Ajans Bizim – Gazeteciler Cemiyeti’nin Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi Projesi kapsamında hazırlanan Mesleki Memnuniyet Araştırması sonuçları açıklandı.
Gazetecilerin mesleki konularda karamsarlığı artıyor, gelecek kaygısı taşıyorlar, mesleğin giderek değersizliğini düşünüyorlar ancak toplum yararına bir iş yapmak onları mutlu ediyor.
Gazeteciler Cemiyeti’nin Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi Projesi kapsamında hazırlanan Mesleki Memnuniyet Araştırması sonuçları açıklandı.
Araştırmanın temelini oluşturan mesleki değerlendirme anketi, 12 Kasım- 26 Aralık 2022 tarihleri arasında internet üzerinden yürütüldü. Ankete Türkiye çapında 53 ilden, ulusal ve yerel medyadan, farklı mecralardan ve çeşitli görev alanlarından toplam 331 gazeteci katıldı.
Araştırmaya katılan gazetecilerin üçte ikisi (yüzde 66,5) erkek, üçte biri (yüzde 32,3) kadın. Cinsiyetini belirtmeyenlerin oranı ise binde 6 oldu.
Yaşa göre dağılıma bakıldığında ise 25-34 yaş aralığı yüzde 38,4 ile en büyük grubu oluşturdu. Bunu sırasıyla 45-54 yaş (yüzde 22,7), 35-44 yaş (yüzde 21,1), 55-64 yaş (yüzde 8,5) ve 18-24 yaş (yüzde 6,6) grubu izledi. Gazeteciler arasında en az görülen yaş grubu ise 65 ve üzeri (yüzde 2,7) yaş aralığı oldu.
Buna göre, gazetecilik alanında 25-44 yaş arasında ciddi bir yığılma olduğu (yüzde 59,5), gazetecilerin yarısından daha fazlasının bu aralıkta bulunduğu sonucuna varılabilir. Yaklaşık üçte birinin (yüzde 31,2) ise 45- 64 yaş aralığında olduğunu söylemek olası.
Dikkat çeken bir durum da tüm yaş gruplarında erkeklerin kadınlardan daha fazla olması ve yaş arttıkça kadın gazeteci oranının daha da azalıyor olması. Bu durum, kadınların ilerleyen yaşlara kadar meslekte kalabilmesinin erkeklere göre daha zor olduğunun bir göstergesi olarak okunabilir. Bu durumun tek istisnası 18-24 yaş arası. Bu grupta kadınlar erkeklerden daha fazla.
Gazetecilerin çoğu üniversite mezunu
Gazeteciler arasında üniversite derecesine sahip olanların baskın olduğu görülüyor. Üniversite mezunu olanların oranı yüzde 70,4, lise mezunu olanların oranı yüzde 12,1, lisansüstü öğrenime sahip olanların oranı ise yüzde 16,9 oldu. Buradan hareketle, üniversite ve üstü dereceye sahip olanların gazetecilik alanının yüzde 87,3’ünü oluşturduğu tespit edilmektedir.
Kadın gazetecilerde üniversiteli oranı daha yüksek
Cinsiyete göre öğrenim durumları incelendiğinde ise kadın gazetecilerin erkeklere göre daha yüksek bir öğrenim derecesine sahip olduğu görülüyor. Kadın gazetecilerde üniversite mezuniyet oranı yüzde 74,8 iken erkek gazetecilerde bu oran yüzde 68,6.Benzer şekilde kadın gazetecilerin yüzde 19,6’sı lisansüstü öğrenim düzeyine sahipken, erkek gazetecilerin yüzde 15,5’i lisansüstü dereceye sahip.
İlkokul ve ortaokul mezuniyeti çoğunlukla erkek gazetecilerde görülürken, bu gazetecilerin yüzde 15’i lise mezunu. Kadınlarda ise bu oran yüzde 5,6.
Genel olarak bakıldığında kadın gazetecilerin yüzde 94,4’ünün, erkeklerin ise yüzde 84,1’inin üniversite ve üzeri öğrenim düzeyine sahip olduğu görülüyor.
Yerel medyanın eğitimsel profili değişiyor
Dikkat çeken bir diğer nokta, ortaokul ve lise mezunu gazetecilerin yerel medyada ağırlıkta olması, üniversite ve lisansüstü öğrenimin ise ulusal medyada çalışan gazetecilerde yoğunlaşmış olması.
Bu yoğunlaşmaya karşın yine de yerel medyada çalışan gazetecilerin yaklaşık dörtte üçü (yüzde 72) üniversite mezunu, yüzde 7’si de lisansüstü öğrenim mezunudur. Bu durumun, yerel medyada çalışan gazetecilerin eğitsel profilinde de bir değişime işaret ediyor.
Katılımcıların yaşadığı iller
Ankete katılan gazetecilerin yaşadıkları iller de önemli bir demografik unsur. Gazeteciler Türkiye çapında 53 il-den ve yurtdışından ankete katılım sağladı. Büyük çoğunluğu ise Ankara (yüzde 37,8), İstanbul (21,5) ve İzmir (yüzde 4,8) oluşturdu. Bu illeri Eskişehir (yüzde 3,3), Van (2,4), Denizli (yüzde 2,1), Diyarbakır (yüzde 1,8), Kocaeli (yüzde 1,8), Antalya (yüzde 1,5), Edirne (yüzde 1,2) ve diğer iller izledi.
Çoğunluk geleneksel medya kuruluşlarında
Gazetecilerin çalıştıkları mecraların dağılımı da önemli bir veri. Buna göre gazetecilerin yarısı (yüzde 50,1) geleneksel gazete ya da televizyonda çalışıyor. Yaklaşık üçte biri (yüzde 34,1) bağımsız internet portallarında, yüzde 8’i bir gazete ya da televizyonun internet portalında, yüzde 6,3’ü ise haber ajanslarında çalışıyor. Yüzde 1,5’lik “diğer” seçeneği ise çoğunlukla kimi kurum ve kuruluşların basın sorumlularından oluştu.
Bulgulara göre, geleneksel medyanın hala en önemli gazetecilik mecralarından olduğu, internetin ise gazetecilik için giderek büyüyen bir alan olduğu görülmekte.
Ulusal medya, bölgesel medya
Söz konusu mecraların kapsamlarına bakıldığında ise gazetecilerin üçte ikisinden fazlasının (yüzde 68,8) ulusal, üçte birinden azının (yüzde 30,4) ise yerel medyada çalıştığı görüldü.
Yerel ve ulusal medyada çalışan gazeteciler cinsiyet dağılımına göre incelendiğinde ise yerel medyada çalışanların yüzde 31’inin kadın, yüzde 68’inin erkek; ulusal medyada çalışan gazetecilerin ise yüzde 32,6’sının kadın, yüzde 66,1’inin ’inin erkek olduğu tespit edildi.
Genel olarak bakıldığında ulusal ve yerel medyada çalışan gazetecilerin cinsiyet dağılımlarının birbirine oldukça yakın oranlarda seyrettiği ve her iki ölçekte de yaklaşık olarak her üç çalışandan ikisinin erkek, birinin ise kadın olduğu ortaya çıktı.
Mesleki deneyim
Gazetecilere dönük bir başka demografik gösterge sektörde çalışma deneyimi. Gazetecilerin dörtte birin-den fazlası (yüzde 26,9) en çok 5 yıllık çalışma deneyimine sahipken diğer dörtte birlik kesim (yüzde 23,3) 25 yıl üzeri deneyime sahip. Yüzde 17,8’i 5-10 yıl arası, yüzde 13,3’ü ise 10-15 yıl arası deneyimli.
Mesleki deneyim açısından değerlendirildiğinde, 1 yıldan daha az ve 5 yıla kadar çalışma deneyimine sahip olanların ağırlığı dikkati çekiyor. Bununla birlikte 10 yılın altında çalışma deneyimi bulunanların yüzde 44,7’lik bir oranı kapladığı görülüyor.
20 yıl ve üzeri deneyime sahip gazetecilerin ise yaklaşık üçte birlik (yüzde 32,1) bir kesimi oluşturuyor. Buradan hareketle bir uçta deneyimli gazetecilerin olduğu, diğer uçta ise oldukça genç gazetecilerin bulunduğu, mesleğin iki ucunda kutuplaşmış bir görünümden söz edilebilir.
Bir diğer nokta mesleki deneyim ve cinsiyet ilişkisi. Yukarıda yaş grupları ve cinsiyet ilişkisi bağlamında değinilen eşitsiz durum mesleki deneyim alanında da izlenebilmekte. Buna göre, mesleğe yeni başlamış 0-1 yıl arası deneyimi olan gazetecilerde kadın (yüzde 68,8) gazeteci oranının erkek (yüzde 31,3) gazetecilerin oldukça üzerinde olduğu, buna karşın mesleki deneyim yılı arttıkça aradaki makasın erkek gazeteciler lehine güçlü biçimde açıldığı görülmekte.
Bu durumun bir yandan evlenme, doğum, çocuk ve yaşlı bakımı gibi nedenlerle kadınların meslekten uzak kalması ve mesleğe tekrar dönebilmelerinin koşullarının oldukça zor olması nedeniyle, diğer yandan ise mesleğin zorlukları ve çalışma koşulları gerekçe gösterilerek kadınların mesleğin dışına itilmesi gibi nedenlerle bağlantısı olduğu söylenebilir.
Gazetecilerin üçte biri Basın Kanunu kapsamında çalışıyor
Çalışma koşullarının temel unsurlarından biri çalışma biçimi. Gazetecilik alanında ücretli çalışma ve serbest gazetecilik formları en yaygın iki çalışma biçimi olarak öne çıkıyor. Gazetecilerin yaklaşık üçte biri (yüzde 32,3) bir medya kuruluşunda 212’li olarak (5953 sayılı Basın-İş Kanunu kapsamında) çalışıyor. Bir medya kuruluşunda 212 dışında istihdam edilen gazetecilerin oranı ise yüzde 20,2.
Bu iki kategori medya alanında ücretli çalışmayı işaret ediyor. Dolayısıyla araştırmaya katılan gazetecilerin yarısından çoğu (yüzde 52,5) ücretli çalışıyor. Gazetecilerin beşte biri (yüzde 20,2) ise serbest (freelance) gazetecilik yapıyor. Bu iki kategoriyi yüzde 8,5 ile kendi haber platformunu yöneten gazeteciler takip ediyor.
Emekli gazetecilerin oranı yüzde 6,6, işsiz olduğunu belirten gazetecilerin oranı ise yüzde 7,9. Bu veri, gazetecilik alanındaki yük-sek işsizliğe işaret etmesi bakımından önem taşıyor.
Gazetecilerin yüzde 53,’5’inin basın kartı yok
Gazeteciler için çalışma koşullarının bir diğer önemli unsuru basın kartı sahipliği. Araştırmaya katılan gazetecilerin yüzde 38,7’si basın kartı sahibi olduğunu, yüzde 53,5’i basın kartının olmadığını belirtti. Yüzde 7,6’lık bir kesim ise basın kartı başvurusunun bekleme sürecinde olduğunu ifade etti.
Basın kartı sahipliği cinsiyete göre incelendiğinde, basın kartı sahibi gazetecilerin yaklaşık dörtte üçünün (yüzde 72,7) erkek, dörtte birinin (yüzde 27,3) kadın olduğu görüldü. Bu veri medyadaki cinsiyet temelli eşitsizliğin tezahürlerinden biri olarak da değerlendirilebilir.
Basın kartı sahipliği, çalışılan kuruluşun kapsamı çerçevesinde incelendiğinde, basın kartı sahibi her üç gazeteciden ikisinin (yüzde 63,3) ulusal medyada, birinin (yüzde 35,2) ise yerel medyada çalıştığı görüldü.
Çalışma koşulları
Gazetecilerin çalışma sürelerinin durumu Türkiye’deki çalışma sürelerinin genel durumu ile paralellik gösteriyor. Türkiye’de hemen her sektörde uzun çalışma süreleri ciddi bir sorun oluşturmakta.
Araştırmanın bulgularına göre her dört gazeteciden yalnızca biri (yüzde 26) yasal çalışma süresi olan günde 8 saat çalışıyor. Gazetecilerin yarıya yakını (yüzde 44,1) ise günlük 9-12 saat arasında görev yapıyor. 13 saat ve üzeri çalıştığını belirtenlerin oranı yüzde 8,8, günde 7 saate kadar çalıştığını belirtenlerin oranı ise yüzde 20,5. Bu verilerden hareketle günde 8 saat ve üzerinde çalışan gazetecilerin oranı yüzde 70,1.
Araştırmaya katılan her üç gazeteciden biri (yüzde 36,9) asgari ücret ve altında ücret alıyor. Gazeteci-lerin dörtte biri (yüzde 25,7) 5.501-8.000 TL, yüzde 16,9’u ise 8.001-10.000 TL aralığında ücrete sahip. 10.001- 15.000 bandında ücrete ulaşanlar ise gazetecilerin yalnızca onda birini (yüzde 10,6) oluşturuyor. 20.000 TL’nin üzerinde ücret alan gazetecilerin oranı oldukça düşük (yüzde 2,1).
Gazetecilerin yüzde 82,2’si aldığı ücretin emeğinin karşılığı olmadığını düşünmek. Yüzde 13,6’sı aldığı ücretin emeğinin karşılığını kısmen sağladığını belirtirken, yalnızca yüzde 4,2’lik kesim aldığı ücretin emeğinin karşılığına denk geldiğini belirtti.
Büyük çoğunluğu işiyle ilgili kaygılı
Araştırmaya katılan gazetecilerin çok büyük bir bölümü (yüzde 87,9) işleriyle ilgili gelecek kaygısı taşıdıklarını, yüzde 11,5’i ise böyle bir kaygı duymadıklarını belirtti.
İşe dönük en çok kaygı duyulan unsur düzenli ya da tatmin edici ücret alamamak. Ankete katılan gazetecilerin yüzde 44,7’si bu kaygısını belirtti. En çok kaygı duyulan ikinci unsur ise mesleği layıkıyla icra edememek.
Gazetecilerin yüzde 29,9’u bu kaygısını ifade etti. Mesleki kaygıların ikinci sırada yer alması, gazetecilerin mesleklerinin mevcut durumuna dair farkındalıklarını gösteren ve bu konuda bir mesleki savunu refleksine sahip olduklarını işaret eden bir bulgu olarak değerlendirilebilir. Sözkonusu kaygıları sırasıyla işyerinin kapanması (yüzde 8,9) ve işten çıkarılma (yüzde 7,2) takip etti.
Araştırmaya katılan gazetecilerin yarıya yakını (yüzde 45,7) iş güvencesini, azımsanmayacak bir bölümü (yüzde 40,4) ise yüksek ücret seçeneğini tercih edeceğini belirtti. Her iki talebin de yukarıda incelenen gelecek kaygısıyla bağlantısı olduğu söylenebilir. Bu kaygı neticesinde ya güçlü bir eğilim olarak iş güvencesinin arandığı ya da kendi kendini güvenceye alma isteği olarak yüksek ücret arayışının öne çıktığı düşünülebilir.
Her iki seçeneğin dışında bir görüş belirtenlerin oranı ise yüzde 13,9’dur. Bu seçeneği işaretleyenler tercihlerini “hem iş güvencesi hem de yüksek ücret”, “özgür çalışma ortamı”, “itibarlı çalışma”, “meslek ilkelerine bağlı tatmin edici çalışma” vb. şeklinde açıkladılar.
İfade özgürlüğü
Araştırmaya katılan gazetecilerin dörtte üçü (yüzde 76,1) mesleğini özgürce yapamadığını çeşitli düzeylerde belirtirken, yüzde 17,2’si bu konuda kararsız olduğunu ifade etti. Mesleğini özgürce yapabildiğini söyleyenlerin oranı ise yalnızca yüzde 6,6.
Mesleğin özgürce yapılamadığına dönük bu değerlendirmeler, ulusal ve yerel medya kapsamında anlamlı bir farklılık. Medyada çalışma pozisyonlarına (muhabir, yönetici vb.), çalışma biçimlerine (212’li, serbest vb.), cinsiyete, yaşa ve çalışma mecrasına (internet portalı, geleneksel gazete ya da televizyon vb.) göre de aynı durum geçerli.
Gazetecilerin çok büyük bir bölümü (yüzde 82,4) güvencesizliğin ifade özgürlüğünü olumsuz etkilediğini dile getirdi. Yüzde 9,4’lük kesim bu konuda kararsız olduğunu belirtirken, yüzde 8,3’ü bu fikre katılmadığını ifade etti.
Sansür-otosansür uygulamaları
Araştırmaya katılan gazetecilerin büyük bölümü (yüzde 61,2) haber faaliyetlerinin sansüre uğradığına kesinlikle katıldığını/katıldığını belirtti.
Araştırmaya katılan gazetecilerin yarısından çoğu (yüzde 55) “haber üretirken içeriğin yayınlanmayacağı veya eleştirileceği kaygısıyla haberden vazgeçtiğim oldu” cümlesine kesinlikle katıldığını/katıldığını belirtti. Yaklaşık dörtte biri (yüzde 27) bu duruma katılmadığını/kesinlikle katılmadığını ifade etti.
Yarıdan fazlası suçlanma kaygısı taşıyor
“Yaptığınız haberler nedeniyle suçlanma ya da yargılanma kaygısını ne sıklıkla yaşıyorsunuz” sorusuna gazetecilerin yarısından fazlası (yüzde 59,3) genellikle/sık sık yaşadığı yanıtını verirken, dörtte biri (yüzde 24,9) kararsız olduğunu bildirdi. Yüzde 15,8’i ise böyle bir kaygıyı yaşamadığını belirtti.
Gazeteciler arasında cinsiyet, yaş, çalışma şekli vb. gibi kategoriler ekseninde bu konuda da anlamlı farklılıklar bulunmuyor, yargılanma kaygısı da ortak eğilimlerden biri olarak ortaya çıkıyor.
Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılanma kaygısına ek olarak, doğrudan tehdit almak da önemli bir bulgu olarak ortaya çıktı. Her beş gazeteciden üçü (yüzde 61) gazetecilik faaliyetlerinden ötürü tehdit aldığını belirtti.
Bir diğer bulgu, gazetecilik faaliyetlerinden ötürü gözaltına alınma ya da yargılanma gibi süreçlerin varlığı oldu. Araştırmaya katılan gazetecilerin üçte biri (yüzde 33,2) gazetecilik faaliyetlerinden ötürü gözaltına alındığını ya da yargılandığını ifade etti.
Cinsiyete dayalı ayrımcılık
Gazetecilik faaliyetini sürdürürken cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını belirten kadın gazetecilerin oranı yüzde 85. Oldukça yüksek olan bu oran Türkiye medya ortamında cinsiyete dayalı ayrımcılığın ne kadar yaygın olduğunu göstermesi bakımından önemli. Bu oran içerisinde kadın gazetecilerin yüzde 42,1’i sözkonusu ayrımcılık pratiklerine ara sıra uğradığını belirtirken, yüzde 29,7’si ise sık sık ayrımcılığa uğradığını ifade etti.
Cinsiyete dayalı ayrımcılık pratikleri kadın gazetecilerin yaş gruplarına, çalışma şekillerine, çalıştıkları kuruluşun mecrasına ve kapsamına göre anlamlı farklılıklar göstermiyor, tüm kadın gazetecileri ortak kesen bir eğilim olarak öne çıkıyor.
Mesleki erozyon
Araştırmaya katılan gazetecilerin oldukça büyük bölümü (yüzde 81,8) “yaptığımız iş herkes tarafından kolaylıkla yapılabilir” ifa-desine katılmıyor. Her on gazeteciden yaklaşık biri (yüzde 9,7) bu konuda kararsızlığını ifade ederken, yalnızca yüzde 8,5’lik bir bölüm bu fikre katıldığını belirtti.
“Yerime rahatlıkla benim yaptığım işi yapabilecek bir başkası bulunabilir” yargısına gazetecilerin yarısından çoğu (yüzde 56,5) itiraz ediyor. Bu konuda kararsız olduğunu belirtenlerin oranı beşte birden fazlayken (yüzde 22,4), bu fikre katıldığını ifade edenler gazetecilerin beşte birini (yüzde 21,2) oluşturuyor. Özellikle kararsızların ve bu yargıya katıldığını belirtenlerin oranlarındaki yükseklik, mesleğin yaşamakta olduğu erozyon ve bunun gazeteciler nezdindeki yansımaları konusunda önemli ipuçları sunmakta.
Gazetecilik toplum yararına yapılır
Araştırmaya katılan gazetecilerin büyük bölümü (yüzde 77,3) gazetecilik yaparak topluma bir fayda sağladığını düşünüyor. Her on gazeteciden yaklaşık biri (yüzde 11,8) bu konuda kararsızlığını ifade ederken, toplumsal bir fayda sağlamadığını düşünen gazetecilerin oranı da onda birdir (yüzde 10,9). Bu sonuçlar, cinsiyet, yaş, çalışma şekli, mesleki deneyim, pozisyon, çalışılan medyanın mecrası ve kapsamına göre anlamlı farklılıklar göstermiyor.
Karamsarlık oranı artıyor
Gazetecilerin yaklaşık beşte üçü (yüzde 59,6) mesleğin kendilerini olumlu şekilde ilerlettiğini düşünüyor. Yüzde 14,5’i bu konuda olumsuz görüş bildirirken, her dört gazeteciden biri (yüzde 26) kararsız olduğunu ifade etti. Kararsız gazetecilerin oranındaki yükseklik dikkat çekici.
Bu sonuçlara paralel bir başka bulgu, mesleğin gazetecilerin toplumdaki saygınlığını arttırıp arttırmadığı. Araştırmaya katılan gazetecilerin yalnızca üçte biri (yüzde 32,5) bu konuda olumlu görüş bildirdi. Yüzde 38,6’sı bu fikre katılmadığını vurgularken, dörtte birden fazlası (yüzde 28,9) kararsız olduğunu ifade etti.
Bu sonuçlara paralel bir başka bulgu, mesleğin gazetecilerin toplumdaki saygınlığını arttırıp arttırmadığı oldu. Araştırmaya katılan gazetecilerin yalnızca üçte biri (yüzde 32,5) bu konuda olumlu görüş bildirdi. Yüzde 38,6’sı bu fikre katılmadığını vurgularken, dörtte birden fazlası (yüzde 28,9) kararsız olduğunu ifade etti.
Araştırmaya katılan gazetecilerin üçte ikisi (yüzde 66,8) mesleğini eskiden daha çok sevdiğini dile getirdi. Bu oldukça dikkat çeken ve üzerinde düşünülmesi gereken bir orandır. Sözkonusu yargıya itiraz edenlerin oranı yüzde 16,3 iken, yüzde 16,9’luk kesim ise kararsız olduğunu ifade etti. Bu durum, gazetecilerin mesleklerinin mevcut durumuna dair sahip oldukları göreli memnuniyetsizliği ve mesleğin gidişatı konusundaki olumsuz imgeyi gösteren önemli bir işaret.
Araştırmaya katılan gazetecilerin beşte üçü (yüzde 61,9) gazeteci olmanın kendilerini mutlu ettiğini belirtti. Dörtte biri (yüzde 23,9) bu konuda kararsızlığını ifade ederken, onda birlik (yüzde 14,2) kesim ise meslekten mutlu olmadığını vurguladı. Kararsızların oranının yüksekliği ise yine ayrıca düşündürücü.
Mesleki dayanışma
Mesleğe dönük bir diğer bulgu, gazetecilerin meslektaşlar arası dayanışmaya dönük değerlendirmeleri oldu. Her beş gazeteciden yaklaşık üçü (yüzde 58,2) meslektaşlar arasında güçlü bir dayanışmanın bulunmadığını dile getirdi. Dörtte birinden fazlası (yüzde 27,6) kararsız olduğunu belirtirken, meslektaşlar arasında güçlü bir dayanışma olduğunu düşünen gazetecilerin oranı yalnızca 14,2’dir.
Meslek değersizleşiyor
Araştırmaya katılan gazetecilerin çok büyük bir bölümü (yüzde 81,9) gazeteci olmanın giderek değersizleştiğini düşünüyor. Bu sonuç cinsiyete, yaşa, mesleki deneyime, pozisyona, çalışma şekline, çalışılan kurumun mecrasına ve kapsamına göre anlamlı bir farklılık taşımıyor.
Gazeteciler, bu derin değersizleşme düşüncelerine karşın yine de gazeteciliğin toplumda anlamlı bir değişim yaratabileceğine inanıyor. Gazetecilerin yüzde 72,8’i bu konuda olumlu görüş bildirmedi. Kararsızların oranı yüzde 19,3 iken bu düşünceye katılmadığını belirtenlerin oranı ise yüzde 8.