Safa Tekeli / Ajans Bizim – Atatürk’ün, “Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz” dediği Hatay’ın Türk topraklarına katıldığına ilişkin “Türkiye ile Suriye arasındaki toprak sorunlarının nihai çözümüne ilişkin anlaşma”, 23 Haziran 1939’da imzalandı.
Atatürk’ün, “Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz” dediği Hatay’ın Türk topraklarına katıldığına ilişkin “Türkiye ile Suriye arasındaki toprak sorunlarının nihai çözümüne ilişkin anlaşma”, 84 yıl önce 23 Haziran 1939’da imzalandı.
Hatay, 14 Ekim 1918’de Fransız işgaline uğradı. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra Mîsâk-ı Millî sınırları dışında kalan Hatay’ın Türk topraklarına katılması amacıyla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, daha Cumhuriyet ilan edilmeden mesajını vermişti. Atatürk, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan” olarak 14 Ocak-26 Şubat 1923 tarihlerinde, 36 gün süren Batı Anadolu gezisinden hemen 15 gün sonra, güney illerini kapsayan ikinci büyük gezisine çıkacaktı.
Atatürk’ün Hatay mücadelesi
Mustafa Kemal’i gezisini başlatacağı Adana’ya götürecek tren, Ankara’dan 13 Mart 1923’te gece yarısı hareket edecektir. Geziyi Yeni Gün gazetesi adına izleyecek İsmail Habib’e (Sevük), Başyaver Salih (Bozok) tarafından “Gazi Hazretlerinin iradeleri mucibince” bu geziye sadece kendisinin kabul edileceği bildirilir.
Atatürk, İzmir’e yaptığı gezide olduğu gibi bu gezisinde de halkın içinde, ileride yapacaklarını anlatır; onların dertlerini dinler ve Hatay’ın Türkiye sınırları dışında kalamayacağının işaretini verir. 15 Mart’ta Adana’ya gelindiğinde, İsmail Habib’in deyişiyle “Sağ tarafta matem timsalleri gibi serapa siyahlara bürünmüş bir sıra hanımın” arasından, Antakya ve İskenderun’dan geldiklerini gösteren iki pankart taşıyan dört kadın kafilenin önüne çıkar. Ve bu kadınların önünde duran Antakyalı kız, “ruhtan gelen ruha giden” bir nutuk söyler. İsmail Habib, Hâkimiyeti Milliye’de 6 Nisan 1923’te çıkan yazısında, o duygulu anları şöyle yansıtır: “Bu sanki kelime şekline girmiş bir feryat, söz şekline girmiş bir hıçkırıktı. Söyleyen değil, inleyen o esmer kız, sanki vatandan ayrı kalan o beldelerin tekellüme gelmiş bir ruhu, o beldelerin ağlayan ve ağlatan bir maneviyatıydı. Paşa’nın gözü nemli, diğer bütün gözler ise hıçkırarak söyleyen kızın kirpiklerinden yuvarlanan katreler gibi, diğer bütün gözler, kadınile, erkeğile, ihtiyarile, gencile, zabitile, sivilile, hep ağlıyor, hep ağlıyordu. Bu inleyen kıza Paşa’nın verdiği cevabı artık bütün cihan öğrendi: Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz.”
Yıllar sonra yine
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini ateşlediği Samsun’dan 19 yıl sonra ise son kez izlediği 19 Mayıs törenlerinden sonra, Hatay’ın kurtuluş mücadelesinin kazanılması amacıyla hasta haliyle Mersin’e hareket edecekti. Hatay’da yapılacak seçimler öncesinde Fransızlara karşı güçlü bir mesaj vermeyi amaçlayan Atatürk’ün hastalığı bu gezide hızla ilerleyecekti.
Cumhurbaşkanı Atatürk, 19 Mayıs 1919’un 19’uncu yıldönümünde, “Gençlik Bayramı”nı Ankara Stadyumu’nda, konuğu Yugoslavya Harbiye ve Bahriye Bakanı General Ljubomir Mariç ile izledikten sonra Mersin’e doğru yola çıkacaktı. Atatürk, hareketinden önce Ankara Garı’nda, Başbakan Celâl Bayar ve Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ile görüşecekti.
Hatay’da fesat devam ediyor
20 Mayıs 1938 tarihli Tan gazetesinin birinci sayfasında, “Ankara 19, Başmuharririmizden telefonla” mahreciyle yer alan başyazısında Ahmet Emin Yalman, şunları bildiriyordu: “Bu akşam Atatürk bir seyahate çıktılar. Seyahatlerinin hedefi Mersin’dir. Beyrut’ta ve Hatay’da fesat çevirmeye çalışan düşkün ruhlu insanların, bu haber karşısında dilleri tutulacaktır. Çıkardıkları yalanlara bundan fiili bir cevap olamaz. Atatürk hareketinden evvel stadyuma geldiler ve milletin bayramına iştirak ettiler. Burasını dolduran 50 binden fazla vatandaşın alkışları dakikalarca bu geniş sahayı çınlattı. Milletin coşkunluğu defalarla tazelendi. Atatürk doğruca istasyona gitmek üzere sahadan ayrılırlarken aynı sevgi ve alkışlar kendisini uğurladı.”
Aynı gazetede, Milletler Cemiyeti’ne ve Fransa’ya bir nota verildiği haberi de yer alıyordu. “Hatay’da Yolsuz Hareketler ve Fesat Devam Ediyor” başlıklı haberde; “Suriye’den birçok Ermeni’nin masrafları ödenerek, para da verilerek Hatay’a gönderilmelerine devam edildiği” belirtiliyordu. Bu hareketlerin nedeni 15 Temmuz 1938’de Hatay’da yapılacak seçimlerdi.
Yine bir 19 Mayıs günü
İşte Atatürk de bu “fesat ve yolsuz hareketlere” engel olunmasını sağlamak amacıyla yine bir 19 Mayıs günü Hatay davası için yollara düşüyordu. 20 Mayıs günü Mersin’e ulaşan Atatürk, uyarı niteliğindeki görkemli askerî geçit törenini izliyordu. 24 Mayıs’a kadar süren bu geziden sonra Atatürk’ün hastalığı hızla ilerliyordu. Ancak, bu gezinin etkileri büyük olacaktı. Hatay’da 15 Temmuz’da başlatılan seçimler, ağustos sonunda tamamlanıyor ve 2 Eylül’de bağımsız Hatay Devletinin Millet Meclisi, ilk toplantısında Tayfur Sökmen’i Devlet Başkanı seçiyordu.
Hatay Türk ili oluyor
Atatürk’ün talimatıyla başlatılan çalışmalar sonucunda, Milletler Cemiyeti, 27 Ocak 1937’de “Sancak statüsü” kapsamında Hatay’ın bağımsızlığını kabul etmişti. Bu karar, 29 Mayıs 1937’de Milletler Cemiyeti Konseyi’nde de Hatay Anayasası ile beraber onaylandı ve bağımsızlık rejimi 29 Kasım 1937’de yürürlüğe girdi. 2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Devletinin Millet Meclisi, ilk toplantısını yaptı ve Tayfur Sökmen Devlet Başkanı seçildi.
Türkiye adına Dışişleri Bakanı Şükrü Saracoğlu’nun, Fransa adına Ankara Büyükelçisi Massigli’nin imzaladığı Hatay’ın Türkiye’ye katılmasına ilişkin 23 Haziran 1939 tarihli anlaşmayla, Hatay’ın Türkiye ile sınırının kaldırılmasına, Fransız birliklerinin Hatay’ı terk etmelerine, Hatay halkının Türk vatandaşı olmasına karar verildi. Hatay Meclisi de 29 Haziran 1939’da toplanarak, Türkiye’ye katılma kararı aldı. 7 Temmuz 1939 tarihli kanunla Hatay ili kuruldu. 23 Temmuz 1939’da Hatay’da törenle Türk Bayrağı çekildi.