DÜNE BAKMA DURAĞI
Genç bir adam vardı Balyan’da. Aklında binbir soru…
İstese kurulu düzende ayağı takılmadan yürüyebilecek o adam Balyan Pastanesi’nde cevaplar arıyordu sorularına. Yıl 1955 filandı Baylan’a adım attığında Asaf Çiyiltepe.
Kimler yoktu ki Balyan’da? Şairler, yazarlar, düşünürler, tiyatrocular…
Ses Tiyatrosu’ndaydı Asaf o vakitler; sonra Arena Tiyatrosu… “Star”ı olmayan tiyatroydu Arena. Koskoca bir yıl arkadaşlarıyla uğraşıp didinmişti Çiyiltepe. Yeni şeyler söylüyordu. “Tiyatromuz bir eğlendirme, yemekten sonra geviş getirme aracı değildir ve olmayacaktır” diyordu.
Ama Darülbedayi’den beri tiyatro “eğlendirmek” için vardı.”Hayır” diyordu Asaf Çiyiltepe, “Günün birinde bizi o yola zorlayacak etkenler çıkarsa, o türde eserlere boyun eğmektense belki de geçici olarak seyircilerimizden izin isteyeceğiz”.
Dediğini yaptı Asaf Çiyiltepe, İstanbul’dan, Arena izleyicisinden izin isteyip Ankara’ya göçtü. Daha doğrusu insanını, sokağını tanıdığı doğduğu kente döndü.
Ankara’da özel bir tiyatro kurdu arkadaşlarıyla…
AST doğuyor
Adı Ankara Sanat Tiyatrosu’ydu; biz ona hep AST dedik…
“Ülkemize girmemiş, sokulmamış, varlığı duyurulmamış” bir tiyatro anlayışıyla tanıştıracaklardı AST oyuncuları izleyicileri. Öyle de yaptılar.
Tam da yıl biterken açtı perdesini AST.
Tıklım tıklım değildi salon. Godot’yu Beklerken’i oynamıştı AST oyuncuları. Oyuncular kadar ya var ya yoktu izleyenler.
Çiyiltepe espri yaptı; “Hiç yoktan bizi yuhlayamazsınız baksanıza sayıca biz daha çokuz…”
Yıl 1963’tü. 57 yıl önce 6 Aralık’tı günlerden…
57 yıl sonra 6 Aralık’ta tam da doğum gününde tarihi sahnesini kapatmak zorunda kaldı AST. O ilk oyunda;
“Boş konuşmalarla zamanımızı harcamayalım! Fırsat varken bir şeyler yapalım! Her gün birilerinin bize ihtiyacı olmuyor.” dedi sahnede Vladimir. 57 yıl önce bir Aralık ayından bugüne seslenir gibi…
Godot’yu Beklemeyelim. Godot biziz…