Anlatamıyoruz ya da anlamak istemiyorlar, işlerine gelmeyen her soruya küfür, hakaret ve tehdit ile yanıt veriyorlar ya da en kolayca yoluyla ‘Allah’ın işi’ deyip bahsin kapanmasını sağlıyorlar.
İnat ediyorsun saatlerce anlatıyorsun, belgeliyorsun, hayır asla gerçeği kabullenmek istemiyorlar.
– Bu evi bu dere boyuna yaparsan, bu dere bu evi ve seni ve tüm canlarını gün olur katar önüne götürür evle birlikte yok olursun.
– O ağaçları kesersen, kesilmelerine izin verirsen her yağmurda sel olur, ardından heyelan olur gelir canına kıyar.
– O taş ocağının açılmasına susarsan geleceğin kararır, her yok edilen ağaç, yerinden oynatılan her taş, yok olan her su damlası, atılan her dinamit seni ve geleceği yok eder.
– Bu derenin önüne çekilecek her tür set, önce senin sonra bu derenin çevresindeki tüm yaşamın ölümü demektir.
– Bak şuraya, içinde yaşamın zerresi kalmadı, hani nerede o allı pullu kırmızı benekli balıklar, çevresinde tavşanlar, sincaplar, neden izin veriyorsun bu ölüme, neden?
– Bırak doğa olduğu gibi kalsın, sahile beton yol ne demek daha anlamadın mı, denizle olan tüm bağların kopmadı mı?
– Dereler akacak yer bulamıyor, taşıyor gelip senin canını, doğanın canını yakmıyor mu?
– Yaylaları turizme açıyoruz diyenler yalan söylüyorlar.
– Bu yaylalar zaten binlerce yıldır insanlığa açık.
– Onların amacı oraları betondan konutlarla doldurmak, ağaçları, su gözelerini, göletleri, dereleri, yaban hayatını yok ederek gördüğün ne varsa her şeyi kendilerinin kılmak.
– Buna niye izin veriyorsun?
– Bak şu Uzungöl’ün haline, insan olan oturur ağlar. Kaç yılda bu hale getirdiler bizden daha iyi biliyorsun.
– Şurada otuz, bilemedin kırk yayla evi varken şimdi yıldızlı oteller, lokantalar, betondan konutlar var.
– Ormanın içine site yaptılar site, şimdi ‘bin araçlık yeraltı otoparkı yapacağız’ diyor bakan efendi.
– Görmüyor musun burada senin olan, bizim olan hiçbir şey bırakmadılar.
– Şu doruklardaki köknarlar, ladinler, kestaneler, ıhlamurlar, çamlar yok edilince mi konuşacaksın, yoksa bu gölü besleyen şu güzelim dere kuruyunca mı?
– Ya o güzelim Ayder Yaylası nasıl mezbelelik yapıldı?
– Gözlerinizin içine baka baka, din iman ile besmeleler çekerek imara açıp, betondan inşaatların temellerini attılar.
– Niye susuyorsun?
– Çay para etmiyor diye ağlaşıyorsun.
– Neden para etmiyor diye düşününce karşına kimler çıkıyor?
– Cumhuriyet var olduğundan beri ÇAYKUR’un zarar ettiği hiç görülmemişti. Şimdi nasıl oluyor da Varlık Fonu denen AKP kasasına aktarılınca zarar ediyor?
– Niye elinde kalan çayı özel şirketlere üç kuruşa satmak zorunda kalıyorsun?
– Çalışan sen, üreten sen, semiren başkaları, sen köle misin?
– Bunların hepsi Allah’ın mı, yoksa Allah adına senin akıl ayarlarınla oynaşan din cambazlarının mı işi?
– Niye inançlarının siyaset malzemesi yapılmasına izin veriyorsun, kullanılmak mı hoşuna gidiyor?
– Şimdi git kemençe, tulum eşliğinde iki türkü dinle, çayını yudumla, kapa gözlerini, bin nefeslik doğa kokusunu çek yüreğine ve düşün, ne olur düşün.
– Çay da sensin, dere de sensin, yağmur-kuş-toprak-ağaç-çiçek-arı-karayemiş de sensin.