Ceyhun Ergüven / Ajans Bizim – Nature dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, “insanlığın kendi geleceği için muazzam riskler aldığı” uyarısında bulunuyor.
Dünyanın dört bir yanından 40 araştırmacıdan oluşan bilimsel bir komite tarafından kaleme alınan çalışma, insan yaşamının artık Dünya üzerinde “güvenli” ya da “adil” olmayacağı beş sayısal sınır tanımlıyor.
Bu çalışma, daha önce benzeri görülmemiş olmakla birlikte, İsveçli araştırmacı Johan Rockstörm ve ekibinin yayınlarının mantıklı bir devamı niteliğinde görülüyor.
Bu bilim insanları, 2009 yılında, dokuz sınır belirlemişti. O zamandan bu yana iklim biliminde mihenk taşı haline gelen bu dokuz sınırdan altısı bugün aşılmış durumda!
Somut olarak, bu sınır aşma meselesi, insan faaliyetlerinin gezegenin işleyişini bir daha asla normale dönemeyecek şekilde istikrarsızlaştırdığı anlamına geliyor. Bunu göz önünde bulunduran bilim insanları, yeni bir çalışmada gezegenin sınırlarını insanlığın sınırlarıyla karşılaştırmak istedi.
Bu nedenle, insanlık için “güvenli ve adil” bir dünya, yani artan ölüm oranlarını, iklime bağlı göçleri ve bazı yerlerde kıtlığın yeniden baş göstermesini önleyecek bir dünya için gerekli olan beş çevresel değişken belirledi.
Bu değişkenler iklim, biyosfer, su, besin döngüleri ve hava kirliliği olarak tespit edildi. Bilim insanlarının vardığı sonuçlar endişe verici! Bu sınırlardan dördü çoktan aşılmış bile…
İşte onlar:
1. İklim:
Hava çok sıcak ve geri dönüşü yok. Dünya, sera gazı yaratan yayılımlar nedeniyle sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1,2°C ısındı. Bilim insanları, gezegenin güvenli olabilmesi için ısınmanın 1°C’yi aşmaması gerektiğini tahmin ediyor.
İklim değişikliğinin etkileri şimdiden görülüyor. Çalışmaya ilişkin raporda, “Emisyonların halihazırda önemli hasara yol açtığı belirtildi ve aşırı hava olayları, Kuzey Kutbu’ndaki yerli toplulukların yaşam alanlarını kaybetmesi, toprak kaybı, deniz seviyesinin yükselmesi ve yeraltı sularının yeniden oluşmasındaki azalmasına” dikkat çekildi.
Bu iklim sınırı aşılırsa, gelecekteki sonuçları sınırlandırmak için frene basmak için hâlâ zaman var. Ancak insanlığın 1,5°C ısınma sınırına ulaşması halinde, 200 milyondan fazla insan rekor sıcaklıklara, 500 milyondan fazla insan ise yükselen deniz seviyelerine maruz kalacak.
2. Biyosfer:
Doğa baş döndürücü bir hızla yok oluyor ve bu durum insan yaşamını şimdiden etkilemeye başladı. İnsan yaşamına uygun bir ortamı sürdürebilmek için Dünya’nın doğal ekosistemlerinin en az yüzde 50-60’ını korumamız gerekiyor.
İnsanlık, eşiği çoktan aşmış durumda. Doğal ekosistemlerin sadece yüzde 45’i kaldı. Sorun şu ki, doğanın bu şekilde tahrip edilmesi daha düşük su kalitesi, haşere ve hastalıklarda artış ve insanların fiziksel ve ruhsal sağlığı için olumsuz sonuçlar anlamına geliyor.
Aynı zamanda tarım arazileri de tükeniyor. Bu da insanlık için daha kötü hasat ve tarım ilaçlarına daha fazla bağımlılık anlamına geliyor. Rapor, ormansızlaşma ve yoğun tarım gibi “sürdürülemez” uygulamalara işaret ediyor.
3. Su:
İnsanlar için güvenli bir dünyada, nehirlerin doğal akışının yüzde 20’den fazla değişmemesi gerekiyor. Oysa Dünya üzerinde doğal akışın yüzde 34’ü halihazırda barajlar, kanalizasyonlar ve diğer insan müdahaleleri nedeniyle kesintiye uğruyor.
Aynı durum yeraltı suları için de geçerli! Toprağa ve kayalara sızan yağmur ve eriyen kar suları yeraltı su rezervlerini oluşturur. Teorik olarak, hiçbir zaman doğal olarak yenilenenden daha fazla yeraltı suyu çekilmemelidir.
Araştırmaya göre, “Nehir havzalarını içeren tüm kara alanlarının neredeyse yarısı bu sınırın ötesine geçti”. Başka bir deyişle, her yıl doğal olarak yenilenenden daha fazla su yeraltından çekiliyor. Bilim insanları, “Bu aşırı su çekiminin tarımsal üretimi tehlikeye attığını ve geri dönüşü olmayan toprak çökmelerine yol açabildiğini” belirtiyor.
4. Gübre:
Tarımda kullanılan gübreler nedeniyle, daha önce görülmemiş miktarlarda azot ve fosfor toprağa karışıyor. Bu durum, başlangıçta iyi verim sağlarken, uzun vadede bu besin maddelerinin fazlalığı ekosistemleri bozuyor.
Araştırmacı Johan Rockstörm, “Bu süreç ‘ötrofikasyon’ olarak bilinir ve sucul ve karasal ekosistemleri, biyolojik çeşitliliğin çöktüğü bir devrilme noktasının ötesine itebilir” diyor.
Ötrofikasyon balıkların ve diğer sucul türlerin hayatta kalmasını tehdit ederken, insan sağlığı üzerinde de etkileri var. Azot ve fosfor çevreye karışarak hem toprağı hem de suyu kirletiyor. Aynı zamanda Britanya’daki yeşil algler gibi zehirli alglerin çoğalmasına da neden oluyor.
Azot ve fosfor fazlalığı, insanlığın aştığı dördüncü sınırı teşkil ediyor. Bugün 119 Tg azot/yıl olan azamî tarımsal fazlalık, yılda 61 teragram azot olmalıdır. Fosfor için sınır, dünya çapında 10 Tg fosfor/yıl ile karşılaştırıldığında, yılda 4,5 ila 9 teragram fosfordur.
5. Hava kirliliği:
Bu, insanlığın henüz aşmadığı tek sınır! Bilim adamlarının aerosollerin varlığıyla ölçtüğü hava kirliliği ki kuzey ve güney yarımkürelerin aerosol yükleri arasında çok büyük bir dengesizlik olduğu gün bu sınır da aşılacak.
Bu sınır aşılırsa, her yıl milyonlarca erken ölüm, solunum yolu hastalıklarında keskin bir artış ve yağış düzeninde geri dönüşü olmayan değişiklikler olması bekleniyor. Kuzey yarımkürede hava kirliliği artmaya devam ettikçe bu senaryo gittikçe yaklaşıyor.