Resmi Gazete’de cuma gecesi yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği açıklandı.
İstanbul Sözleşmesi, son birkaç yıldır kaldırılacağı söylentileri ile kamuoyu gündemindeydi.
Kadın hakları aktivistleri, avukatları ve insan hakları örgütleri, İstanbul Sözleşmesi’nin kadına karşı şiddeti ve kadın cinayetlerini önlemekte, kadınları korumakta çok önemli bir anlaşma olduğunu vurgulayarak uzun zamandır kaldırılmaması yönünde kampanya yürütüyordu.
Resmi Gazete’de yayımlanan kararda şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye Cumhuriyeti adına 11.05.2011 tarihinde imzalanan ve 10/02/2012 tarihli Bakanlar kurulu kararı ile onaylanan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesi gereği karar verilmiştir.”
#AklınızdanBileGeçirmeyin etiketiyle tepki gösterildi
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekileceğine dair haberlerin cuma gecesi ortaya çıkması üzerine kadın hakları örgütleri #AklınızdanBileGeçirmeyin etiketiyle sosyal medyada tepkisini ortaya koydu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, “İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıranlara karşı topyekün mücadeleye çağırıyoruz” tweetini paylaştı.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav da, “İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı binlerce kadın hayatta olacaktı. Dokunmayı #AklınızdanBileGeçirmeyin, uygulayın” dedi.
Sözleşmeden Cumhurbaşkanlığı kararı ile çekilebilir mi?
CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Avukat Tuba Torun, Twitter’dan sözleşmenin kaldırılma yöntemine ilişkin şöyle bir açıklamada bulundu:
“İstanbul Sözleşmesi’nin 80. Maddesi Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne yapacağı bildirimle Sözleşme’nin feshedilebileceğini belirtir. Kural olarak, bir uluslararası sözleşme nasıl yürürlüğe girdiyse aynı usulle feshedilir.
“İstanbul Sözleşmesi TBMM onayıyla yürürlüğe girdi, dolayısıyla aynı iradeyle, yani TBMM onayıyla Sözleşme’den çıkılabilir. Cumhurbaşkanı ‘Ben bu Sözleşme’den çıkıyorum, oldu” diyemez. Kararnameyle de olmaz. Diyeceksiniz ki, hukuk mu kaldı?”
İstanbul Sözleşmesi nedir?
11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için ‘İstanbul Sözleşmesi’ ismiyle anılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzalayan ve onaylayan ilk ülke Türkiye olmuştu.
1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi “toplumsal cinsiyet eşitliği” ilkesine dayanıyor.
İstanbul Sözleşmesi ile kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılması, bu amaçlar için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlanması ve uluslararası işbirliğinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Sözleşmede tarafların “kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak” sözleşmede yer alan hususlarda görüş birliğine vardıkları kaydediliyor.
Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulanmalarını sağlama amacıyla kısaca “GREVIO” olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu isimli bir izleme ve denetleme komitesi oluşturuluyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin temel noktaları neler?
Sözleşmenin hem barış zamanında hem de silahlı çatışma durumlarında geçerli olacağı belirtiliyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun temsilcisi Gülsüm Kav, yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’nin 4 temel taşı olduğunu söylemişti:
“Sözleşme ilk olarak önleyici tedbirlerden söz ediyor. Şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı bir toplum yaratın. Bu da eşitlikçi toplumdur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini bütün topluma, eğitimler de dahil olmak üzere her türlü yolla yayın.
“İkincisi, hemen böyle bir toplum yaratamayabilirsiniz, şiddet eski ve köklü bir sorun diyerek anlayışlı davranıyor sözleşme imzacı devletlere. Hemen böyle bir toplum yaratamazsan, tehdit söz konusuysa, kadınları etkin, aktif koru diyor. Yani bizim için 6284 sayılı kanunu tam uygula diyor.
“Üçüncü adımda da diyor ki, önleyici bir toplum yaratamadın, kadını korumak istedin ama koruyamadın, ola ki bir kadın zarar gördüyse, o zaman en azından etkin kovuşturma yap ve etkin ceza sitemi olsun, adaleti sağla.
“En son olarak da, sözleşme artık anlayışlı değil, talepkâr. Bunları yapıyorsan bile yetmez, bana kadınları geleceğe dönük nasıl güçlendireceksin, onu göster diyor.”
İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddeti nasıl tanımlıyor?
Sözleşmede, “kadına karşı şiddet” tanımı, “ister kamu ister özel yaşamda” meydana gelsin, her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddeti, şiddet tehdidini ve ayrımcılığı içeriyor.
Sözleşme, aile içi şiddeti ise, “mağdurla aynı ikametgâhı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında” tanımlıyor.
Sözleşmenin 18 yaşından küçük kız çocuklarını kapsayabileceği belirtiliyor.
İstanbul Sözleşmesi tarafları hangi yasal adımları atmakla yükümlü kılıyor?
Sözleşme, tarafların her türlü şiddet eylemini ve ayrımcılığı önleyecek “gerekli yasal ve diğer tedbirleri” almasını zorunlu kılıyor, kadınları güçlendirecek faaliyetlerin yaygınlaştırılmasını istiyor.
Sözleşmeyle birlikte taraflara, ulusal anayasalarına veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil etme ve bu ilkenin uygulanmasını sağlama, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklama ve kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ile uygulamaları yürürlükten kaldırma zorunluluğu getiriliyor.
Sözleşme hükümleri uygulanırken, “cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü” v.b. kimlik özelliklerinin yanı sıra “cinsel yönelim” temeline dayanarak ayrımcılık yapılamayacağı vurgulanıyor.
Devlet görevlilerinden ve kurumlarından sözleşmenin getirdiği yükümlülüklere uygun bir biçimde hareket etmeleri isteniyor.
Taraflardan sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi için gerekli finansal ve insani kaynakları tahsis etmelerinin yanında, kadına karşı mücadelede aktif rol oynayan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını desteklemeleri ve bu kuruluşlarla işbirliğine gitmeleri de isteniyor.
İstanbul Sözleşmesi’nde kadına karşı şiddetin önlenmesi için ne gibi hükümler var?
Sözleşmede, “Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla, kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır” deniyor.
Sözleşmede “namus” kavramına atıfta bulunuluyor, “Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde ‘namus’ gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir” deniliyor.
Sözleşmede taraflardan, özellikle gençler ve erkekler olmak üzere toplumun tüm bireylerinin her türlü şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını teşvik etmeleri isteniyor.
Her türlü şiddetin engellenebilmesi için eğitimin önemine vurgu yapıyor.
Resmi müfredata, “kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların” öğrencilerin öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi isteniyor.
Sözleşme, bu ilkelerin yaygın eğitimin yanı sıra, spor, kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri almakla da tarafları yükümlü kılıyor.
Taraflardan ayrıca ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme amacıyla, özellikle aile içi şiddet girişiminde bulunanların şiddeti dışlayan davranışlar benimsemelerine yönelik eğitim programlarının oluşturulması isteniyor. Cinsel suç girişiminde bulunanlar için de benzer şekilde eğitim programlarının oluşturulması talep ediliyor.
İstanbul Sözleşmesi hükümleri mağdurları nasıl koruyor, hangi suçları cezalandırıyor?
Şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, kısa ve uzun dönemli uzman destek hizmetleri sağlanması sözleşmede zorunlu kılınıyor.
Başta kadın ve çocuklar olmak üzere şiddet mağdurlarına barınaklar sağlanması da sözleşmenin gereklerinden biri.
Sözleşme taraflardan şiddet olaylarıyla ilgili, gizlilik ilkesi kapsamında ve ülke çapında 7 gün 24 saat faaliyet gösteren ücretsiz telefon hatları oluşturmalarını istiyor.
Cinsel şiddet mağdurlarına hem tıbbi hem de psikolojik destek sağlanması öngörülüyor.
Şiddet olayına tanıklık eden çocuklara da psikososyal danışmanlık hizmeti sağlanması sözleşmede yer alan yükümlülükler arasında.
Sözleşme ayrıca mağdurların şiddet uygulayanlara karşı hukuki yollara başvurmasının ve tazminat almasının da önünü açıyor.
Sözleşme taraflara, “zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri” alma zorunluluğu getiriyor.
Sözleşmede psikolojik şiddet ve taciz amaçlı takibin de cezalandırılması isteniyor.
Bir kişiyle rızası olmaksızın vücut parçası veya cisimle cinsel ilişkiye girmenin yanı sıra, bir kişinin rızası olmadan üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak da cinsel şiddet kapsamına alınıyor.
Eski veya mevcut eşler veya birlikte yaşayanlar arasında bu tür eylemler de cinsel şiddet kapsamında değerlendiriliyor.
Sözleşmede taraflar, bir kişinin ya da çocuğun evliliğe zorlanmasının cezalandırılmasını da temin etmekle görevlendiriliyor.
Sözleşme ile zorla gerçekleştirilen kadın sünnetleri yasaklanıyor, kadınların zoraki kürtaja ve kısırlaştırılmaya karşı da korunması isteniyor.
Sözleşme ile cinsel mahiyette fiziksel davranışların yanı sıra sözlü veya sözlü olmayan davranışlar da “cinsel taciz” kapsamına alınıyor ve cezalandırılmaları isteniyor.
Sözleşmede yukarıda belirtilen suçların işlenmesine yardımcı olmanın da yasalarla suç kapsamına alınması isteniyor.
İstanbul Sözleşmesi, kadına şiddeti ne kadar önlüyor?
Sözleşme ile kolluk kuvvetlerinin her türlü şiddet eylemine karşı mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlamaları ve müdahalede bulunmak için yasal ve diğer tedbirleri almaları zorunlu kılınıyor.
“Taraflar bu sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet mağdurlarının uygun engelleme veya koruma emirlerinden yararlanmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır” deniyor.
Ani tehlike durumlarında yetkililere, aile içi şiddet faillerinin, mağdurun veya risk altındaki kişinin ikametgahını yeterli bir süre için terk etme emri verme ve bu kişilerle temas etmesini yasaklama yetkisi veriliyor.
Sözleşme mağdurlara haklarının ve menfaatlerinin anlatılması için destek hizmetleri sağlanmasını öngörüyor, hukuki yardım ve ücretsiz adli yardım sağlanmasının da önünü açıyor.
Taraflardan, sözleşmede tanımlanan gerekçelerden biri veya bir kaçı nedeniyle zulüm görme tehlikesi söz konusuysa, başvuru sahiplerine mülteci statüsünün tanınması isteniyor.
Sözleşmede, “Taraflar statüsü ve ikamet durumuna bakılmaksızın, korumaya muhtaç, kadına yönelik şiddet mağdurlarının hayatlarının risk altında olabileceği veya işkenceye veya insanlık dışı muameleye veya cezalandırılmaya maruz kalabilecekleri hiçbir ülkeye hiçbir durum altında iade edilmeyeceklerini güvence altına almak üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır” deniyor.