DÜNE BAKMA DURAĞI
Ankara Yeni Sinema’da bir heyecan bir heyecan. Gencecik, dal gibi bir genç kadın şarkı söyleyecek; Gazi Mustafa Kemal Atatürk de dinleyecek onu. Tarih 6 Mart 1938. Atatürk henüz ayakta ve Ankara’da. Hâlâ hayat dolu. Afet İnan’ın babası öve öve bitiremeyince merak edip İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda sofrada dinlemiş ilk kez genç sanatçıyı Atatürk. Dinleyince de sesine, Türk Musikisi’ni icrasına hayran olmuş. “Hemen Selahattin (Pınar) ve Nobar (Tekyay)’ı çağırsınlar. Önce bütün İstanbul dinlesin bu sesi” demiş Gazi. Ardından da Ankara Radyosu’nda bir canlı yayın ve Yeni Sinema’da Konser için ön ayak olmuş… Müzik derslerini annesinden almış bir isim Melek Hanım. Annesi Bedriye Hanım bestekâr. Hatta Bedriye Hanım’a soyadlarını veren de Atatürk’ün ta kendisi. Hikâye şu; Dolmabahçe Sarayı’ndaki o ilk konserde Melek Hanım güfteyi karıştırınca annesi Bedriye Hanım’ın kaşları çatılmış, kızına kızgın bakışlar atınca Atatürk, “Melek Hanım hoşgör hoşgör” demiş ona. Sonra da soyadı olarak önermiş bu adı…
ATATÜRK KONSERDE
Hikâye bu; gelelim Ankara’daki konsere. Perde açılmış; Melek Hanım başını şöyle bir kaldırıp üst locada oturan Atatürk’ü görünce heyecanlanıyor. Gülümsüyor Atatürk ona. Melek Hanım daha ilk şarkısına başlar başlamaz salon ayakta alkışlamaya başlamış bile müzisyenleri. Eşlikçiler arasında iki de dev isim var; Selahattin Pınar ve Nobar Tekyay . Ya izleyenler? Onların arasında da kimler yoktu ki; Başvekil Celal Bayar, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Adliye Vekili Şükrü Saraçoğlu ve Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya… Bütün kabine ve bürokrasi bu konserde. O zamanlar müziğin kimseye rahatsızlık verdiği yok.
KADIN SOLİST ve CUMHURİYET
Melek Tokgöz, 1917 doğumlu; Kurtuluş Savaşı yıllarında henüz küçücük bir çocuk. Şimdi ise sahnede ve sanki modernleşmenin gerçek bir modeli gibi Atatürk’ün karşısında. “Sarı Kurdelam Sarı” Türküsünü de bir söylüyor ki sormayın gitsin… Atatürk’ün de çok sevdiği bir parça bu. Atatürk o gece Melek Hanım’ı Çankaya Köşkü’nde ağırlıyor. “Aferin kızım iyi okudun, pek güzel okudun. Hoşuma gitti. İşte Türk kızı böyle olmalı” diyor ona. Sonra İstanbul’a dönüyor Melek Hanım. “İstanbul’da görüşürüz İnşallah” diyerek ayrılıyorlar ama bu son görüşmeleri. Çünkü yıl 1938. Sadece 7 ayı var Atatürk’ün. Önünde de koskoca bir Hatay meselesi… Ömrü olsa bir kez daha dinlemez miydi Rumeli Türkülerini ayakta alkışladığı bir sanatçıdan?