Bu yazı serisinin ilk 3 fiyat kıyaslaması; Kanada, Almanya ve İsviçre marketlerinde, o ülkelerde çalışan ve eğitim gören vatandaşlarımız tarafından yapılmış, ben de yorumlamıştım.
Sonra da İngiltere’de yapılan bir alışverişin diğerlerinden ayrıştığını gördüm ve bu özel durumu paylaşmak istedim (Kaynak: YouTube, Ayşe Benli videosu). Bilgi edinmemizi sağladığı için Sayın Benli’ye teşekkür ediyorum.
Adı geçen YouTuber Türkiye fiyatlarını fiziksel bir perakendecinin e-ticaret kanalından aldığını açıklamıştır.
25 ürünlük alışverişin, ülkemizle kıyaslamalı listesini yazımın sonuna ekliyorum. Alışveriş Ocak ayında yapıldığından, bütün tespitler 14 Ocak 2020 tarihine göre sabitlenmiştir. Bu bakımdan güncel olmaması önemli değildir, o anın fotoğrafıdır. Üstelik pandemi dönemi öncesine denk geldiği için de fiyatlarda olağan dışı etkilenme yoktur. Referans aldığımız sterlin kuru yukardaki tarihte geçerli olan 7,66 TL’dir.
Alışverişin hikâyesi:
İngiltere’de 26,80 sterlin tutan alışverişin Türkiye’deki karşılığı 303,41 TL çıkmıştır. İşte bu kıyaslamayı özel kılan da bu durumdur. Zira İngiltere’de 26,80 sterlinlik alışverişi yapan bir kişi ertesi gün ülkemize gelip aynı alışverişi yapmak isteseydi cebinden 39,60 sterlin çıkacaktı.
Bu ilk defa karşılaştığımız bir durumdur. Daha önce de ülkemizde döviz cinsinden daha pahalı çıkan bazı ürünler görmüştük ama toplam alışveriş tutarının pahalı çıktığına ilk defa şahit oluyoruz.
Normal olarak fiyatları döviz cinsinden karşılaştırmak mantıklı değildir. Çünkü bu durumda ülkemizdeki tutarın zaten düşük çıkması çok doğaldır ve yerel tüketicilerin geliri de hesaba dahil edilmeden sağlıklı sonuca ulaşılamaz.
Nitekim bundan önceki 3 kıyaslamada da bizdeki fiyat düzeyleri düşük çıkmış, biz de her iki tarafın hem ‘gelir seviyesi’ni hem de ‘alışveriş tutarı’nı kendi yerel paraları cinsinden dikkate alarak sonuca ulaşmıştık. Bunu yine yapacağız ama yazının sonuna doğru…
Şimdi yukarda mantıksız olarak tanımladığımız ama şaşırtıcı bulduğumuz için toplam tutarlar üzerinden yaptığımız sterlin cinsinden kıyaslamayı bazı çeşitler için de tekrarlayalım.
• Nutella’nın ana maddesi olan fındık ülkemizde üretiliyor. Fabrikası da Manisa’da. Raf fiyatı orada 3,99 sterlin, bizde ise 3,61 sterlin. Fark bu kadar!
• Muz ülkemizde üretiliyor, ithal de ediliyor. İngiltere sadece ithal ediyor. 400 gramı orada 0,26 sterlin, bizde 0,78 sterlin.
• Pringels 200 gram orada 1,25 sterlin, bizde 1,90 sterlin. ABD merkezli üretici firma Kellogg’s merakımızı giderir herhalde…
• Ceviz içi 200 gram orada 1,98 sterlin, bizde 4,18 sterlin.
• Organik brokoli 500 gram orada 0,59 sterlin, bizde 1,49 sterlin.
• Cherry domates orada 0,76 sterlin, bizde 0,72 sterlin ve tamamı kendi üretimimiz…
• Kaju 200 gram orada 0,75 sterlin, burada 4,18 sterlin. İki taraf için de ithal ürün…
• Organik havuç 750 gram orada 0,89 sterlin, burada 1,36 sterlin.
• Beyaz kinoa 300 gram orada 0,99 sterlin, burada 3,25 sterlin.
• Domates salça 700 gram orada 0,69 sterlin, burada 1,68 sterlin. Dünyanın 80 ülkesine salça ihraç ettiğimizi de bir kenara not edelim.
• Kinder bueno 8’li orada 1,69 sterlin, bizde 3,10 sterlin. Üreticisinin, Nutella’yı da üreten Ferrero olduğunu hatırlatayım.
• Laktozsuz süt 1 lt orada 0,85 sterlin, bizde 1,17 sterlin.
• Nugget 240 gram orada 1,25 sterlin, bizde 1,46 sterlin.
• Chef select 340 gr pizza orada 1,59 sterlin, bizde süperfresh 365 gr 1,94 sterlin.
Bundan önceki Kanada, Almanya ve İsviçre kıyaslamalarına direk olarak gelir düzeyi ve fiyat düzeyi ilişkisi ile başlamıştık. Bu sefer yazının bu bölümüne kadar ona bile ihtiyaç olmadı, çünkü İngiltere daha ucuz çıktı.
• Bizim fiyatların yüksek çıkmasının sebebi, alışverişi yapan tüketicinin özellikle organik, glutensiz, laktozsuz ve gurme ürünleri tercih etmesiydi.
• Denebilir ki; “öyle olsa da Türkiye’de alınan fiyatlar da denk ürünlerin fiyatları değil mi?”
Evet, birebir eşit ürünler (olmayanlar listede belli) ama sorun da burada zaten…
Bizim ülkemizde yukardaki özel ürünler (özellikle de organik ve glutensiz) sadece üst gelir grubuna ve fiyatı sorgulamayacak hedef kitleye göre konumlandırıldığından, ‘pahalı satılması gereken ürünler’ gibi anlaşılmaktadır. Avrupa’da anlayış bu değildir…
Tespitim yeni de değildir. Ürün fiyatlarımızda organik ve konvansiyonel makası senelerdir oldukça açıktır. Evet organik ürün girdilerinin maliyeti daha fazladır. Boyut ekonomisinin getirdiği birim maliyeti de farklıdır. Ancak bu iki ayrışma 2-3 kat fiyatın hak edildiğini göstermez. Üçüncü özelliği de ben ilave edeyim; Organik üretim yapan da farklı kazanç bekliyor.
Bu durumda; Avrupa ve Amerika’da organik- konvansiyonel fiyat makası yüzde 25-30 bandında sürerken, bizde yüzde 200-250 bandında olduğundan ve sınırlı bir kesim tarafından tüketildiğinden hacim artmıyor ve de pazar büyümüyor. Yani ‘hacim artarsa fiyat düşer’ görüşü var ya, ben de diyorum ki; ‘fiyat düşmeden hacim artmaz’. Aynen yumurta-tavuk örneği…
Şimdi bu satırdan itibaren gelir düzeyini de dikkate alabiliriz. Zira fiyat düzeyini belirleyen gelir düzeyidir. Yukarda bir istisnasını görmüş olsak da…
• Ülkemizde mevcut asgari ücret 2324 TL iken, İngiltere’de ortalama asgari ücret 1728 sterlindir.
• Bu alışveriş; İngiltere’de 1 aylık maaşla 65 defa, Türkiye’de ise 8 defa yapılabiliyor.
• Bir başka ifade ile, İngiltere’de bu alışveriş gelirin yüzde 1,5‘i ile yapılırken, Türkiye’de gelirin yüzde 13‘ü ile yapılabiliyor.
• Bu alışveriş için; İngiltere’de 4 saat, Türkiye’de 4 gün çalışmak gerekiyor.
• İşte önemli bir fark da burada ortaya çıkıyor. Böyle bir alışverişin en az yarısı (çeşit olarak) ülkemizde alt gelir grubunun listesinde bulunamaz.
Ancak İngiliz asgari ücretli tüketicinin listesine dahil olabiliyor. Bunun için de yukarıdaki ürün gruplarında hacim ve fiyat bu kadar fark edebiliyor.
Özel kategorilere özel kâr marjı uygulamak yerine, beslenme hakkını da gözetecek şekilde, hem satınalma gücünü hem de üretim hacmini artıracak planlara ihtiyaç vardır.