Mart ayından beri korona virüs salgını nedeniyle olağanüstü günler yaşıyoruz. Salgınla ilgili güvenilir bilgi çok az. TV ekranlarında birbiriyle çelişen uzman görüşleri nedeniyle doğru bilgiye ulaşmak neredeyse olanaksız. Kişisel görüşüm; izolasyondan başka çaremiz yok! Evde kal çağrısına uyarak zorunlu olmadıkça dışarı adım atmayacağız!
“Evde kal, hayat eve sığar” demek çok kolay ama hayatın eve sığmasının koşulları var. Salgın başladığından beri ama doğru ama yanlış ya da eksik, devletin yapması gerekenleri tartıştık durduk. TV ekranları yetkili yetkisiz, bilgili bilgisiz aynı suretlerle açılıyor, aynı suretlerle kapanıyor. Dizi setleri Sinema Televizyon Sendikası’nın “Setleri durdurun” çağrısının toplumda karşılık bulmasıyla durduruldu, kamera önünde yüzlerce, kamera arkasında ise binlerce emekçinin yaşamının riske atılmasının önüne geçildi. Tabii bu kadar çok sayıda çalışanın ve ailelerinin nasıl geçinecekleri, ayrıca işlenmesi gereken çok derin bir konu.
Halk yıllar öncesinin TV dizilerini, sinema filmlerini tekrar tekrar izleyip duruyor. Zamanında TV izleyicisini ekrana kilitleyen yerli diziler, çaresiz kalan insanlara bir nebze çare oluyor. Bugün yaşını başını almış oyuncuların gençlikleri, hatta çocuklukları dolduruyor evleri.
Hijyen önlemlerinin de çok büyük etkisi olduğunu sanıyorum, gazete okuyucusu artık gazete almıyor. Bayide, markette satılan gazetenin karşısında virüs taşıyan birinin öksürmediğinden, hapşırmadığından kim emin olabilir? Gazeteyi ambalajlı bir ürüne yaptığınız gibi sabunlu suyla, kolonyayla da silip dezenfekte edemezsiniz. Almamayı, haberleri internetten takip etmeyi tercih ediyor gazete okuru.
Gazeteyi eline alıp sayfalarını karıştırmayı, o mürekkep kokusunu almayı özleyen bir kitle var. İlle de o gazete sayfasında görecek haberi. Hangi haber manşete çekilmiş, hangi habere daha fazla önem verilmiş sayfa olarak görmek istiyor, şöyle bir katlayıp, müptelası olduğu köşe yazarının yazısını sindire sindire okumak istiyor. Sütun sütun görecek o sayfaları, yoksa tatmin olmuyor.
Gazete arşivleri
Uzun yıllardır en çok hissettiğim eksiklerden biridir gazete arşivleri. Eskiden belgesel çalışmaları için fotoğraf makinemizi alır, girerdik Milli Kütüphane’nin depolarına. Kırk yıllık, elli yıllık, altmış yıllık gazete ciltlerini tozlu raflardan alır, loş koridorlarda fotoğraflardık. Araştırmacı arkadaşlarımız beyaz eldivenleriyle sayfa sayfa, sütun sütun gözden geçirirler, aradıklarını bulduklarında çekerdik fotoğraflarını. Çok zor, pek de sağlıklı olduğunu söyleyemeyeceğim soğuk ve havasız bir oramda yapılırdı bu çalışmalar. Günlerce, haftalarca sürer, tekrar tekrar girilirdi o depolara.
Teknoloji gelişti, internet yıllar önce cebimize kadar girdi. Araştırdığımız konuların oldukça önemli bir kısmını artık internette bulabiliyoruz. Stok fotoğraf ve video siteleri sayesinde hemen hemen aradığımız bütün görsellere ulaşabiliyoruz. Okurlara, araştırmacılara, belgeselcilere arşivlerini Milliyet gazetesi hariç hiçbir gazete açmadı! Bir tek Milliyet’in arşivine internet üzerinden ulaşılabiliyor. Özellikle evde kal çağrılarına uymak zorunda olduğumuz bu dönemde, hepimiz için çok büyük bir eksiklik bu. Bir yandan RTÜK tarafından izlediğimiz TV kanallarına uygulanan haksız cezalara “halkın haber alma hakkına engel olamazsınız” diye karşı çıkarken, gazetelerin haber alma hakkımıza ambargo koymasıdır bu. Gazetelerin arşivleri mutlaka kullanıma açılmalıdır. İnternet sayfalarına alınan reklamların gelirleri, gazetelerin ayakta kalmasını sağlar.
Zor günlerde dayanışma örnekleri
Hiç yaşamadığımız, hiç alışık olmadığımız, asla alışamayacağımız günlerden geçiyoruz. Özellikle 20 yaş altında ve 65 yaş üstünde olanlar için sokağa çıkma yasağı kolay kabul edilebilir bir durum değil! Üretmeye alışmış insanların psikolojilerinin, ne zaman sona ereceği belli olmayan bu yasak nedeniyle olumsuz etkilenmemesi olası değil! Bu zor dönemde takdire değer birkaç dayanışma örneğinden söz etmek istiyorum.
Usta tiyatrocu Genco Erkal önce “Karantina günlerine Dostlar Tiyatrosunun armağanı” mesajıyla Marx’ın Dönüşü oyununu, sonra da 2007 yılında sahnelenen Sivas 93 belgesel oyunun videosunu paylaştı.
Piyanist Gülsin Onay her pazar saat 21.00’de eş zamanlı olarak YouTube, Facebook, Twitter ve Instagram’daki hesaplarından canlı konserler vereceğini duyurdu.
Moğollar’dan Taner Öngür, gitarının eşliğinde muhteşem bestelerini seslendiriyor, paylaşıyor, moral oluyor hepimize.
Yönetmen Bahriye Kabadayı Dal, hikâyesi kadar muhteşem Devrimci Gençlik Köprüsü belgeselini paylaştı.
Berlin Filarmoni Orkestrası virüs salgını nedeniyle iptal ettiği konserlerini, otuz gün boyunca internet üzerinden ücretsiz yayınlayacağını açıkladı.
Birçok kitap, yine salgın nedeniyle okurların yararlanması için internet ortamında ücretsiz sunuldu.
Bize insan olduğumuzu hatırlatan bunca güzel paylaşımdan sonra, paylaşmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu hatırladıktan sonra, gazetelerden arşivlerini kullanıma açmalarını beklemek çok mu fazla?