olarak uluslararası basın kuruluşlarını bilgilendirdik.
Çeşitli konularda, başkanların onayı alınarak yapılan GÖP açıklamaları aşağıdadır:
1. Köşe yazarlarının Dışişleri Bakanının Myanmara’ gitmesini eleştiren yazıları üzerine
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Birileri köşesinde yazıyor. Dışişleri bakanının Myanmar’da ne işi var? Başbakanın hanımının, kızının gidişini anlıyorum da bakan niye gidiyor. Ben buradan o medya patronuna yazıklar olsun diyorum. Bu adamları köşe yazarı olarak nasıl tutuyorsun. Yani bu tür hedefi olmayan, aşkı, heyecanı olmayan insanlardan, eline kalem vermişsin köşe teslim etmişsin ne olur? Bunlar bu millete yabancı, bu milletin tarihine yabancı. Bu milletin derdiyle dertlenen kalemler değil bunlar” dedi.
Bu sözler kabul edilemez.
Başbakan’ın göruş ve fikirlerinden hoşlanmadığı köşe yazarlarını susturmaları için medya patronları üzerinde baskı kurması, basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmaya dönük otoriter bir zihniyeti yansıtmaktadır.
Gazeteciler halkın haber ve bilgi alma hakkına aracılık etmektedir, düşünce ve ifade özgürlüğüne en çok saygı göstermesi gereken kişi Başbakan olmalıdır.
Gazetecilere Özgürlük Platformu olarak Başbakan’ı artık medya patronlarından ellerini çekmeye davet ediyoruz.
Halk nezdinde, medya patronları basın özgürlüğüne sahip çıktıkları sürece güvenilir ve itibarlıdırlar. Onları demokrasinin vazgeçilmez şartı basın ve fikir özgürlüğünü savunma konusunda dirençli olmaya çağırıyoruz.
Gazetecilere Özgürlük Platformu
13.08.2012
2. Balıkesir’de yerel Ayna gazetesinin imtiyaz sahibinin saldırıya uğraması üzerine
Bir süre önce Balıkesir’de Ayna Gazetesi imtiyaz sahibi Semih Bolluk, sokak ortasında saldırıya uğradı, kendisi ile görüşmemizde bu saldırının gazetesinin yayın politikasına tepki olduğunu ifade etti. Ardından Bolu’da Bolugündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Süha Alparslan ve Yazı İşleri Müdürü Ayşegül Topçu gazetelerinde çıkan bir baz istasyonu haberi nedeniyle darp edildiler.
Yerel basına artan saldırıların kaynağındaki tahammülsüzlükte Sayın Başbakan’ın artık süreklilik arz eden basın özgürlüğü karşıtı söylem ve demeçlerinin payı olduğunu düşünüyoruz.
Gazetecilere Özgürlük Platformu olarak Başbakana çağrıda bulunuyoruz: Herkes için yaşamsal önemi olan ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün ve haber alma özgürlüğünün daha fazla hırpalanmasına engel olunuz.
Gazetecilere Özgürlük Platformu
13.08.2012
3. KCK Basın Davasının ilk duruşmasında yapılan açıklama
Türkiye çapında 90’dan fazla basın meslek kuruluşunun, basının ve tutuklu gazetecilerin özgürlüğünü savunmak amacıyla bir araya gelerek oluşturdukları Gazetecilere Özgürlük Platformu’nu temsilen buradayız.
Geçen 20 Aralık’ta KCK operasyonları serisi kapsamında toplu halde gözaltına alındıktan sonra 36’sı tutuklanan toplam 44 gazeteciye karşı açılan davanın ilk duruşmasını izlemek ve kamuoyunun dikkatini bu davaya çekmek için geldik.
Özgür Gündem gazetesi, Dicle Haber Ajansı, Demokratik Modernite dergisi, Etik Ajans ve Fırat dağıtım mensubu olan bu basın mensupları “terörist” oldukları iddiasıyla tutuklandılar ve haklarında aynı suçlamayla dava açıldı.
“Terörist örgüte üye olmak” ya da “terörist olmak”… Bunlar çok ağır suçlamalardır. Ve ne yazıktır ki ülkemizde iktidarın hoşlanmadığı gazetecileri ve medya organlarını susturmak istediğinde başvurduğu sıradan ithamlara dönüşmüşlerdir.
Ancak davanın iddianamesine baktığımızda sanıkların terörist olarak suçlanmasına dayanak diye gösterilen delillerin sanık gazeteciler tarafından yazılmış haberlerden başka bir şey olmadığını görüyoruz.
Bu davada gazetecilik faaliyeti yargılanıyor.
Bu davada muktedirlerin hoşuna gitmeyen bir habercilik faaliyeti, provokasyon, propaganda, itibarsızlaştırma, örgüt çıkarlarına hizmet etme gibi hukuk dışı kavramlarla kriminalize ediliyor.
Gazetecilere Özgürlük Platformu
10.09.2012
4. OdaTV davası duruşmasında yapılan açıklama
Bugün Türkiye’de sadece gazeteciler değil gazetecilik mesleği de zincire vurulmuştur.
İki yılı aşkın bir süreden beri devam eden Odatv davası, gazetecileri teröristlikle suçlamakla birlikte, bu ağır iddiaya dayanak sağlayacak en ufak bir kanıt bile ortaya koyamadı.
Buna karşılık, sanıkların mahkeme heyetine sundukları ve iddiaları çürüten her kanıt görmezden gelindi.
Son olarak, mahkeme heyetinin belirlediği bilirkişinin, bilgisayarlarda virüse rastlandığını belirten raporu da ciddiye alınmadı.
Biz gazeteciler olarak, bu davanın Türkiye’de basının susturulma sürecinin bir adımı olduğunu biliyoruz.
Biz gazeteciler olarak meslektaşlarımızın demir parmaklıklar arkasında, hücrelerde tutulmalarının amacının bütün gazetecilere gözdağı vermek olduğunu da biliyoruz.
Ama bu böyle devam edemez.
Basın özgürlüğü, demokratik toplumların nefes borusudur.
Gazetecilerin hapiste, gazeteciliğin iktidarın ipoteği altında bulunduğu bir ülkede toplum, gerçekleri öğrenme hakkı ve karar verme özgürlüğünü teslim etmiş demektir.
Bunun anlamı toplumun ruhunu güce teslim etmesidir.
Türkiye’de, eğitimden sağlığa, güvenlikten çevreye hiç bir konuda halkın ne düşündüğünü ve istediğini dikkate almadan, iktidarın istediğini yapar hale gelebilmesi, basın özgürlüğünün ağır biçimde ihlalinin sonucudur.
Ülkemizin önde gelen bütün meslek örgütlerinin oluşturduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu, mesleğimiz üzerindeki bu ipotek kalkana kadar mücadelede kararlıdır.
Cezaevlerindeki gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır.
Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünü güvence altına alan yasal değişiklikler, artık daha fazla vakit kaybedilmeden gerçekleşmelidir.
Türkiye, sadece gazeteciler değil, gazetecilik mesleği zincire vurulmuş, demokrasisinin nefes borusu tıkanmış ülke olmaktan kurtulmalıdır.
Bu hepimizin çağrısı, halkımızın acil ihtiyacıdır.
Gazetecilere Özgürlük Platformu
14.09.2012
5. Adalet ve Kalkınma Partisinin 30 Eylül tarihinde yapılan kongresine bazı gazete ve televizyon kanallarının alınmaması üzerine
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yarın başlayacak büyük kongresine bazı basın organlarına mensup muhabir ve yazarların alınmasına izin verilmediği haberi basın özgürlüğü açısından son derece kaygı vericidir.
Ülkeyi yöneten iktidar partisinin bu tarihi olayını yerinde izleyip okur ve izleyicilere iletmek haber medyalarının temel görevidir.
Daha önce başka kurumlar çerçevesinde protesto ettiğimiz akreditasyon sınırlamasının şimdi de varlığını demokrasiye borçlu olan bir siyasi parti tarafından uygulanmaya konması fevkalade üzücüdür.
Kongreye girecek gazeteciler açısından da şaibe uyandıracak bu yanlış kararın derhal düzeltilmesi için gereken adımların atılacağına inanmak istiyoruz.
Gazetecilere Özgürlük Platformu