Deneme yazı türünün ustası Montaigne, “Gideceği yeri bilmeyen gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez” sözüyle, ilkeli olmanın önemini vurguluyor. İlkenin öte yakası, değerlerin, birikimlerin, kuralların sıfırlandığı ilkelliktir. İlkenin bulunmadığı yerde ilkellik vardır. Bugün her alanda tam da o dönemi yaşıyoruz. Kural ve kurumlar ayaklar altında…
İlke, uygar olmanın ilk kuralıdır. İngiltere’de yazılı bir anayasanın olmadığı söylenir. İngilizler, 1215 yılında Büyük Sözleşme (Magna Carta) denilen kralla halk arasında özgür, eşit bir ortamda gerçekleşen sözleşmeye bağlıdır o gün bu gün. İngiltere’de biri kalkıp bu sözleşmenin dışına çıkmayı aklına getiremez.
Her türlü tartışmanın üstünde bize yol gösteren genel dayanak ilkedir. İlkenin yönü ileriye dönük olmalı. Yaşanası günleri amaçlamalı. Atatürk’ün her sözü ilke niteliğindedir. O, “çağdaş uygarlığa varma” sözüyle temel ilkesini açıklamıştı.
Cumhuriyet’in daha ilk yıllarında kalkınmada planlı döneme geçildi. 1960 anayasası Devlet Planlama Teşkilatı kurumunu getirdi. Her ne hikmetse günümüz yönetimi Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapısına kilit vurdu! 1960’lı yılların başında hesapları bozulanlar, “Millet plan değil, pilav istiyor” diyerek laf cambazlığına sarıldılar.
Bir zamanlar Cumhurbaşkanı Turgut Özal, “Anayasa, bir kere delinmekle bir şey olmaz!” diyebilmişti. Bu sözüyle bile tarihe geçmesi yeterlidir! Anayasa’dan büyük ilke mi olur? Anayasa’yı koruyacağına ant içerek göreve başlayanın sözüne bakınız! Anayasa tanınmadığı sürece ilkellik bataklığında olmamızın bir belgesidir bu söz. Buraya oradan geldik.
Anayasa’da, üstüne basa basa “laiklik” yazsın. Laikliği uygulamayana ceza değil, ödül veriliyor.
Anayasa’da Öğretim Birliği, Devrim Yasaları yazıyor. Bunlara uyan var mı? Eğer tüm bu temel yasalara, ilkelere uyulmuyorsa durum kötü.
İlke, ilke, ilke…
Sadık Yılmaz, Kars Cılavuz Köy Enstitüsü’nü bitirir, öğretmen olur. Artvin Ardanuç’un Geçitli köyüne atanır. Köyde doğan bir bebeğe Sadık öğretmenin ad koyması istenir. Sadık öğretmen kökü ilke olan “İlken” adını önerir. On sekiz yaşındaki öğretmenin düşünce yüceliğine bakınız! Nedir ilken? Önce “ilke”ni bileceksin. İlken büyüdü, Sadık öğretmen gibi bir öğretmen oldu.
Okullarda her sabah okunan bir ant vardı, onu da kaldırdılar. Çünkü orada, ilkelerimiz yazılıydı:
“Türküm, doğruyum, çalışkanım…
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.
Ey ulu Atatürk, açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.”
Yasak!
İlkelliğin mutlu insanlar yarattığı tarihte hiç görülmedi.