Son günlerin konusu, İyi Parti’nin kendi adayları ile seçime katılma kararı…
Net konuşmadıkları için gerekçelerini tam bilmiyoruz. O zaman akıl yürütelim.
Bir parti baştan kaybedeceğini bile bile herhangi bir yarışa girer mi?
Girmeyeceğine göre önce ters tarafından bakalım…
Aynen 2019’da olduğu gibi ittifak içinde yer alsalar, kazanmak garanti mi?
Hayır, büyük ihtimalle kaybetmek garanti!
Neden?
Kılıçdaroğlu’nun başında olduğu CHP kendi seçmenini bir önceki seçimde olduğu gibi sandığa rahat götüremeyecek. En az yüzde 20 fire verecek. O fire de önceki seçimde az farkla kazanılmış İstanbul, Ankara, Antalya, Eskişehir ve birçok ili kaybettirecek…
Şimdi Meral Akşener’in siyasetçi olarak açık açık söyleyemediği sözü ben dile getireyim. Diyor ki; “Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte kaybedeceğime tek başıma kaybedeyim, kendi seçmenimi dört sene sonraki genel seçime hazırlayayım.”
İyi Parti’nin de resmi görüşü haline gelen bu karar değişebilir mi?
Değişebilir ama şarta bağlı…
CHP önce mıntıka temizliği ile Kılıçdaroğlu’nun jübilesini yapacak, küskün seçmenini sahaya çekecek, sonra da ittifak arayışına girecek. Bu olmadan bütün çapalar nafiledir.
Peki CHP yönetimi buna kulak veriyor mu?
Vermedikleri gibi yeni senaryoların peşindeler…
Özgür Özel Başkan Adayı oluyor. Adaylığını parti merkezinde açıklıyor ve partideki grup başkanlığı görevinin de devam edeceğini belirtiyor. Ve buna da kimse itiraz etmiyor…
Oysa iktidar partisinde aynı durumu gördüklerinde eleştirenler de kendileri değil mi?
Güya bu şekilde demokrat başkan (!) Kılıçdaroğlu’nun yeniden doğuşu sağlanacak. Parti içi demokrasinin olmadığı yerde mevcut başkan dışında bir kişinin kazanma şansı olabilir mi?
Türkiye’de siyasi partilerin çoğunda parti içi demokrasi olduğu söylenemez. Ancak kendisini diğerlerinden ayırmak isteyen CHP’nin de bu gayretleri boşunadır. Zira parti genel merkez yönetiminin çizgisinden çıkan il veya ilçe örgütlerinin kolayca görevden alındığı bir düzende demokrasiye atıf yapmak bu gerçeği değiştirmez. Bunun için de Kılıçdaroğlu’nun bunca hatasına rağmen rahatça seçilmesi güçlü ihtimaldir.
Peki, Özgür Özel bu seçimden galibiyetle çıkamayacağını bilmiyor mu?
Elbette biliyor. Ancak Muharrem İnce gibi partinin kuvvetli figürü haline gelmeye ve olası görev devri aşaması için ön sıralarda yer kapmaya çalışıyor.
İzmir ve Konya İl Kongrelerindeki arbedeler (diğer illerden de benzer haberler var) çıkar gruplarının parti içinde nasıl organize olduklarını gösteriyor. Adamlar güya ‘dava arkadaşı’ saydıkları kişilere karşı bile acımasız davranabiliyorlar. Dolayısıyla görülüyor ki; bunların memleket meselesi ile en küçük ilgileri yoktur. Sahip çıkamadıkları sandıklar yerine kendi çıkarlarına nasıl sahip çıktıklarını gösteriyorlar. Kılıçdaroğlu kalmalı ki bu kişiler de işlerini rahat yürütebilsinler. Hepsi bunun için!
Zaten başkanın tarifini parti içinden bununla uyumlu şekilde yapmışlar; “güç ve otorite karşısında boyun eğmeye alışmış, ezik bir bürokrat” değerlendirmesiyle…
Kılıçdaroğlu ise İstanbul adayını tarif etmiş; “Çıtayı yükseğe taşıyacak aday” diye…
Peki öncelikle partinin başına böyle bir aday gerekmiyor mu?
Yukarda ismi geçen 2 aday da son milletvekili seçiminde; Çankaya 4. sıradaki CHP adayını son dakikada görmüşler.
Peki o zaman bu partiyi kim yönetiyor?
Eğer otomatik pilota bağladıysanız sizlere neden ihtiyaç duyulsun ki…