Otobüsteki yandaş olan ve olmayan diye iki parçaya bölünen basın mensupları için, Saray savunucusu Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Ahmet Hakan’ın olayı ele alış biçimi şöyle:
-“BİR: Gazeteciler, tabii ki bir siyasi çizgiye yakın durabilirler. Olayları o siyasi çizginin perspektifinden yorumlayabilirler. Bu doğal. Doğal olmayan fanatizmdir. Doğal olmayan militanlık yapmaktır. Doğal olmayan objektiflik kaygısını tamamen bir yana bırakıp etkin bir mücadele elemanı haline gelmektir. Bu açıdan çivi çıkmıştır.”
“Militanlık” yakıştırması doğrudur ve bu sınıf Erdoğan dönemi mahsulüdür. Hiçbir dönemde- ki ben 1960’dan bu yana 62 yıldır bu mesleğin içindeyim- böylesine bir ayrışma olmadı.
Bana göre de hiçbir gazeteci, hiçbir köşe yazarı bir siyasi partinin siyasi çizgisine birebir yakın olamaz.
Olmamalı da…
Olayları ve siyasi gelişmeleri, gerçekleri bir “partizan” gibi taraf olduğu partinin ideolojik çizgisinde analiz etmemeli.
Yani tarafsız-bağımsız kalabilmeli…
Uluslararasında tarafsız medya içim uygulanan ve tanımlanan “Editoryal Bağımsızlık”tan kasıt budur.
Militanlık ise hiç yapmamalı, yapamamalı…
Ahmet Hakan “Militanlık yapıp etkin bir mücadele elemanı haline gelindiğini” kabul ediyor ve bunun çivisinin çıktığını itiraf da ediyor.
Bu dahi medyanın hangi noktaya geldiğinin göstergesi…
Hakan devam ediyor:
“İKİ: Türkiye’de artık ‘gazeteci’ denilince haber yapan, haber veren kişi anlaşılmamaktadır. Türkiye’de artık ‘gazeteci’ denilince taraf olduğu siyasi yapı adına aktivizm yapan, siyasetle minnacık bir mesafesi bile kalmayan, siyasi partilerin milletvekillerinden bile daha fazla taraf olan kişiler akla gelmektedir. Bu açıdan da çivi çıkmıştır”
Bu analiz de doğru…
Ahmet Hakan’ın başına taş düşmüş (!) olmalı…
Oldukça yola gelmiş…
Düzgün düşünmeye başlamış gibi…
Ya İmamoğlu ve onu yönlendirenler?
(Devam edecek.)